Unutma lüksümüz yok

Adnan NAS
Adnan NAS ASLINA BAKARSANIZ adnan.nas@stfa.com

Geçtiğimiz aydan itibaren giderek belirginleşen bir eğilim var: Önemli ekonomik tartışmalar ve sorgulamalar hep havada asılı kalıyor ve nihai cevaplar seçim sonrasına bırakılıyor. Oysa siyasi tahminler, mevcut tabloda keskin bir değişme öngörmüyor. Kaldı ki öngörüler farklı bile olsa, belli bir demokratik ve kurumsal olgunluğa ulaşmış ülkelerde, sistem ve ekonomi ile ilgili temel değişkenlerin seçimlerden fazla etkilenmemesi beklenir. Uluslararası endekslerde bir ülkenin yukarıda yer alması, sık sık gündeme gelen ülke risk puanının düşürülmesi, idari ve kurumsal istikrarın varlığına ve yatırım ortamının sağlığına bağlıdır. Büyüme konusunda iddialı hedefleriniz varsa ve daha önemlisi bunu sürdürülebilir kılmak istiyorsanız, yerli ve yabancı sermaye sahiplerine, yatırımcılara her seçimle değişmeyecek kadar oturmuş ve güvenilir kurumlarınız ve üzerinde toplumsal uzlaşma sağlanmış ilkeleriniz olduğunu göstermeniz gerekir.

Temel gündem konuşulmuyor

Küresel kriz sonrasındaki yoğun uluslararası belirsizlik sürecinin halen sürüyor ve muhtemelen daha da sürecek olmasının Türkiye için, mutfak düzenlemesini hızlandırması ve stratejik odaklanmasını arttırması şartıyla, bir fırsat oluşturabileceğini daha önce bu köşede bir kaç kez yazdık. Yine vurguladımız bir husus 2002 ila 2007 yıllarında temel politikalar ve yapısal reformlar konusundaki disiplin ve özenin 2007 sonrasında tavsadığı, kriz ile pekişen bu durumun dengeler ve göstergeler toparlandıktan sonra da köklü biçimde değişmediği idi. 2010'da parlak bir büyüme ile noktalanan toparlanmanın, baz etkisinin ortadan kalkması ile, yavaşlayacağı ve bundan sonraki performansın yapısal zafiyetlerin giderilmesine ve iç dinamiklerin güçlendirilmesine bağlı olduğu bilindiğine göre, yeni bir stratejik planın süratle hazırlanıp eylem uygulamasına geçilmesinde vakit yitirilmemesi hayati önem taşıyordu.

Buna karşılık, geçen yıl bazı olumlu işaretlerine tanık olduğumuz bu stratejik odaklanmanın son altı ayda yerini yavaş yavaş belirsizliğe bıraktığı, uzmanların ve yorumcuların dahi unutulmaya yüz tutan temel gündem içeriğini tartışmaktan vazgeçtiği anlaşılıyor.

Yapısallarda gecikme

Gerçekten uzunca bir zamandır kamuoyunda tartışılmayan, medyada ele alınmayan pek çok konu var ki içinde bulunduğumuz hayati dönemeçte kilit önem taşıyor. Sözgelişi küresel rekabette temel başarı faktörü olarak öne çıkan genç nüfusu nitelik ve donanım açısından gerçek bir avantaj haline getirecek, eğitim sistemimizi kapsamlı bir reforma tabi tutacak etkin politika tasarımları gündemde bile değil. Böyle olunca daha yüksek katma değer üretimini ve verimliliği nasıl gerçekleştireceğimiz yanıtsız kalıyor.

Son beş altı yılda, öteden beri uykuda olduğumuz araştırma geliştirme bilinci konusunda silkindiğimizi düşündüren mevzuat ve uygulamalarla milli gelirin yüzde 1'ine yaklaştırmayı başardığımız yenilikçi yatırımları, çoğu ülkenin on yıllardan beri gerçekleştirdiği yüzde 3 düzeyine çıkarma kararlılığını henüz topluma yayabilmiş değiliz. Birikmiş gecikmeyi telafi etmek için aslında bu düzeyin de üstünü hedeflemek gerekirken, sanayi stratejisi ve teşvik sistemi konusunda atılan adımların dahi henüz sistematik bir bütünlük içinde hayata geçmiş olmaması, orta vadeli program'daki yüzde 2 hedefini gerçekleştirebileceğimizi de kuşkulu kılıyor. Üzerinde nisbeten fazlaca kafa yorulmasına rağmen, uygulama sonuçlarında çarpıcı bir başarı için daha fazla kilitlenme gereği açık.

Aynı şekilde başarısı geçmişte olduğu gibi bir defalık vergilere ya da şimdi olduğu gibi dış ticaret açığının büyümesi pahasına ithalat artışına bağlı olmayan sağlıklı bir vergi sistemine yönelik reform tartışmaları da ertelenmiş görünüyor. Üstelik mutlaka etkin bir reform programı eşliğinde düşünülmesi gereken vergi barışı ve affı alışkanlığı, seçim sonrasında Gelir Vergisi, Vergi Usul Kanunu ve denetim sistematiği konusunda hızlı ve radikal bir süreç yaşanmazsa, mükellef davranışı yönünden tehlikeli bir ahlaki risk yaratmaya aday.

Faiz bağımlılığı

Başlıca üç örneğine yukarıda değindiğimiz temel yapısal sorunlarımızı çözmekte ihmalkar davranmaya devam edersek, kayıtdışı ve düşük tasarruflar gibi diğer ayakbağlarından da kurtulmak zorlaşır. 2007 öncesindeki başarıda payı olan bağımsız kurullar da korunmazsa risk artar.

O zaman da, büyümek için dış tasarruflara cazip faiz sunmaktan başka çaremiz kalmaz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Seçim biter, kriz bitmez 02 Temmuz 2019
Yolun sonuna geliyoruz 11 Haziran 2019