Ürkünç bir gelecek bizi mi bekliyor?
USD/TL rekor üstüne rekor kırıyor. Kurdaki yükselişin; Türkiye gibi borçlu, dış finansman ihtiyacı yüksek olan bir ülkede yarattığı psikolojik baskı ortadadır. Dolar borcu olanın da, günlük işlemlerinde dolarla işi olmayanın da haletiruhiyesi iyi değildir. İnsanların USD/TL paritesinden başka bir gündemi yok. Döviz kurları her gün yüzde 1-2 artıyor. Yatırımcı da, iş insanı da önünü göremiyor. İthalatçı bir ülkeyiz. Dışarıdan dövizle mal alıyoruz. İnsanların geliri artmıyor, ancak çarşı pazardaki ürünlerin fiyatları sürekli yükseliyor. Enflasyonun yılsonunda ne olacağını Merkez Bankası bile tahmin edemiyor.
Türkiye algısının düzelmesi gerekiyor. Faiz artışı birincil sorunumuz değildir. Agresif bir faiz artırımı doları kısa vadede tabii ki düşürebilir. Cumhurbaşkanının ‘‘bir avuç spekülatör’’ olarak tanımladığı fon yöneticileri ilk etapta çil yavrusu gibi dağılırlar. Sonra ne olacak? Belirsizlikler, soru işaretleri nasıl azalacak? Önümüzde bir seçim var. Cumhurbaşkanı ilk turda mı, ikinci turda mı seçilecek? Yeni bir seçim olur mu? Bankalardaki dövizler belli bir kurdan sabitlenir mi? İnsanlardan dövizlerini merkez bankasına teslim etmeleri istenir mi? Seçimden sonra emir komuta zinciriyle faiz indirilerek ‘‘tek oran’’ uygulamasına geçilir mi? Döviz kuru, banka mevduatları ve faizle ilgili yazdıklarım gerçeküstü mevzular gibi görülebilir. Ancak farklı eğitim seviyelerinden ve meslek gruplarından insanların bu konuları ciddi şekilde konuşmaları gerçekten ürkütücüdür. Faiz artırımı yapılsa da, insanların kafasını rahatlatmak elzemdir. Ağır soruların hafiflemesi gerekiyor. Türkiye’nin enflasyon, cari açık, işsizlik gibi ciddi ekonomik sorunları var. Geçici tedbirler zaman kazandırıyor. Fakat palyatif önlemlerle bastırılan sorunlar daima geri dönüyor.
Seçimden önce siyasetçilerin tansiyonu yükseltmesi normaldir. Sözler, ekonomik vaatler havada uçuşur. Diğer taraftan; üst düzey bürokratların, siyasi ve ekonomik danışmanların gerginliği artırmak yerine, sakin kalmaları önemlidir. Dengeleyici, rahatlatıcı mesajlara ihtiyaç var. Türkiye’de başbakan yardımcısı yerden yere vuruluyor. Küresel finans sisteminin adamı olarak nitelendiriliyor. Merkez Bankası yönetimi beceriksizlikle suçlanıyor. Merkez Bankasını daha fazla yıpratmanın kime ne faydası olur? NTV ve Bloomberg gibi yayın kuruluşlarında çalışanlar ‘‘kriz tellalı’’ olmakla itham ediliyor. Türkiye ekonomisi açısından önemli bir gösterge olan brent petrolün fiyatı $80 olmuşken, Amerikan faizleri artarken, enflasyon oranı çift hanelere demir atmışken, USD/TL kuru 4.60’a dayanmışken, bu televizyon kanallarındaki moderatörler ve yorumcular potansiyel risklerden bahsetmeyecekler mi? Duygusal altüst oluşların, kabarmaların inmelerin fazlaca yaşandığı bir ülkedeyiz. Toplumun faiz artırımından daha fazla psikolojik konfora ihtiyacı var.