Urfa’nın etrafı dumanlı dağlar
Eğer “Bu da nereden çıktı?” diye soruyorsanız hemen anlatayım. Ben Şanlıurfa’mızı ve Urfalıları pek severim. Ama yazı başlığının sebebi sevgi değil, iş. Üç yılı aşkın bir süredir daha çok ürün üretimine yönelik yazılar yazdım. Hizmet sektörüne çok az değindim yatırım teşvikleri konusuna hiç değinmedim. Birkaç haftayı bu konulara ayırmak istiyorum. Neden Konya’yı seçmedim de Urfa’yı seçtim? Çünkü iki hafta önce oradaydım, pek de iyi ettim.
Lafı uzatmadan hemen konuya gireyim. Şanlıurfa biliyorsunuzdur Urfa Kalesi, Urfa Sıra Geceleri, Balıklı Gölü, Harran Harabeleri, Ceylanpınar Üretme Çiftliği, çiğköftesi, kelaynak kuşları, Halfeti evleri, Hz. Eyüp Mağarası, Şuayip Şehri ve Mağarası ve şimdi de Göbekli Tepe diye bilinen inanması güç önemdeki arkeolojik alanı ile meşhur. Sadece bu ilimizin senede 83 milyon turist çeken Fransa’yı sollamaması için benim aklıma herhangi bir neden gelmiyor dersem yalan olur. İki neden var: Hizmet sektörü ve tavuk ve yumurta misali buna bağlı ve bunun altında yatan yatırım teşvikleri. Hadi bunu daha basit yazayım. Bu haftadan itibaren hizmet sektörüne yönelik yatırım teşvikleri konusunda sohbet etmek istiyorum. Bizim dünyanın hiç bir tarafında benzeri bulunamayacak hazinelerimiz var. Buna rağmen Fransa, ABD, Çin, İspanya ve İtalya’dan sonra Almanya’nın hemen önünde 36 milyon turistle altıncı sırada, turizm gelirleri açısından ise birinci sıradaki ABD’nin 126 milyar dolar gelirine karşı 26 milyar dolarla on ikinci sıradayız. Hasıl-ı meram ABD adam başı 188 dolar alırken biz 71 dolar alıyoruz. Demek ki iki sorunumuz var. Birincisi daha çok misafir kazanmak ve ikincisi misafirlerimizden daha fazla para kazanmak.
Şimdi “Bu konular çiğnene çiğnene sakız olmuş konular” diyeceksiniz. Haklısınız. Gerek resmi makamlar ve gerek özel kuruluşlarımız konunun bilincindeler. Bu nedenle sizlerle yapılanlarla bilinenleri tartışmayacağım. Bu konularda yeteri kadar yazı çizi var. Var ama kimse kusura bakmasın, yatırım teşviki ve hizmet sektörü konusunda bir kaynak ararsanız ipe sapa gelir bir şey bulamazsınız. Çoğu kaynak klasik pazarlama kitaplarına ‘hizmet’ sözcüğü serpiştirilerek yazılmıştır. On beş sene bizden de ISPAT’ın (TC Başbakanlık Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı -TYDTA) üye olduğu Dünya Yatırım Örgütleri Derneği (WAIPA) ile Cenevre’de teşrik-i mesai ettim. İnanın çok yapıt var ama doğru dürüst bir kaynak yok. Merak etmeyin kaynak falan yazacak değilim, vaktim yok.
Ben sizlerle strateji ve özellikle bu bağlamda pozisyonlama konularında sohbet etmek istiyorum. Kanımca üzerine en az eğildiğimiz ve nedense bir türlü beceremediğimiz konu bu. Aslına bakarsanız bu sorun bizim diğer sektörlerimizde de var. Üretmenin para kazanmaya yettiği bir kültürden gelen bizim çoğu işadamımız ve siyasetçiler strateji tasarımı, pozisyonlama ve pazarlamaya masraf diye bakarlar, ucuza mal etmeye kalkarlar ve daha da kötüsü bunun bir uzmanlık alanı olduğunu kabullenmeyip kendilerine göre takılırlar. Şimdi şu hizmet sektörü (söz gelimi turizm) ve bu sektörün gelişmesi için gereken yatırımların teşvikine. Bu konuyu genel yerine şehir özelinde, söz gelimi Şanlıurfa özelinde tartışacağım ki örnek verebileyim.
Bir kere konusu ne olursa olsun yatırım teşviki iki ayrı anlamıyla tasarlanmalıdır. Aynen ihracat teşviklerinde olduğu gibi alınacak tedbirler, verilecek destekler iki ayrı amaca hizmet edecek şekilde hazırlanmalıdır: Yatırım geliştirme ve yatırım promosyonu.
İkinci olarak yatırım teşvikleri (konuyu hizmet sektörüne kısıtlıyorum) hizmet üretimi, hizmet pazarlaması ve hizmet üretim ve pazarlaması için gereken insan gücü, finansman, teknoloji, enformasyon ve know-how, tesis ve altyapı kaynaklarının herhangi bir kombinasyonu için teker teker düşünülmelidir.
Son olarak ve en önemlisi yöresel strateji ve pozisyonlama yapılırken her konuda olduğu gibi rakipler bulunduğu ve kurtlar sofrasına oturulduğu unutulmadan farklılık yaratacak rekabetçi bir yol izlenmelidir. Bu üç konuyu ilerideki haftalarda irdeleyeceğiz.