Ürünün ve markanın gücü...
Dardanel çalışanlarıyla 30. yılını kutlarken Yönetim Kurulu Başkanı Niyazi Önen, Henry Ford’un “Başarmak için başarısızlığı yaşamak gerekir” sözünü aktararak, “Dardanel olarak 30 yıllık firma yaşamımızda ben bir işadamı olarak, her türlü sorunu yaşadım. Hatalar yaptım ,badireleri atlattım. Bir işadamının yanlış kararında üç sebep vardır. Bunlar gereksiz aç gözlülük, kendini iyi tanımamak ve aşırı güven” diyerek kendisinin de hataları karşılığı, önemli sorunlar yaşadığını belirterek, bu süreçte kurduğu 25 kadar şirketi ya kapatmak, ya da birleştirmek zorunda kaldıklarını anlattı.
2001 krizi sırasında 40 milyon dolar olan borçlarının, yüksek temerrüt faizi ile 130 milyon dolara çıktığını açıkladı. Son dönemde borçlarını, varlık satışı yaparak, gayri menkullerini bankalara devrederek, 40 milyon dolara indirdiklerini, bu yıl sonunda 10 milyon dolar daha ödeme yapacaklarını söyledi. Önen, geri kalan borçlarının bir yıl sonra vadesinin dolduğunu belirterek, 2016’ya girerken eski borçlarını kapatmış olacaklarını öne sürdü. Dardanel’in yeniden küllerinden doğduğunu belirtti...
Niyazi Önen, siparişler nedeniyle sürekli üretim yaptıklarını açıkladı. Geçen yıl ciro olarak yüzde 60, 2014’te yüzde 65 büyüdüklerini, gelecek yıl yüzde 85 büyümeyi hedeflediğini belirterek, “2020 sonunda 1 milyar dolar değere sahip, 100 milyon dolar kar eden, cirosu 500 milyon dolara ulaşmış 1000 çalışanını 3000 kişiye ulaşmış bir şirket olmak istiyoruz” diyerek gelecek hedefini ortaya koydu. Firmanın borçlarını temizleyip, beklediği büyüklüğe ulaştırarak, oğlu Mehmet Önen’e devredip kendisini emekli edeceğini açıkladı.
Niyazi Önen’in konuşmasını dinlerken geçmişe dönük iki olayı hatırladım. Bunlardan biri 1980’li yıllarda kerevit şoklayıp İskandinav ülkelerine gönderirken kurduğu soğuk hava deposu yatırımı için Ziraat Bankası’ndan aldığı 300 milyon liralık krediyi “Nasıl ödeyeceği” korkusuyla anlatmasıydı.
İkincisi 2001 krizi sonrası hızla artan borcu sonrası ,hemen her adının geçtiğinde “Dardanel battı” yorumlarını duymamdı. O dönemde zaman zaman üretim yapamadığı için Pazar payının yüzde 70’lerden yüzde 10’lara gerilediğini de öğreniyordum. Şimdi yine Pazar payını yüzde 70’lerin üzerine yükseltmiş durumda.
Ama marka adını “ürün adı” haline getiren Dardanel markasının gücüyle, bu yoğun söylentilere rağmen, Dardanel, ne iflas etti, ne de son dönemin modası “iflas erteleme” talebinde bulunarak borç ödemelerini erteleme yolunu seçti.
Niyazi Önen, 30. yıl konuşmasında Dardanel’in küllerinden doğan bir şirket olduğunu belirterek, bu 30 yıllık sürede birçok hata yaptığını da kabul ederek, “Önemli olan düşmemek değil, düştüğünde kalkmayı bilmektir” dedi. Hayatının bir hayal peşinde koşmakla geçtiğini açıklayan Önen,” Bu hayalim Çanakkale’de bir fabrika kurmak, sanayici olmak, marka yaratmak ve yaptığım işte dünya ligine çıkmaktı. Yaşadığımız krizler bazı şirketleri zora soktu sistem dışına itti, bazı şirketleri yeniden yarattı. Dardanel olarak yeniden yaratılan şirketler içindeyim. Buna olmazsa olmazlarımla ulaştım. Bunlar çok çalışmak, risk almak, inovatif olmak ve hayal etmek. Hayal etmek bir girişimci için çok çok önemli” diyerek iş felsefesini ortaya koydu.
Bakalım Dardanel, Niyazi Önen’in ortaya koyduğu yeni hedeflerini ne oranda gerçekleştirebilecek. Ama sanıyorum 30. yıl toplantısında ortaya koyduğu tablo, “Dardanel batıyor” söylentilerine son verecektir. Buna ürün ve marka gücü sebep olduğunu söylemek yanlış olmaz...