Üretim tesislerini dönüştürme gündemi

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ [email protected]

 

Adını her zaman engin bir saygıyla andığım hocamız Mübeccel Kıray’dan öğrendiğim ilk temel kural “tampon mekanizmalar” ise ikincisi de “hiyerarşinin mutlak olduğu” idi. Güçler, yetenekler, yetkinlikler, çevrenin sağladığı olanak ve kısıtlar farklı olduğuna göre, hiyerarşi olacaktır; önemli olan, aşırı değerlenmiş hiyerarşiler yaratarak yaşamı çekilemez hale getirmemektir.

Bilim ve teknoloji üretim, ulaşım ve iletişim teknolojilerinde yenilikler yarattıkça, üretimde iş bölümünün yapısı ve işlevi her zaman değişecektir. Bilgi toplumu aşamasında dünya genelinde “ekonomide güç odağı değişmesini” kavrayıp, ona göre kendi konumlarımızı sürekli olarak tanımlamazsak, sanayi toplumu olanaklarından yararlanamayan ülke kategorisini aşamaz, bilgi toplumu fırsatlarından yararlanamayan ülke olmanın da ayıbıyla yüzleşiriz.

Dünya genelinde üretim hiyerarşisindeki değişmeyi yakından izlemek gerektiği gibi, ülke için de aynı analizleri yaparak üretim tesislerimizi konumlandırmamız ivedilikli sorunumuzdur ama güncel tartışmalarımızda hak ettiği yerde de değildir.

Belki bu konularla yakından ilgili olmayanlar için çok fantastik bir anlatım olacak, ama Doğu Marmara Havzası üretim tesislerinde:

- Teknolojinin termodinamik ilkelerine dayalı gelişmesi ile kuantum mekaniğine dayalı gelişmesinin ne olduğuyla ilgili değilsek,

- Teknolojilerin kullanılabilir ve rekabet edebilir ömürleri üzerinde ayrıntılı analizlere dayalı bilgi sahibi olmamışsak,

- Üretimin “emek-sermaye eksenli gelişmesini, yaratıcı yenilikçi girişimcilik eksenine kaymasını ” özümsememiş, hâlâ “ emek-yoğun alanlarla sermaye –yoğun alanlar arsasında konumlanmamızı ucuz-emek odaklı işlerde sıkıştırmışsak

- Üretim sürecinde kaynaklarımızı değerlendirirken, “net bilgi, etkin koordinasyon ve odaklanmayı” tanımlamamış, paylaşmamış ve bir ortak strateji oluşturmamışsak,

- Teknolojiye ulaşabilirlik ve erişebilirlik sınırlarını belirlememiş, olanak ve kısıtlarımızla kurulacak dengeler üzerine kafa yormamışsak; geleceği inşa etmekten söz edemeyiz.

Eğri oturup, doğru konuşalım; yukarıdaki bakış açısını kitlelere taşıyamazsak;

- Cari açık kısır döngüsünün kırılması zordur.

- İşyerimizi hâkimiyetçi rekabette dirençli hale getiremeyiz.

- Birikim yeteneğini koruyarak uzun dönemli geleceği güven altına almak mümkün olmaz.

Doğu Marmara Havzasında çok farklı düzlemlerdeki teknolojik donanıma sahip üretim tesislerinin bulunması doğal. Önemli olan, dünya genelinde üretimdeki işbölümünü doğru okuyarak, yeni yatırımları ve yenileme yatırımlarını tam zamanında yapabilmemizdir.

Bir ülke ekonomisinin yarısını kontrol eden bir havzanın sanayi odaları, ticaret odaları, borsa yetkilileri, çevreci sivil inisiyatifleri üretim hiyerarşisinin değişmesi ve yeni mekân konumlanması hakkında bilgi sahibi olmalıdırlar ki, aşırı ve noksan değerlendirme tuzağına yakalanmadan, kaynakları, doğru alana, doğru zamanda, doğru yerde odaklayabilsinler.

Her eleştiriye “savunmacı anlayışla” karşı durmak mümkündür: Üretim hiyerarşisindeki değişme işyerlerinin özel sorunudur, bu konuda kolektif örgütlere sorumluluk yüklenemez, denebilir. Böylesi önermelerin yanlış olduğunu düşünenlerdenim. Havzaların sorunları, sadece makro ekonomik dengeler açısından değil, mikro ölçekteki yapılar, işlevler ve kültürel açısındanda analiz edilmelidir gelecek sağlıklı inşa edilebilsin.

Gelecek yazıda Doğu Marmara Havzası fiziksel altyapısı ve OSB’lere yene bakış açısının gerektiğini tartışacağız.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar