Üniversitede yabancı dil meselesi, “AH Kuşağı”nın seçim günleri
AH Kuşağı (Aşağıdakilerden Hangisi Kuşağı) bugünlerde üniversite seçimlerini yapıyor olacak. Bu gençlerden bir kısmı, yabancı dille eğitim yapılan üniversiteleri seçecekler. Bu seçenlerden bir kısmı, üniversiteye gelmeden yabancı dilini belli bir düzeye getirmiş olanlar olacak. Bunlar doğrudan seçtikleri bölümde öğrenime başlayacaklar. Yabancı dil seviyesi belli düzeyin altında kalanlar da hazırlık okuyacaklar. Bir yıllık yabancı dil eğitiminden sonra üniversitedeki esas daldaki eğitimlerine başlayacaklar.
İşte esas sorun da o zaman başlayacak. Bu sorunları sınıflarımda görüyorum. Örneğin, ikinci üçüncü sınıfa gelmiş öğrencilerin İngilizce seviyelerini görünce çok üzülüyorum. Çünkü o seviye İngilizce ile okuduğunu anlaması, sindirmesi ve de bunun üstüne düşünerek akıl yürütmesi, kendini ifade etmesi öylesine zor ki.
Zor dostum, zor
Bir yabancı dili öğrenmek, ona hakim olmak o kadar kolay iş değildir. Yabancı dil öğrenmeye küçük yaşta başlamak gerekir. Genç, üniversiteye gelinceye kadar yabancı dil sorununu çözmüş olmalıdır. Ancak okullarımızda maalesef yabancı dili öğretemiyoruz. Ayrıcalıklı durumdaki bazı şanslı okullar var (Ayrıcalıklı derken, farklılıklarını belirtmek istiyorum). Bu okullar yılların birikimi deneyimleri ile yabancı dilleri iyi öğretiyorlar. Fakat diğer okullardaki yabancı dil eğitimi çok zayıf.
Yıllardır yabancı dil okuyan genç üniversiteye yabancı dil yoksulu olarak geliyor. Aslında eğitim sistemimiz toptan zayıf. Daha bir çok şeyi öğretemiyoruz. Yabancı dilin şansızlığı, öğrenilmediği kolay anlaşılıyor. Örneğin, 10 yıldır İngilizce okumuş genç, bir turiste bir yeri ancak vücut diliyle, Tarzanca anlatabiliyorsa durumun vahametini anlıyorsunuz.
Üstelik yabancı dil bilmek, sadece konuşmak demek değildir. Konuşma da sadece günlük konuşma değildir. Eğer öyle olsa idi, Kapalıçarşı’nın satıcıları 5-10 dil bilmiş olacaklardı. Bir yabancı dili bilmek demek, o dilde düşünebilmek, okuduğunu, dinlediğini anlamak, fikrini sözlü ve yazılı olarak ifade edebilmek demektir.
Orta öğretimden yabancı dili öğrenemeden gelen genç, üniversitedeki yabancı dil hazırlık okulunda bu sorununu çözebiliyor mu? Tabi ki, çoğunlukla hayır. Uzun hazırlıklar ve “Aşağıdakilerden Hangisi” sınavları sonucu, yorularak kapağı üniversiteye atmış genç, hazırlık okulunu bazen dinleneceği bir yer olarak görebiliyor; sınavları geçerse işin biteceğini sanıyor. Yabancı dilin, diğer derslerden çok farklı olduğunun, gerçekten öğrenmesi gerektiğinin, her zaman kullanacağı bir araç olduğunun farkına varamıyor. Ve hazırlık okulundan sonra da sürekli olarak dilini geliştirmek için çaba harcaması gerektiğini bilmiyor.
Sonuç
Dünyanın küresel bir köy olduğu bir devirde yaşıyoruz. Böyle bir dünyada eğer kişi yabancı dil bilmezse, yükselebileceği noktaların kısıtlı olduğunu biliyoruz. (Eğer demagogun dilini yabancı dil olarak saymazsak, yabancı dil bilmeyen kişinin yükselebileceği yegane alan politikadır). Bu nedenle 21.yüzyıl çalışanının en az bir yabancı dil bilmesi gerekir.
Tavsiyem, çocuklarınızın yabancı dil öğrenmesini üniversiteye bırakmayınız. Eğer üniversitede hazırlık okuyacaksa, bu yılın üniversitedeki en önemli yılı olduğunu biliniz, bilmesini sağlayınız, gelişmesini izleyiniz, gevşemesine fırsat vermeyiniz.