Umulan bulunamıyor ve bulunan hazmedilemiyor!
Küresel piyasalar sene başından bu yana umduğunu bulamıyor ve bulduğunu hazmedemeyen bir görüntü sergiliyor. Güvensizliğin kontrolsüz bir şekilde büyümesini önlemek adına azalan enerjisi ile bin takla atmaya çalışıyor; olumsuzlukların güçlenmesini engellemek adına haftalık kapanışları yapay bir şekilde güzelleştirmeye odaklanmaya çabalıyor. Ama olmuyor; birbirini besleyen olumsuzluklar, başta hayal tacirleri olmak üzere hepimizi kovalamaya devam ediyor! Direnmeye veya akıntıya karşı yüzmeye çalışmak fayda etmiyor!
Çin ekonomisine ilişkin endişeleri kontrol etmeye çalışırken, petrol fiyatı öncülüğünde gerileyen emtialar günü kurtarma hesaplarını bozuyor; sarsıntıların şiddetlenmesi önlenemiyor! Enerji fiyatlarındaki çöküşü ve beklentiler üzerindeki yıkıcı etkilerini yumuşatmaya çalışıldığında ise, sorunlu kredi hacmindeki kontrolsüz tırmanışa ilişkin endişelerin devreye girmesi engellenemiyor! Çaresizlik bataklığında çırpınmak, durumun düzelmesine yardım edemiyor ve belirleyici olmayı sürdüren riskten kaçınma eğilimi terse dönemiyor!
Bugün yaşanmakta olan olumsuzlukları anlamak adına gerçekçi bir şekilde geçmişi irdelemek gerekiyor; aksi takdirde yarınlarda bizi bekleyen tehlikelerin algılanabilmesi pek olası görünmüyor. Arap Baharından bu yana geçen dört buçuk senelik sürede, emtia fiyatlarında yaşanan değişim görmek isteyene çok şeyler söylüyor.
Dolar bazındaki söz konusu fiyatlar, önce altın ve daha sonra petrolün öncülüğünde gerilemiş; canlı hayvan ve et dışında net yükseliş sergileyen olmamış. Son dört buçuk yıl içinde petrol fiyatındaki kayıp yüzde 75’i bulmuş. Altın fiyatındaki gerileme yüzde 35 ile sınırlı kalır iken, aynı olumsuzluk gümüşte yüzde 67 ve bakırda ise yüzde 53 düzeylerine ulaşmış. Tarımsal ürün fiyatları da bu olumsuz eğilimlerden nasibini almış; buğday fiyatlarında yüzde 34, pirinçte yüzde 35i, mısırda yüzde 53, soya fasulyesinde yüzde 38, şekerde yüzde 57 ve pamukta ise yüzde 67 oranlarında kayıplar yaşanmış. Et ve canlı hayvan fiyatları ise kabaca yüzde 10 oranında artmış; söz konusu dönem içindeki önemli sayılabilecek kazanımlarını koruyamamış.
Belli ki çoğu zorunlu ihtiyaç maddesi durumundaki bu ürünlere olan talep zayıflamış! Bu durum rekabet koşullarının hızlanan bir şekilde bozulduğu ve deflasyonist baskıların güçlendiği anlamına geliyor; güçlenerek belirleyici olan riskten kaçınma eğiliminin temel sebeplerinden biri oluyor. Bu koşullarda gelişen ekonomilerdeki kırılganlık artışını, sorunlu kredi hacmindeki tehlikeli tırmanışı, bilançolardaki yıpranmayı ve beklentilerdeki olumsuzlaşmayı sürpriz saymamak gerekiyor. Detaylar ise tarım cephesindeki ihmal ve sanayi konusundaki aşırılığın henüz fiyatlara tümü ile yansımadığını düşündürüyor! Küresel düzeyde 2011 yılı Eylül ayından bu yana yaşanan gelişmeler doğal olarak ülkemizi de çok fazlası ile etkiliyor. Söz konusu dört buçuk senelik dönemde Türk Lirasının dolar karşısındaki değeri yüzde 67 oranında aşınmış; emtia fiyatlarındaki düşüş bize yarar söylemi işe yaramamış, göl maya tutamamış! Yapısal reformlar söylemi, geçmişte yediğimiz hurmaların geleceğimizi karartmasını önleyememiş!
Giderek güçlenen riskten kaçınma eğilimi, başta uluslararası kurumlar ve ödemeler sistemi olmak üzere her kesimi itibarsızlaştırıyor. Güven bunalımının derinleşmesi kısa vadeden öteye engellenemiyor. Eğilimlerin sürdürülebilir olmadığı ve geleneksel olmayan politika tercihlerine mecbur kalınan son yirmi yılda, para otoriteleri acımasızca kullanıldı ve itibarları telafi edilemeyecek şekilde tüketildi. Artık bu gafletin sonuçları kapıyı çalıyor, sorumlular ise gerçekleri inkar etmek dışında pek bir şey yapamıyor!
Para politikalarına ilişkin söylem ve eylemlerin, riskten kaçınma eğilimini durduramıyor olması çok önemlidir! Sorunları ağırlaşması pahasına günü kurtarmak amacı ile kullanılan beklenti yönetimi iflas etmiştir! Sürdürülebilir olmayan eğilimler ve geleneksel olmayan politikaların belirleyici olduğu koşullardaki balayı, uzatmalı bir geçiş döneminin ardından kesinlikle bitmiştir ve hesap ödeme zamanı gelmiştir! Sene başından bu yana uykuları kaçıran gelişmeler, öncü nitelikteki sonuçlardan başka bir şey değildir!