Üretim ve yatırım planları sınırlı da olsa iyileşme gösteriyor
Banu Kıvcı Tokalı / Finansinvest
Para politikasındaki bir sonraki aşamayı tahmin etmek piyasalar açısından oldukça önemli. Son durumda % 7,75 seviyesine kadar inmiş olan politika faiz oranının, bir iki aylık indirim süreci sonunda % 7'ye kadar indirilebileceğine yönelik genel bir kanı oluşmuş durumda. Ancak, ikinci bir indirim dalgasının gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini hâlâ tam kestiremiyoruz. Bunun için Merkez Bankası, iki koşula işaret ediyor: Birincisi, büyümeye yönelik endişelerin artması; diğeri ise gelişmekte olan ülkelere sermaye girişinin hızlanması ve bunun kur üzerinde daha fazla değerlenme yönünde baskı yaratması ile enflasyon üzerindeki aşağı yönlü baskıların yoğunlaşması.
Büyüme ile ilgili koşula odaklanacak olursak, veri bağımlılığının oldukça arttığı böyle bir dönemde açıklanan verilerin önemi daha da artıyor. Bu kapsamda, bu hafta içinde açıklanan ve son dönem gelişmelerine yönelik ilk sinyal olan ağustos ayı reel kesim güven endeksi önemli bilgiler içermekte. Öncelikle, sanayi kesiminde yedi aydır hakim olan güven artışının ağustos ayında hafif bir gerileme kaydettiğini görüyoruz. Ancak, üç aylık hareketli ortalamaların hâlâ yukarı yönde hareket ettiğini belirtmek lazım.
Ağustos ayında gözlenen gerilemede, daha çok son dönem siparişler ve stok azaltma aktivitesinde gözlenen yavaşlama ile gelecek dönem istihdam koşullarına yönelik endişelerin etkili olduğu izleniyor. Ancak bunun, yılın ikinci çeyreğinde gözlenen toparlanma sürecinin ardından beklenen bir gelişme olarak mı, yoksa toparlanma senaryolarının tamamen hayal kırıklığı şeklinde sona ermesi olarak mı algılanması gerektiği hâlâ net değil.
Nitekim, gelecek dönem üretim planlarına baktığımızda, gelecek üç ayda üretimini artırmayı düşünenlerin hâlâ azaltmayı düşünenlerden fazla olduğunu ve artırma yönündeki aylık artışın azaltma yönündeki artıştan daha fazla olduğunu görüyoruz. Üretimi kısıtlayan faktörler arasında talep yetersizliği en önemli kısıt olarak görülmeye devam etmesine karşın, yılın ikinci çeyreğine göre daha az önemde görülmesi talep koşullarına ilişkin algılamada göreceli bir iyileşmeye işaret ediyor.
Ayrıca, gelecek 12 ayda üretim harcamalarını artırmayı düşünenler azaltmayı düşünenlerin hâlâ önemli oranda altında olmasına karşın, aradaki farkın nisan ayından beri azalma eğiliminde olması ve ağustos ayında da bunun bozulmaması gelecek dönemle ilgili toparlanma ümitlerini destekler bir görüntü veriyor.
Dolayısıyla gelecek üç ayda siparişlerde beklenen yavaşlama, genel ekonomik görünümün olumsuza dönmesinden ziyade, ikinci çeyrekte gözlenen toparlanma sonrası soluklanma olarak gözleniyor. Nitekim, sanayideki genel gidişatla ilgili kötümser beklentilerde gözlenen düşüş, ekstra bir olumsuzluk dalgası yansıtmaktan uzak.
Buradan Merkez Bankası'nın faiz hamlesine geçecek olursak, politika faiz oranının ekim sonuna kadar % 7'ye indirilmesi beklentimizi değiştirmek için bir neden görmüyoruz. Küresel ekonomiyle ilgili daha olumsuz bir tablo henüz oluşmamış - tam tersi toparlanma senaryoları destek bulurken -, bunun yanı sıra 2010 enflasyonuna yönelik arz kaynaklı ve kamu fiyatları gibi baskı unsurları mevcutken, makro ekonomik koşulların kısa vadeli faizleri % 7'nin altına taşıyacak ikinci bir indirim dalgasını henüz gerektirmediğini düşünüyoruz.