Üst işsizlik tuzağı…

Nevzat SAYGILIOĞLU
Nevzat SAYGILIOĞLU EKO ANKARA [email protected]

Uzun bir süreden beri Türkiye’de kişi başına GSYİH’nın 10 bin dolar bandına sıkıştığı biliniyor ve bunu anlatmak üzere “orta gelir tuzağı” ifadesi kullanılıyor. Bir yazımızda da belirttiğimiz üzere, aslında çok şeyde “orta… tuzağı” var. 150 milyar dolar ile orta ihracat tuzağı, yakın bir tarihe kadar yüzde 10 bandında seyreden enflasyon tuzağı gibi. Tabii bir başkası da orta işsizlik tuzağı.
Gerçekten de şimdilerde yüzde 14’lere yaklaşmakla beraber istihdamda son yıllarda yüzde 10-12 düzeyinde gidip gelen işsizlik tuzağı söz konusu.

Gelin şimdi rakamları hatırlayalım.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), geçen hafta Aralık 2018 dönemine ilişkin iş gücü istatistiklerini açıkladı. Açıklanan rakamlara göre;

- İşsiz sayısı 2018 yılı Aralık döneminde geçen yılın aynı dönemine göre 1 milyon 11 bin kişi artarak 4 milyon 302 bin kişi oldu,
- İşsizlik oranı da 3.1 puanlık artış ile %13.5 seviyesine yükseldi,
- Aynı dönemde; tarım dışı işsizlik oranı 3.3 puanlık artış ile %15.6 olarak tahmin edildi,
- Genç nüfusta (15-24 yaş) işsizlik oranı 5.3 puanlık artış ile %24.5 oldu,
- 15-64 yaş grubunda bu oran 3.1 puanlık artış ile %13.7 olarak gerçekleşti,
- İstihdam edilenlerin sayısı 2018 yılı Aralık döneminde, bir önceki yılın aynı dönemine göre 633 bin kişi azalarak 27 milyon 655 bin kişi oldu, istihdam oranı ise %45.4’e geriledi,
- İşgücü 2018 yılı Aralık döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre 378 bin kişi artarak yaklaşık 32 milyon kişi, işgücüne katılma oranı ise %52,4 olarak gerçekleşti,
Kayıt dışı çalışanların oranı %33,4 oldu.

Bu işsizlik rakamları son aylarda gidişatın çok kötü olduğunu ortaya koyuyor. Yani bir bakıma orta işsizlik tuzağından üst işsizlik tuzağına geçiş olduğu görülüyor.
Peki, niye işsizlik giderek artıyor? İşsizliğin artmasının yanı sıra kayıt dışılık niye yükseliyor?... Üstelik son yıllarda istihdam ile ilgili çok cömert ve cesur teşviklere rağmen işsizlik azalmıyor, artıyor.

Aslında işsizliğin iki ana nedene bağlı olarak yükseldiğini görüyoruz.

Birincisi konjonktürel, yani içinde bulunduğumuz ekonomik koşullar.

İkincisi ise yapısal, yani uzun yılların birikimli istihdam sorunlarının dışa vurumu.
Konjonktürel işsizliğin en temel nedeni ekonomideki gidişat. Türkiye’de olumlu bir yatırım ortamı yok. Yerli yatırımcı yatırım yapmıyor, yabancı yatırımcı doğrudan yatırım için gelmiyor. Hatta sessiz sedasız Türkiye’den sermaye çıkışı var, dolayısıyla yurtdışına yatırım yapılıyor.
Ekonomideki daralma ve bu daralmanın 2019 yılında da devam edecek olması, beraberinde işsizlik olgusunu da gündeme taşıyor.

Bu arada yeni iş alanları yaratılmaması da işsizliği bir başka açıdan körüklüyor. Özellikle yok olmaya yüz tutan tarım kesimi ile can çekişen inşaat kesiminin içinde bulunduğu olumsuz koşullar işsizliği daha da tetikliyor.

Dolayısıyla şu an itibariyle konjonktürel nedenlerle işsizliğin artmaya devam ettiğini görüyoruz.
Gelelim işin yapısal tarafına…

Beyan edilen ücretlerin neredeyse yarısı asgari ücret düzeyi veya ona yakın bir düzeyde gösteriliyor. Her üç çalışandan birisi kayıt dışında bulunuyor. İş dünyası çok ağır sosyal güvenlik sorunlarıyla iç içe yaşıyor. Bugün kıdem tazminatlarının bir an ödeneceği düşünülse Türkiye’de özellikle sanayi kesiminin kalmayacağı çok net biliniyor. İş hukuku, tüm yürütme ve yargı birimleriyle adeta iş dünyasının aleyhine çalışıyor.

Böylesine istihdamın çok olumsuz eko sisteminde, üstüne üstlük, bir takım sosyal güvenlik destekleri getirildiği halde yine de istihdam artmıyor. Çünkü iş hayatının hukuki zemini bozuk. Aşırı sosyal güvenlik ve vergi yükleri altında iş dünyası rekabet edemez hale geliyor, buna karşın kayıtsız istihdam lehine ortam oluşuyor.

İşin özü, yapısal sorunların giderek ve hatta artarak devam etmesi çok ciddi bir konu. İstihdamın yapısal sorunları çözülmedikçe iyileşme ve dolayısıyla istihdamda artış beklemek hayal.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar