Usta çellistle sohbet ederken

Faruk ŞÜYÜN
Faruk ŞÜYÜN ODAK [email protected]

Doğuş Grubu'nun kurucu destekçiliğini üstlendiği, bu yıl yedincisi gerçekleştirilen D-Marin Turgutreis Uluslararası Klasik Müzik Festivali'nin açılış konseri için bir kez daha bu güzel tatil beldesindeydim…

Gecenin solisti, ünlü çellist Mischa Maisky idi… Pazartesi günü yine bu sayfada anlattığımız gibi Maisky, kendisine eşlik eden eden Vladimir Fedoseyev yönetimindeki Moskova Çaykovski Senfoni Orkestrası ile çaldı…

İcraatlerini CD'lerden dinlediğim, Türkiye'ye geldikçe konserlerinde izlemeye çalıştığım, ancak hiç yüzyüze konuşamadığım Maisky'yle biraz olsun sohbet edebilmek fırsatını değerlendirmek istedim ve bir grup medya mensubu arkadaşımızla birlikte sahne arkasında bekledim… Siyah bir Caravella'dan indi usta sanatçı, kulise doğru yürürken ricamızı söyledik, kırmadı, durdu ve sohbet başladı…  Beyaz gömleği, boynundaki görkemli altın kolyesi, beyaz saçları ve çene sakalıyla yaslandı çellosuna, sorulan sorulara kısa kısa yanıtlar verdi…

Arşe sallamaktan gelişen pazuları, bol gömleğine rağmen belli oluyordu… Dile kolay, 1938 Riga doğumlu sanatçı, 1965'te Rusya'nın en iyi genç çellisti, 1967'de Çaykovski Yarışması birincisi seçilmişti… "Geleceğin Rostopoviç'i" olarak anılmaya başlamıştı. 1966 yılında Uluslararası Çaykovski Yarışma'sında ödül aldıktan sonra Moskova Konservatuarı'nda Rostopoviç ile çalışmaya başlamıştı.

"Sanatçı muhaliftir" deyişinin gereği yerine gelmiş (!) Gorki'de bir çalışma kampında 18 ay hapis yatmıştı. 1973 yılında İsrail'e yerleşmeyi seçmişti… Neredeyse 70 yıla yakın bir süredir çalıyor, sürekli dünyayı dolaşarak yılda ortalama 150 konser veriyordu…

Martha Algerich'le kaydettiği Beethoven Çello Sonatları'yla yıldızı parlamıştı. Brahms sonatları, Dvorak, Elgar ve Şostakoviç konçertolarının ardından Schubert'in ''Arpeggione''sini yorumlayarak ününü sağlamlaştırmıştı.

Turgutreis'te güneş batıyordu… Denizden esen rüzgâr, sıcaktan bunalmadan Maisky'yi dinleyebileceğimizi muştuluyordu…

Türkiye'ye daha önceki gelişleri, bir marinada çalmanın farklılığı üzerine sorular biribirini izliyordu…

Sohbetimiz sırasında, bir büyük dostu gibi güvenle, keyifle yaslanışından da belli oluyordu hayat arkadaşı çellosuyla ilişkilerinin niteliği… 1720'de Venedikli ustalardan Domenico Montagnana yapmıştı benim de en çok sevdiğim enstrüman olan o harika aleti… 50. yaş doğumgünümde kendime hediyem bu çalgı olacaktı; birkaç hoca öğrenmek çok zordur, hele bu yaştan sonra (!)  falan gibi cümlelerle korkutmasalardı…

Maisky, 40 yıla yakın bir süredir "güzel sesli hanım" dediği çellosuyla hiç ayrılmadan, küsmeden, ihanet etmeden her gün tazelenen, yenilenen muhteşem bir beraberlik yaşıyordu… Bitip tükenmeyen yolculuklarda uçaktaki first class koltuklardan yanındaki mutlaka çellosuna ayrılıyordu…

Maisky ile söyleşimiz biter bitmez bu kez konuğumuz Şef Vladimir Fedoseyev oldu… Konser kıyafetlerini giymişti, ama hemen dikkatimi çeken ilk şey, ayakkabılarından birinin normal, diğerinin ise spor pabuç olmasıydı… Geçtiğimiz günlerde ciddi bir biçimde ayağını incitmişi maestro ve konseri iptal etmemek, iki saate yakın ayakta durabilmek için bu çözümü bulmuştu…

Sonra yerlerimize oturduk ve iyi bir orkestradan, mesleğine saygılı bir şeften, usta bir çellisten muhteşem bir konser izledik… Zaten bu seneki D-Marin Turgutreis Müzik Festivali'nin programı da bir harikaydı…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar