Üretmeyi sanat olarak gördüler ama yapayalnız kaldılar...
Hisarlar Makina’nın kurucusu Fazlı Türker ile yayına hazırladığımız bir proje için söyleşiyoruz. Gençlik yıllarından başlıyor anlatmaya. Yoksul ve köylü bir ailenin 6 çocuğundan biri olarak evden ayrılışını, girişimcilik ruhuyla Kütahya’ya sonra Eskişehir’e gelip kaporta tamir atölyesinin bir köşesinde, sadece bir yataktan ibaret eşyasıyla nasıl barındığını, yokluk içinde girişimci olmasının öyküsünü bazen gururlanarak, bazen duygulanarak anlatıyor.
Hisarlar Makine’nin ilk kuruluşu da bu kaporta dükkanında oluyor. Birkaç arkadaşıyla kendi tasarımlarını oluşturuyor, traktör kabini ve bazı tarım aletlerini geliştirerek işe başlıyor, 1973 yılında da Hisarlar şirketini kuruyor Fazlı Türker. Traktör kabiniyle başlayan seri üretim öyle büyüyor ki, her türlü tarım makinesinden ekipmanlarına kadar üretilir oluyor. Toprak altı ve toprak üstü tarım makineleriyle çiftçinin modern tarım ekipmanları ihtiyacını karşılamaya başlıyor.
Öte yandan kabin imalatında da Türkiye’deki tüm traktör üreticilerine kabin tedarikçisi haline geliyor ve sektörün kabin ihtiyacının yarısından fazlasını karşılıyor. Üretim tesisleri gelişip modernleştikçe teknolojiye yapılan yatırımlar arttıkça, metal komponent üretimlerine de yöneliyor. Yurtdışından önemli markalara üretim yapmaya başlıyor. 3 kıtada yaklaşık 30 ana sanayi müşteriye ulaşıyor, üretimin yüzde 40’ını ihraç ediyor. 55 bin metrekarelik üretim tesisinde kendi ifadesiyle 10 futbol sahası büyüklüğünde, boğaz köprüsü uzunluğundaki üretim bantlarında üretim yapılıyor.
Bütün bunları Ar-Ge faaliyetleriyle gerçekleştiren Hisarlar, daha büyük bir adım atarak tarım makinaları sektöründe ilk ve tek Ar-Ge merkezini kuruyor. İşte bu Ar-Ge merkezinden bir yeni ürün çıkarılıyor ki bu gerçek anlamda Türkiye’nin bir ilkini oluşturuyor. Turkar 4x4, Türkiye’nin ilk yerli arazi aracı. “Turkar’ı üretmeye karar verdiğimizde bir hayalimiz vardı, coğrafi engellerin ve zorlu iklim şartlarının hakim olduğu yurdumuzun her köşesindeki bütün insanlarımıza, aracımızla ulaşmak istedik. Yola çıkışımız farklıydı, yolumuz farklı olmalıydı, ezber bozmalıydı” diyerek Turkar’ın öyküsünü anlatıyor Fazlı Türker. Yüzde 85’ı yerli malzeme ile üretilen Turkar, kar kürüme ve tuz serpme aracı, kırsal ambulans, arama kurtarma aracı, demiryolu hat bakım aracı, mobil ofis karavanı, askeri taktik ve lojistik hizmet aracı, ilk müdahale itfaiye aracı, doğa sporları ve gezi aracı olarak değişik amaçlar ve modeller için üretiliyor.
Büyüyen her şirketin Türkiye’nin her 10 yılında bir başına gelen finans darboğazıyla karşılaşana kadar Hisarlar için de her şey iyi gidiyor. Sonrasında da bu darboğazı atlatmaya çalışırken yaşananlar masalı kabusa döndürmeye yetiyor ve zorlu bir süreç başlıyor. Her yıl yüzde 30-35 büyüme gerçekleştiren, bu büyümeyi finansal kaynaklarla yapan Hisarlar, sonunda öz sermaye yetersizliğine düşüyor, önemli bir borç yükünün altına giriyor. Her sanayiciden finans sektörü ile ilgili sitemleri duyarız. “Güneşli havada şemsiyeleri sonuna kadar açıktır ama yağmurlu havada hemen kapatırlar, oysaki yağmurda şemsiyeye ihtiyacımız var” derler. Hisarlar için de öyle oldu. Yağmurlu havada ne devlet desteği ne de yerli finans şirketlerinden destek görebildiler. 1000 kişiye iş imkanı sağlamışlar, onlarca yan sanayi oluşturmuşlardı. Çalışanların aileleriyle ve oluşturdukları yan sanayiyle birlikte binlerce kişiye ekmek vermenin derdindeydiler.
Bu darboğazı öyle ya da böyle aşacaklardı, çalmadıkları kapı kalmadı, devlet kapısından da bankalardan da elleri boş döndüler. Sonunda yabancı bir finans şirketiyle anlaşarak bu darboğazı aşmaya çalıştılar. Nihayetinde bunu bir süreliğine başardılar da ama kendi ifadeleriyle tam da faiz lobisinin kucağına düştüler. Çok geçmeden ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durum, yabancı finans şirketi için hamle vaktiydi ve hamlesini yaptı, krediyi geri çağırdı.
Fazlı Türker bütün bunlardan yorgun düştü ama oğlu Zafer Türker devletin çalmadık kapısını bırakmadı, ilgili bakanından milletvekiline kadar çare aradı, kolay değil, özenle büyüttükleri, yılların emeğini verdikleri şirketleri ellerinden kayıyor, çalışanları mağdur oluyordu. Bu arada taliplileri de vardı ve onlardan biriyle Zafer Türker’in deyimiyle, egolarından vazgeçerek, sırf üretim devam etsin diye, çalışanlar mağdur olmasın diye el sıkıştılar. Şirketteki payları yüzde 6.2’ye indi, Hindistanlı Mahindra & Mahindra şirketine yüzde 75’lik payı devrettiler. Hisarlar’ın Türkiye tarım makinaları pazarında yüzde 50-60’lık pazar payıyla lider olması, Ar-Ge’ye en fazla yatırım yapan firmalardan biri olması, Türkiye’de en fazla patent başvurusu yapan 16’ncı firma olması, Turquality desteği alması, IRIS sertifikası olması ve geniş bir bayi ağına sahip olması Hindistan’ın sanayi devi Mahindra & Mahindra’nın dikkatini çekti ama bizim ilgili ve yetkililerimizin harekete geçmesini sağlamaya yetmedi. Böylece Türkiye’nin bir değerinin daha çoğunluk hissesi yabancı bir firmaya devredilmiş oldu.
Bir kitap yapacak kadar çok teşvik varken, teşvikler sadece kitap sayfalarında kalmasa, ülkenin değerleri olan bu tür firmalara gerçek anlamda teşvik verilse, milli değerlerimizin milli sınırlarımız içinde bizim olarak kalması sağlanmış olmaz mı? Bir şirket bu kadar çok çırpınırken, devlet o büyük elini uzatsa, bu darboğazdan çekip alsa, sen üret, istihdam sağla biz hep senin yanındayız güvenini verse sanayici korkmadan yatırımlarına devam etmez mi? Önünü gören, devletine güvenen ve geleceğe umutla bakan üreticilerimiz ve sanayicilerimiz ile dünyada önemli bir ekonomik güce sahip olmaz mıyız ?