Umut ve iyimserlik
Yakın zamanda okuduğum Jim Collins’in İyiden Mükemmel Şirkete isimli kitabında ilk defa karşılaştığım Stockdale Paradoksu ve hayatımıza etkilerinin bendeki yansımasını sizlerle paylaşmak istiyorum. Biraz detaylı inceleyince, Stockdale Paradoksu’nun yaşamlarımızı anlamlandırmaya etki edebilecek bir hikaye ve çıkarım içerdiğini düşünüyorum. Paradoks, ismini Vietnam Savaşı sırasında sekiz yıl esir kampına düşen Amiral Stockdale’den alıyor. Hem yazdığı kitabında hem de verdiği röportajlarda onu sekiz yıl boyunca hayatta tutan şeyin içinde bulunduğu koşullarla yüzleşmek ve sonuca inanmak olduğunu anlatıyor Stockdale.
Amiral Jim Stockdale, Vietnam Savaşı’nda esir düşer. Hanoi Hilton esir kampının en yüksek rütbeli esir askeridir. Savaş esirlerine tanınan haklardan yararlanamadan, türlü işkencelere maruz kalarak, sonunun ne olacağını bilmeden kampta sekiz yıl geçirir. Bu süre zarfında kamptaki askerleri komuta etme sorumluluğunu üstlenmiş, askerlerin moralini yüksek tutarak hayatta kalmalarını sağlayacak bir ortam yaratmak için elinden geleni yapmış. İnsanların işkenceye dayanmasını sağlayan metotlar üretmekten tut, duvarlara vurarak çıkarttıkları seslerden mors alfabesine benzeyen bir sistem yaratarak esirlerin birbiriyle haberleşmesini sağlamaya kadar türlü buluşları olmuş. Bu mücadeleyi acımasız düşmanların elinde, sonucun ne olduğunu bilmeden yapmış. Böylesi bir ortama dayanmak, kendisi ile birlikte birçok kişiye umut olmak ve ayakta kalma becerisi gösterebilmek oldukça zor.
“Kamptan sağ kurtulamayanların ortak bir özelliği var mıydı?” diye Amiral’e sorulduğunda, “Evet, hep iyimser düşünenler sonuna kadar dayanamadılar” diyor. Ve devam ediyor: “Onlar, Noel gelince buradan kurtulacağız diye beklerlerdi. Noel geldiğinde hâlâ orada olduğumuzu görünce, bu sefer nisanda Paskalya’da çıkarız beklentisine kapılırlardı. Paskalya gelip, geçer; bu kez de kasım sonunu, Şükran Günü’nü beklemeye başlarlardı. Ve daha sonra tekrar Noel’i. Ta ki kırılan kalpleri daha fazla dayanamayıncaya kadar.”
Özetle şöyle demek istiyor Stockdale: Hem içinde bulunduğun gerçeklerle dürüstçe yüzleş hem de sonunda başarıya ulaşacağına olan inancını hep koru. İyimserliğin ‘gerçekçi’ olsun. Eylem planını kurgula, disiplinli ol ve yolda kalmaya devam et… Nitekim, Stockdale’in ‘gerçekçi iyimserlik’ dediği şey de esasen ‘umut’a karşılık geliyor. Umut, bir gelişme için veya inandığımız değerler için sadece iyimser olmayı değil; aynı zamanda mücadeleyi de içerir. Stockdale Paradoksu, gerek sosyal hayat gerekse iş hayatı için önemli bir çıkarım sunuyor. İş hayatındaki zorlu hedeflere ulaşmak ve başarıyı yakalamak için, karşılaştığımız sorunları gerçekçi olarak değerlendirmeli, kabul etmeli yani yüzleşmeliyiz ve aynı zamanda bu sorunları aşabileceğine dair inancı asla kaybetmemeliyiz. İş hayatında sorunlarla başa çıkmanın anahtarı, onları görmezden gelmek yerine cesurca üzerine gitmek, plan yapmak ve uygulamak olduğunu düşünüyorum.
Bu paradoks, umut ve iyimserlik kavramlarını yeniden değerlendirmemize yardımcı oluyor. İyimserliğin, gerçekçilikle dengelendiğinde bize hizmet ettiğini düşünüyorum.