Üretim içersinde yerli girdinin önemi unutulmamalı...
Bugün gazetemizde yer alan iki haber var. Birinde dünyada çelik fiyatları gerilerken, ülkemizde galvanizli saç fiyatlarının artışının bu ürünü üretimlerinde girdi olarak kullanan bazı firmaların üretimlerini durdurması bilgisi yer alıyor. Bunun nedeni olarak sektör temsilcileri rakiplerin cevherden üretim yaptığını, cevher fiyatının hızla düştüğünü, buna karşın ülkemizde hurdadan üretim yapıldığı için böyle bir avantaja sahip olunmadığı belirtiyorlar. Dünyada fiyat düşerken bizde artmasına hurdadan üretim ve üretim yaparken kullanılan yüksek enerji maliyetlerinin neden olduğunu açıklıyorlar.
Diğer haberde ise Petkim’in yeni kuracağı şiketle yapacağı 24 bin ton üretimle ithalle karşılanan ambalaj, plastik, otomotiv, savunma , medikal, bilgi teknolojileri sektörlere ithal yerine yerli girdi sağlayacakları bilgisi veriliyor. Petkim genel müdürü Sadetin Korkut, bu yeni şirketteki üretimleri ile ülkemizdeki 17 milyar dolarlık plastik sektörü içersinde yüzde 4-5 payı olan mühendislik plastiklerini üreterek, ithalatta yaklaşık 1 milyar dolarlık bir azalmayı gerçekleştirebileceklerini belirtiyor.
Türkiye’de üretim yapan sanayi firmalarında ithal girdi oranı çok yüksek. Tevfik Güngör gazetemizde, 100 büyük firmanın 100 dolarlık üretimleri içersinde 56.8 dolarlık ithal girdi olduğunu yazdı. Türkiye’de tarımsal üretimde OECD verilerine göre doğrudan yüzde 7.8, dolaylı yüzde 22 olmak üzere yüzde 29.8 oranında dövize bağlılık söz konusu.
Bu tablo üretimde yerli girdinin önemini unutmamamız gerektiğini ortaya koyuyor...
Ne yazıkki, kamu ihalelerinde yerli üreticilere yüzde 15 fiyat avantajı getiren 2011 yılında yayınlanan kararname bir kaç kez tekrarlanmasına karşın istenen sonucu vermedi. Onun için, 2014 yılında yabancıların katıldığı kamu ihalelerinde orta ve yüksek teknolojili ürün alımlarında yerli firmalara yüzde 15 fiyat avantajı uygulanmasını “Zorunlu” hale getiren yeni bir kararname yayınlandı. Buna ek olarak 2014 Ocak ayında bundan yararlanacak 2091 ürünün yer aldığı liste de yayınlandı. Her yıl Ocak ayında bu listenin yeniden düzenlenerek yayınlanması kararlaştırıldı.
2014 yılındaki yabancıya açık 17 bin 163 adet ihalenin alım tutarın 68 milyar 416 milyon lira olarak gerçekleşti. Sonuçlar bu ihalelerden adet olarak yüzde 9.22’sinde 1584’ünde ve değer olarak yüzde 29.11’inde 19 milyar 912 milyonluk bölümünde yerliler fiyat avantajı uygulamasından yararlandığını gösteriyor.
2015 yılının Ocak –Haziran döneminde ise yabancılara açık 11 bin 235, 53 milyar 906 milyon liralık ihale yapıldı. Bunlardan 1943’ünde yerli istekli firmalar 15 milyar 86 milyon liralık pay aldılar. Bu adet olarak yüzde 17.29, tutar olarak yüzde 27.99 pay alındığı sonucunu ortaya koydu.
Yerli firmalara kamu ihalelerinde yüzde 15 fiyat avantajı uygulaması 2011-14 yılları arasında 3 yıl işlerlik kazanamadı. 2014 yılında uygulamanın “Zorunlu” hale gelmesinin ardından ise son iki yılda, kamu ihalelerinde bu avantajı kullanan yerli firmaların hem adet , hem miktar olarak artan bir sonuç elde ettikleri görülüyor.
Kamu ihalelerindeki bu sonuçlar, özel sektörün üretimlerinde yerli hammadde ve aramalı kullanmalarını özendirecek, yerli üreticilere ve KOBİ’lere avantaj sağlayacak, yeni düzenlemelere de ihtiyaç olduğunu da ortaya koyuyor.
Doğaldır ki, üretici büyük firmaların yerli alımlara dönebilmesi için bir yandan döviz fiyatlarının hızla arttığı dönemde, rakip ülkelerin yönetimlerinin üreticilerine verdikleri desteklerin sonucuyla fiyat avantajı elde ederek ülkemize hammadde ve aramalını bizim üreticilerimize, yerli KOBİ’lerden daha rekabetçi fiyatla sunmaları sonucu iyi tahlil edilmelidir. Bizim KOBİ’lerimizin üretirken üzerlerindeki fazla yüklerin çıkarılacak mikro reformlarla azaltılarak, rakiplerle rekabet edebilmesinin yolları aranmalı, uygun kararlar alınmalıdır.