Ustalık zor zanaat

Orhan AKIŞIK
Orhan AKIŞIK KÜRESEL PERSPEKTİF [email protected]

Bir genel seçimi daha geride bıraktık. Çok partili siyasi hayata geçtiğinden bu yana ülkemiz hiç bu kadar gergin bir seçim kampanyası süreci yaşamamıştı desek yeridir. Sonuçlar sürpriz değil. 2002 ve 2007 seçimlerinden yüzde 34 ve yüzde 46.7'lik oy oranlarıyla galip çıkan Tayyip Erdoğan liderliğindeki AKP, son seçimde oyların yaklaşık yüzde 50'sini alarak üçüncü defa tek başına hükümet olma hakkını elde etti. Türk siyasi hayatında Erdoğan'dan önce üst üste seçim kazanan lider Menderes. 50 ve 54 seçimlerinde yüzde 55.2 ve 57.6 oranında oy alan DP, 57 seçimlerinde oyların ancak yüzde 47.88'sini alarak iktidar olabilmişti. DP'nin aksine AKP, 2002'den bu yana girdiği her üç seçimden birinci parti olarak çıkarken aldığı oy oranını da yükseltmiştir. Fakat oy oranındaki artış azalan bir trend izlemektedir. 2007'de bir önceki seçime göre oylarını yaklaşık yüzde 37 oranında arttıran AKP'nin, bu son seçimde oy oranındaki artış 2007 seçimine göre yüzde 7'dir. Zaten 341'den 326'ya gerileyen milletvekili sayısı da bunu göstermektedir. AKP bu seçimleri kazanmasına kazanmış, ancak yüzde 50'nin üstüne çıkamayarak DP ve AP'nin geçmişte elde ettiği oy oranını yakalayamamıştır.

CHP'nin oylarında ise 2002'den bu yana gözle görülür bir artış var. Ana muhalefetin oyları 2002'de yüzde 19'dan 2007'de yüzde 20.84'e ve son seçimde de yüzde 25.91'e yükseldi. Bir önceki seçimden bu yana oylardaki artış oranı yaklaşık yüzde 24. Yüzde 25.91'lik oy oranı, CHP yöneticilerinin beklentilerinin altında olsa da başarıdır. Lider değişiminin partiye yaradığı bir gerçek. Bazıları, oyların tamamının kemikleşmiş CHP seçmeninden gelmediğini söyleyip duruyorlar. Bunda bir tuhaflık yok. Partiler arasında oy kaymalarının olması normal bir durum.

Gerçekten de söylendiği gibi CHP, geçmişte DYP ve ANAP'a oy vermiş kesimlerden oy almayı başarabilmişse bunun, herkesten önce merkez sağ parti olduğunu iddia eden AKP tarafından iyi tahlil edilmesi gerekiyor. AKP'nin, 2002'den başlayarak ard arda üç seçimi kazanmasında muhafazakar-orta sınıfın son yıllardaki gelişmesinin payı büyüktür.

Başbakan Erdoğan, çıraklık ve kalfalık dönemlerinin geride kaldığını, bu yeni dönemin ustalık dönemleri olacağını söylüyor. Siyasette ustalık dönemine giren AKP'nin önünde çözüm bekleyen bir yığın siyasi ve ekonomik konu var. Seçim sonrası yapılan konuşmalar, öncelikli siyasi konunun yeni anayasa olduğunu gösteriyor. Başbakan ve kurmayları, anayasanın hazırlanması sürecinde tüm siyasi partiler, sivil toplum örgütleri ve akademisyenlerden destek beklediklerini; müzakere ve uzlaşmayla hazırlanacak yeni anayasanın toplumun tüm kesimlerini kucaklayacağını açıkladılar. Cumhurbaşkanı ve Başbakanın, laiklik ilkesinin anayasaya girişinin 73. yılı münasebetiyle yayınladıkları mesajlarda, laikliğin modern bir devlet olmanın gereklerinden biri olduğunu vurgulamaları dikkate değer bir gelişme. Bu açıklamalar üzerinde çok tartışılan laiklik ilkesinin yeni anayasada da korunacağının bir işareti sayılabilir.

Anayasa konusunda beklentiler böyleyken, ekonomide riskler artıyor. Önlem alınmazsa bir krizin yaşanması kaçınılmaz. İç talep artışına dayalı büyüme, cari işlemler açığını kontrolsuz bir biçimde arttırmanın ötesinde fiyat istikrarını da ciddi biçimde tehdit etmektedir. Önümüzdeki dönemde büyüme hızının sürdürülebilir seviyeye çekilmesi şart. Bu, değişik zamanlarda ekonomiden sorumlu devlet bakanı Ali Babacan tarafından da ifade edildi. 100. yıl hedefine ulaşılması ekonomide önemli yapısal değişiklikler sağlanmadan olanaksız. Bu bağlamda, dış ticaretin daha dengeli bir yapıya kavuşturulması ve yatırım-tasarruf dengesinin sağlanması gerekiyor.

Ustalık döneminin başarılı geçmesi, hükümetin sadece karşı karşıya kaldığı sorunlara daha tecrübeli ve bilgili yaklaşımına bağlı değil. Aynı zamanda, toplumun her kesimini aynı derecede kucaklamayı, vatandaşlar arasında hiç bir konuda ayrım yapmamayı, hoşgörüyü, adil olmayı, itidali ve gerginliklerden kaçınmayı gerektiriyor. Başbakan seçim sonuçlarının açıklanmasından sonra AKP Genel Merkezinde yaptığı konuşmada bunun sinyallerini verdi. Yeni hükümetin toplumun her bir ferdini kucaklayacağını, kendilerine oy verenlerin de vermeyenlerin de yaşam tarzlarına karışmayacaklarını taahhüt etti. "Herkesin yaşam tarzını, inancını onurumuz, namusumuz, şerefimiz olarak göreceğimizden hiç kimsenin kuşkusu olmasın" dedi. 74 milyon vatandaşın bir arada, kardeşçe yaşayacağı bir Türkiye mesajı verdi. AKP, bu taahhütlerini tutabilecek mi? Hep birlikte göreceğiz. Temennimiz, verilen sözlerin arkasında durulması.

Çünkü, Türkiye'nin siyasi ve ekonomik yönden gelişmesi, dünyanın önde gelen ülkeleri arasında yerini alması, toplumun tüm katmanları arasında karşılıklı anlayış, hoşgörü ve saygının yerleşmesine bağlı. AKP'nin başarısı, Türkiye'nin de başarısı olur. Türkiye'nin siyasi istikrarı ve toplumsal barışı muhafazası, konulan ekonomik hedeflere ulaşılması açısından hayati önemi haiz. Bu konuda en büyük sorumluluk da hükümete düşüyor. Yeni hükümete yeni dönemde başarılar diliyoruz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Vekalet savaşları 08 Ekim 2016
Clinton farkı 01 Ekim 2016
Sorun küreselleşmede mi? 27 Ağustos 2016