UP, muhalefet için önemli değilmiş!
Avrupa Birliği'nin (AB) sürekli özel şartlar dayatarak; ulusal, etnik hassasiyet ve dengelerle oynayarak; Türkiye'nin içişlerine haddini çok aşan müdahalelerde bulunarak yönettiği "ucu açık adaylık" süreci AKP hükümetinin hazırladığı "3. Ulusal Program Taslağı" ile devam ediyor.
"Ulusal" programlar aday ülkeler için AB müktesebatına uyumla ilgili siyasi, ekonomik, hukuki, idari düzenlemeler için birer taahhüt belgesi niteliğinde. Programa yazılıp altına "hükümet imzası" atılan her taahhüt devleti ve ülkeyi siyasetiyle, ekonomisiyle, hukukuyla, idaresiyle ağır yükümlülüklerin altına sokar.
Hepsi bu kadar mı? Elbet değil. Şayet aday ülkelerin hükümetleri ulusal çıkarlara, özelliklere, şartlara bakmadan, umursamadan sırf AB'ye yaranmak için altından kalkamayacakları taahhütleri yüklenir de yerine getiremezlerse birlik komiserlerinin, sıradan parlamenterlerinin "zılgıtlarını" sineye çekmek zorunda kalırlar. Ülke, böyle hükümetlerin elinde AB'nin "şamar oğlanına" döner!
22 milyar Euro'luk program
Türkiye, "1. Ulusal Programı" 2001 yılında DSP-MHP-ANAP koalisyonu zamanında uygulamaya koydu. 2. Ulusal Program ise 2003 yılında AKP hükümetince hazırlandı. 3. Program da AKP'nin eseri olacak. Programın hacmi 400 sayfa. Anayasa'dan başlayarak 131 yasa, 342 tüzük ve yönetmelikte olmak üzere 473 değişiklik taahhüdünü içeriyor.
Düzenleme taahhütleri arasında kamu denetçiliği (ombudsmanlık) kurumu, rüşvet ve yolsuzlukla mücadele, siyasi partilerin finansmanı, yargı reformu, sendikal hakların genişletilmesi, çevre koruma, "gayri müslim cemaatler" için din adamı yetiştirilmesi gibi konular dikkati çekiyor. Yani neresinden baksanız, başta Anayasa olmak üzere her biri yoğun siyasi, ekonomik ve sosyal tartışma yaratacak konular söz konusu.
Programın bir de maliyeti var. Toplam maliyet 21.8 milyar Euro. Bunun 13.6 milyar Euro'luk (23 milyar 552 milyonYTL) bölümünü Türkiye karşılayacak. Kalan 8.2 milyar Euro'yu ise AB üstlenecek. Yani, AB'ye uyum öyle bedava değil! Hem "uyacaksın", hem ödeyeceksin!
CHP ile MHP de ilgilenmezse...
Şimdi, çok ilginç bir durum var: AKP hükümetinin hazırladığı 3. Ulusal Program Taslağı kimsenin ilgisini çekmiyor. Oysa, hükümet nasıl olduysa Dışişleri Bakanı ve AB Başmüzakerecisi Ali Babacan aracılığıyla TBMM'de temsil edilen muhalefet partilerinin liderlerine taslak hakkında bilgi vermek, görüş ve eleştirilerini almak istiyor.
AKP iktidarının Türkiye'nin hayati meselelerinde bırakın muhalefeti, kimsenin "fikrini sormak" gibi bir alışkanlığı olmasa bile en azından 3. Programla ilgili girişimi doğru ve yerinde. Ama ne oluyor? Babacan, CHP lideri Deniz Baykal ile MHP lideri Devlet Bahçeli tarafından kelimenin tam anlamıyla "refüze" ediliyor. Randevu talepleri geri çevriliyor.
Türkiye'yi AB karşısında dört yıl süreyle yeni taahhütlerin altına sokacak, çoğu Meclis tarafından karara bağlanacak; üstelik adında "ulusal" sıfatı bulunan bir program taslağının iki muhalefet lideri tarafından önemsenmemesi son derece şaşırtıcı. AKP hükümetinin eline, diline "koz verdikleri" için daha da şaşırtıcı.
Peki, iki liderin gerek kendileri gerekse parti çizgileri adına programla ilgili görüşleri, eleştirileri yok muydu? Sanırız vardı. Özellikle MHP 2. Ulusal Programı hazırlayan üçlü koalisyonun "ikinci büyük katılımcısı" olarak, AKP'nin programını enine boyuna eleştirebilecek bilgi ve tecrübeye sahipti. Keza, CHP de öyle.
Şimdi olacak şu: Bu program muhalefetin eleştiri süzgecinden geçmeden Bakanlar Kurulu'nda kabul edilecek, Resmi Gazete'de yayımlanacak, yürürlüğe girecek. Peki, yanlışı, eksiği, gediği ortaya çıktığında DTP, DSP, ÖDP dışında iki büyük muhalefet partisi ne diyebilecek; derse ne kadar etkili olabilecek? Bu meselelerle CHP ve MHP gibi siyasi güçler de ilgilenmezse kim ilgilenecek?