Unutulan trajedi!
Son günlerde Yunanistan gündeme yeniden Kardak kayalıkları nedeni ile geliyor olsa da finansal piyasalarda yeni bir Yunan trajedisinin ilk satırlarının yazıldığını görüyoruz. 2016 yılında borçlanma maliyeti yüzde 6.40’a kadar düşmüş olmasına rağmen 2017 ile beraber Yunan 10 yıllık tahvillerinin getirileri yüzde 7.40’a yükselmiş durumda.
IMF hafta sonunda yaptığı açıklamalarda kamu borcunun sürdürülemez seviyelerde olduğunu ve çok ciddi fonlama ihtiyacı oluşacağını belirtti. 6 Şubatta IMF durumu (3. Paket) görüşmek üzere toplanıyor ve borçların bir kısmı silinmeden bu işten çıkış olmadığı görüşünde. Almanlar ise kategorik olarak konuya karşı ve bu yıl seçimlerin de var olduğu düşünülürse Merkel’in bu kadar büyük bir taviz vermesi zor olabilir. Almanlar kurtarma paketlerine IMF’in de dahil olmasını istiyor, anlaşılır bir durum. Yunanlılar ise kemer sıkma politikasını gevşetebileceklerini düşündüklerinden IMF’in çıkmasına sıcak bakıyor ancak ESM ve Avrupa Komisyonunun yeni bir pakete yaklaşımı da çok merhametli olmayabilir. Önceki hükümetten çok daha farklı politikalar izleme vaadi ile iktidara gelen başbakan Tsipras şu ana kadar her defasında vaatlerinden geri adım atmak zorunda kaldı. IMF’in talepleri arasında vergiden muaf geliri 5000 euroya düşürmek ,sağlık sigortasını kısmak gibi adımlar var ki zaten bu gruba dahil kesimler perişan olmuş vaziyette. Çoktan unuttuğumuz bir kriz ancak Yunanistan’ın nominal ekonomik büyüklüğü bu kriz sırasında yüzde 27 daraldı ki ABD büyük depresyon boyunca GDP’sinin yüzde 30’sini kaybetmişti… Yani Yunanistan’ın içinde bulunduğu durumu bir kriz veya resesyon olarak adlandırmak durumun şiddetini küçümsemek olacaktır. Almanya tarihinin en düşük işsizlik seviyesini yakalarken Yunanistan uyguladığı programa rağmen oranı ancak yüzde 27.9’dan yüzde 23lere düşürebildi. Telaffuzu kolay bu oran sosyal anlamda bazı kesimler için gerçek bir yıkım demek. Maalesef iki tarafın da kabul etmek istemediği gerçek Yunanistan’ın borçlarını ödemesinin mümkün olmadığı ve yeniden silinmesi gerekeceği. Diğer bir alternatif de elbette Euro’dan çıkmak olacaktır. Ancak Tsipras’ın çekingenliği, ki bu adım şu anda yaşanan depresyondan daha hafif bir krize (ama daha kısa olacaktı) neden olmayacaktı, birkaç yıl önce atılması gereken bu adımı “öteledi” . Bu unutulmuş krizin gündemimizden sessiz bir şekilde düşeceğini sanmıyorum. Öte yandan Euro Bölgesi krizine bir aktör daha müdahil olmak üzere. Secim kampanyası boyunca Trump’ın ekonomik danışmanlığını yapan ve şu anda ticari konulardan sorumlu Prof. Navarro Almanya’nın “değersiz” Euro üzerinden “haksız” kazanç elde ettiğini savundu. Almanya ABD Hazinesinin kur manipülatörü ülkeleri tespit için kullandığı 3 ana kriterden 2’sine uyumasına rağmen 3. Kriter olan piyasa işlemleri ile Euroya aktif bir müdahalede bulunmuyor. Ancak uyguladığı büyüme politikaları dolaylı olarak Euro bölgesinde sorun yaratıyor. Daha önce değindiğim ve fakat çok daha derinlemesine analiz edilmesi gereken bir konu. İleride devam edeceğim.