Umut neoliberal politikalarda

Orhan AKIŞIK
Orhan AKIŞIK KÜRESEL PERSPEKTİF [email protected]

İktisadi sorunların çözümünü zorlaştıran faktörlerden birisi de iktisatçılar arasındaki görüş farklılığıdır. Değişik düşünce okullarına mensup iktisatçıların ve bunlardan etkilenen siyasilerin görüş farklılıklarının, ekonomik sorunların çözümünü zorlaştırdığı kesin. Keynesyen ekolün sorunlara çözüm üretmede yetersiz kalması sonucu, 1980'li yıllardan başlayarak gelişmiş ve gelişmekte olan birçok ülkede uygulamaya konulan neoliberal politikaların temelinde devletin küçültülmesi görüşü var. Neoliberal politikaların savunucusu Klasik ekole ait iktisatçılar kamu harcamalarının ve vergilerin azaltılmasını öngören bir ekonomik modelle sorunların çözüleceği, dünyayı etkisi altına alan krizin son bulacağı görüşündeler. Bu gruptakilere göre gevşek para politikasıyla büyümenin önünü açmak mümkün değil. Keynesyenler ise yüzde sıfırlar mertebesine gerileyen faizlerle para politikasının sınırlarına gelindiğini, kamu harcamaları olmaksızın toplam talebin arttırılamayacağını, dolayısıyla büyümenin gerçekleşmeyeceğini ileri sürüyorlar. ABD'de yaklaşan Başkanlık seçimleri öncesinde Demokratlar ve Cumhuriyetçiler arasındaki tartışmalar da bu eksen etrafında dönüyor. Cumhuriyetçiler bütçe açıklarının kontrol altına alınması ve büyümenin istikrar kazanması için kamu harcamalarının yanı sıra tüm gelir grupları üzerindeki vergilerin azaltılması konusunda ısrarlarını sürdürürken, Demokratlar zenginler üzerindeki vergiler ve harcamalar arttırılmadan ekonominin istikrar kazanamayacağını iddia ediyorlar.
***
ABD gibi Avrupa Birliği de (AB) devletin küçültülmesine ilişkin tartışmaların yoğun olduğu önemli bir oluşum. Parasal Birlik üyesi ülkelerin neoliberal politikalara karşı itirazlarından kaynaklanan anlaşmazlık varolan sorunları daha da arttırma dışında, Birliğin geleceğini de ciddi biçimde tehdit ediyor. Önceden belirlenen yardım paketinin Yunanistan'ı batmaktan kurtarmaya yetmeyeceğinin anlaşılması üzerine, siyasi ve ekonomik çevrelerde tansiyon yeniden arttı. Esasen, bu hiç de şaşırtıcı değil. Yatırımcıların gördüğünü siyasilerin görmemesi düşünülemez. Yunanistan, beklendiği gibi Parasal Birlik'ten ayrılmaya doğru gidiyor. Yunanistan'la karşılaştırıldığında nispeten daha iyi durumda olan Portekiz ekonomisindeki daralma ise devam ediyor. Resesyonda olan bu ülkede faizler yüzde 10'larda geziniyor. Parasal Birlik'in genelinde ise yılın ikinci çeyreğinde daralma görülüyor. İlk çeyrekte yüzde 0.5 oranında büyüyen birliğin
en güçlü ekonomisi Almanya'da ikinci üç aylık dönemde büyüme yüzde 0.3 oranında gerçekleşti. Yatırımlarda da düşüş var. Alman ekonomisinde üçüncü çeyrekte büyümenin daha da yavaşlayacağı ve son çeyrekte durma noktasına geleceği bekleniyor. Bununla beraber şimdilik, ekonominin resesyona gireceği beklentisi yok.
***
Geçtiğimiz günlerde Almanya'nın önde gelen ekonomi gazetelerinden Wirtschaftswoche'de yer alan bir söyleşide Harvard'lı iktisatçı Alberto Alesina, AB'deki krizin sona ermesi için kamu harcamalarının azaltılması ve devletin küçülmesi gerektiğine dikkat çekiyordu. Alesina'nın OECD üyesi ülkelerde 1970-2007 yıllarını kapsayan bir çalışmasının ortaya koyduğu iki sonuç var:
1) Vergi indirimlerinin büyüme üzerindeki etkisi harcamalardaki artıştan daha etkilidir.
2) Vergilerin arttırılmasından çok harcamaların azaltılmasına yönelik düzenlemelerin resesyonlara
yol açma olasılığı daha düşüktür.
Harvard'lı meslektaşları Kenneth Rogoff ve George Mankiw'den Alesina'yı farklı kılan, enflasyon konusundaki görüşü. Alesina'ya göre, enflasyon krizden çıkılabilmesi için çözüm değil. Alesina'nın azaltılmalı dediği kamunun cari harcamaları, özellikle de maaş ve transfer harcamaları. Öte yandan, İtalyan iktisatçı kamu yatırımlarının arttırılması gerektiğini savunuyor. Açıkça belirtilmese de devlet yatırımlarından kastedilen altyapı yatırımları. Benzer görüşler yakın geçmişte, Ben Bernanke tarafından da dile getirilmişti. FED Başkanı'nın merkez bankalarının tek başlarına krizle başa çıkmalarının zorluğuna işaret ederken, harcamaların azaltılması konusunda fazla aceleci davranılmaması yolundaki açıklamasını bu çerçevede değerlendirmek gerekir. Alberto Alesina AB'nin yüksek borçlu ülkelerinin kamu harcamalarını ve vergileri azaltmaları gerektiğini, aksi takdirde Parasal Birlik'in çöküşünün kaçınılmaz olduğu görüşünde. Merkezi Münih'te bulunan IFO Enstitüsü'nün Başkanı Hans Werner Sinn ise Alesina'dan daha da ileri giderek Birliğin küçülmesinin zamanının çoktan geldiğini, sorunlu ülkelerin ayrılmaları gerektiğini söylüyor.
***
Alesina'ya göre, AB ülkeleri bütçe açıklarını azaltmak istiyorlarsa, bunun yolu zaten yüksek olan vergileri daha da arttırmak olmamalı. Kamu harcamalarındaki azalmayla birlikte işgücü ve mal piyasalarının işleyişindeki sınırlamalar kaldırılarak büyümenin yolu açılabilir. Bu görüşlerin hayata geçirilmesi Avrupa için çok önemli olan refah devleti olgusunun tarihe karışması dışında, Avrupa'da zaten çok yüksek olan işsizliğin daha da artması ve fakirliğin yaygınlaşmasından başka bir sonuç doğurmaz. Alesina'nın söyledikleri bilinenler dışında yeni bir şey getirmiyor. Gelir bölüşümü iyileştirilmeden ne Parasal Birliğin uzun dönemde ayakta kalması ne de dünyanın karşı karşıya bulunduğu ekonomik ve sosyal sorunların çözümü mümkün. Kapitalizmin tarihinin en büyük krizlerinden biri olan bu krizden çıkabilmesi herkesin imkanları oranında özveride bulunmasını gerektiriyor. Ekonominin olduğu kadar sosyal yapının korunması da buna bağlı.

NOT: Geçen hafta yayımlanan yazımın başlığı sehven "Rekabet Mitt Romney belki de şansını zorluyor" şeklinde çıkmış, doğrusu "Mitt Romney belki de şansını zorluyor" olacaktı.
 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Vekalet savaşları 08 Ekim 2016
Clinton farkı 01 Ekim 2016
Sorun küreselleşmede mi? 27 Ağustos 2016