Üstteyim diye gerinenler tekliyor, yerinenler bekliyor!

Uğur CİVELEK
Uğur CİVELEK ARKA PLAN [email protected]

Küresel ölçekte riskten kaçınma eğiliminin yeniden güçlendiği, etkili ve yetkili kesimlerin ise gelişmelerin kontrolden çıkmasını önlemek üzere seferber olduğu ve direnme sınırlarını zorladığı bir haftayı geride bıraktık. Piyasalardaki fiyat oynaklıklarının aşırıya kaçan oranda artmasına pek izin verilmedi; fakat artan güvensizlik nedeniyle sağlam liman arayışları belirleyici olmaya devam etti. 

Sistemi oluşturan kurumsal yapıdan gelen ciddi uyarılar, Merkez Bankalarının sakin kalma ve sakinleştirme çabaları ile İngiltere’de yapılacak AB referandumu ve buna ilişkin gelişmeler ön plana çıkarılarak günü kurtarma amacı ile kullanıldı! Gerçeklerin etkili ve belirleyici olmasına şimdilik izin verilmedi! Tırmanan gerginlik, İngiltere’de bir milletvekilinin öldürülmesi ve referanduma yönelik kampanyaların sonlanması ile birlikte kısmen duruldu. Doğru tercih olduğuna pek kimse inanamasa da, bekle-gör eğilimi genel kabul görmeye başladı. 

Yaşananlar gerek ciddi boyutta risk taşıyanların, gerek ise sistemi oluşturan kurumsal yapıların oldukça gergin olduğunu açığa çıkardı. Sorunların büyüklüğüne karşılık mevcut durumu koruma şartı ile yapılabileceklerin oldukça sınırlı oluşu, güvensizliği besleyen ve kırılganlık algılarını güçlendiren temel faktör oldu. 

ABD Merkez Bankası Açık Piyasa İşlem Komitesi, dolar faizlerini piyasaların beklediği gibi değiştirmedi veya değiştirmeyi olumsuz koşullar nedeniyle göze alamadı; fakat geleceğe yönelik makroekonomik göstergeler ve faizler konularındaki tahminlerini farklılaştırdı. Önümüzdeki üç yılın sonlarına ilişkin büyüme, enflasyon ve faiz tahminleri kısmen yumuşatıldı. Fakat halen yüzde 4,7 olan işsizlik oranının yüzde 4,6’ya demir atacağı öngörüldü; bu tahminin barındırdığı mesaj, bundan sonra tarım dışı istihdam rakamlarının oldukça düşük kalmaya devam edebileceği ve faiz yükselişini engelleyecek bir durum anlamına gelmeyeceği yönünde olabilir! 

İngiltere’de referanduma yönelik kampanyalarda bir milletvekilinin öldürülmesi ise, oylamadan çıkabilecek sonucun önüne geçebilecek bir ciddiyet taşıyor; başka bir deyişle günü kurtarmak amacı ile salt sonuca odaklanılmasını anlamsızlaştırıyor. Referandumdan AB ile devam kararı çıkar ise istikrarsızlığın büyümesi önlenmiş olacak mı?  

ABD Hazine Bakanı’nın Çin’e yaptığı uyarı da içinde bulunduğumuz koşullar konusunda genel bir fikir verebilir! Küresel kriz sonrasında, ABD Hazine Tahvillerini portföyünde tutmaya devam etmesi için her yıl birkaç kez Pekin’i ziyaret ederek tekmil vermek zorunda kalanlar şimdi Çin’i tehdit ediyor! Yerel paralarını değersizleştirmeye devam ederler ise ilişkiler bozulurmuş! Belli ki, artan çaresizlikler söz konusu yetkiliye serbest piyasaya geçişin nasıl işlediğini unutturmuş; para ve maliye politikası azami oranda gevşetilerek durgunlukla mücadele edilecek, ancak yerel paranın değer kaybına izin verilmeyecek! Ne dersiniz, yoksa Çin’e karşı yaptırım uygulayabilmek için gerekçe mi yaratmaya çalışıyorlar?  

Diğer taraftan faizleri yüksek tutmakla eleştirilen Hindistan Merkez Bankası Başkanı, Eylül ayında görevi bırakacağını açıklamış! Herhalde yeni gelecek Başkan faizleri hızla düşürür; devamında Hint Rupisi değer kaybetmeye başlar ve ABD’li yetkililer onları da uyararak tehdit etmek zorunda kalabilir! 

Ne kadar süreceği belli olmayan çok zorlu bir dönemin henüz çok başlarındayız. Sorunlar çok ağır ve eldeki olanaklar yetersiz; boşa koysan dolmuyor, doluya koysan almıyor! Tepkisel yaklaşımlar ile günü kurtarmaya ve statükoyu korumaya çalışanlar, bindikleri dalları daha seri bir şekilde kesmekten kaçınamıyorlar! Güvensizlikler çeşitleniyor ve etki alanı genişliyor, sabır sınırları fazlası ile zorlanıyor! 

Bu gelişmelerin geri planına itilen gerçekler ise herkesi üzerek açığa çıkmaya çalışıyor. Gelişen ekonomilerin durgunluktan çıkma şansının olmadığı yönündeki beklentiler pekişiyor; bu durumun gelişmişleri bunalıma zorlayacağı algısı güçleniyor. Bunun farkına varanlar harekete geçerek risklerini azaltmaya ve başının çaresine bakmaya çalıştığında, sistemi oluşturan kurumsal yapıyı temsil edenler tepki vermek dışında pek bir şey yapamıyor! İçine düşülen kısır döngüden çıkılamıyor, gerçeklerden kaçayım derken hesapsızca her şeyin sancılı bir biçimde değişmek zorunda kalacağı bir geleceğe koşuluyor! 

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar