Üretmeden olmaz!
Üretimin önündeki engelleri konuşurken, engellerin bütünüyle içerden kaynaklanmadığını da bilmek gerekli. Teknolojiyi ve yatırım için gereken parayı bulsanız, diğer koşulları da yerine getirip başarsanız bile işin sürekliliğini sağlamak için arkanızda bir siyasi irade de olmalı. İthalata bağımlılık dün olduğu gibi bugün de sadece para satanlar açısından değil mal satanlar açısından da stratejik bir üstünlük sağlıyor.
Gümrük Birliği gibi, serbest ticaret anlaşmaları gibi ülkeler arası engellerin kaldırılması ve ticaretin artırılmasına yönelik anlaşmalar da bu yüzden yapılıyor. Aynı şekilde dünyada gümrük yoluyla korumanın kaldırılmasına ilişkin ana anlaşmalar da. Bu nedenlerle Cumhuriyetin 100 yıllık kimi sanayileşme politikalarının güdük kalmasını küresel rekabetin gizli baskılarının sonucu olarak açıklamak da mümkün.
Cumhuriyetin ilk sanayi birikimleri genç kuşaklara aktarılıyor
Bugün Cumhuriyetin 100. yılında ülkemizin ilk sanayi birikimleri sergilerle genç kuşaklara aktarılıyor. Bunlardan bir tanesini de Sağlam Metal düzenliyor. Sergi, çeşitli şehirlerde farklı zamanlarda özellikle genç kuşağın ilgisine sunuluyor. Şirket Başkanı Hakan Koçak, Lozan öncesi İzmir İktisat Kongresi ile başlayan sanayileşme sürecinin köşe taşlarına sergide yer verirken, Türkiye’nin ilk yerli uçağının, yerli rayının, yerli şekerinin, yerli kağıdının ve daha nicelerinin üretilmesinin öyküsünü fotoğraflarla yansıttıklarını, böylelikle gelecek için üretim farkındalığı yaratmaya çalıştıklarını söylüyor. Fabrikalardan oluşan sergiyi gezerken soyadı Kağıtçı, Şeker, Demirağ, Hürkuş olan, soyadlarını işlerinden alan girişimcileri, yöneticileri de tanımak fırsatı buluyorsunuz.
Şakir Zümre'nin zorluklarla dolu üretim serüveni
Cumhuriyetin ilk yıllarında bu mücadeleye baş koyanlar, demiryolları, vagonlar, lokomotifler, uçaklar, motorlar, şeker, kağıt, ayakkabı, kumaş üretiyor, petrol, maden çıkarıyorlar.
Ancak ne yazık ki hikayenin sonu her zaman güzel bitmiyor. Sergide tanıtılan girişimcilerden biri de Şakir Zümre. Varna doğumlu, Cenevre’de hukuk okumuş, Mareşal Fevzi Çakmak’ın yakın akrabası, Mustafa Kemal ile de arkadaş. Bulgar Parlamentosu’a giren Şakir Zümre Kurtuluş Savaşı’nda Anadolu’ya silah, cephane ve teknisyen göndererek ‘Beyaz Şeritli İstiklal Madalyası’ alıyor.
Savaştan sonra Haliç’te savunma sanayinin ilk özel fabrikasını Türk Sanayi Harbiye ve Madeniye Fabrikası ismiyle kurarak hava ve kara kuvvetleri için ilk silah ve cephaneleri üretmeye başlıyor. Çeşitli ağırlıklardaki uçak bombaları, yangın bombalarının seri üretimi fabrikasında yapılıyor. Aydınlatma fişekleri, mayınlar, el bombaları, küçük motorlar ve denizaltı su bombaları da aynı şekilde. Yunanistan’a silah ve cephane ihracatını da başarıyor.
Silah fabrikası soba fabrikasına dönüştürülüyor
Ancak İkinci Dünya Savaşı sonrasında ABD’nin silah yardımının başlaması nedeniyle bu fabrikalar silah ve cephane üretimini terk ediyor. Silah fabrikaları artık ‘Şakir Zümre’ markalı soba yapımına geçiyor. Bir girişimci, bir sanayici için büyük üzüntü kaynağı olan bu durum, bir 29 Ekim geçit törenine, üstünde kendisinin de olduğu soba dolu bir kamyonla katılması yoluyla sessiz bir şekilde protesto ediliyor.
Şakir Zümre’nin 77 yıl önce bugün, yani 16 Haziran 1966’da ölümünden 4 yıl sonra, bu soba fabrikası da kapanıyor. Yerli üretimin bu şekilde ‘yok edilmesi’ sadece o günlere ait bir örnek olarak kalmıyor. Aynı şekilde Şakir Zümre de bu kaderi yaşayan tek girişimci değil. Sadece bir fabrika değil, bugün bile döviz borcu peşinde koşturan ithalat yerine koymaya çalıştığımız ‘üretim fikri’ de büyük bir yara alıyor.