Umudun kaybedip, pes etmek olmaz...
Suriye'deki savaş, Rus uçağının düşürülmesi, Irak’ın Türk mallarına olumsuz tavır takınması gibi daha da çoğaltabileceğimiz olumsuzluklar, Türk ihracatçısının moralini bozuyor. İhracatımızdaki düşüşü ve küresel piyasalardaki yerimizi sohbete konu ettiğimiz bir ortamda, dostlarımızdan birisi “Yahu bu kadar olumsuzluğun ortasında olmak, insanda ne moral ne de ümit bırakıyor” demişti. Bu ifadeye karşılık ben de Kıraç’ın şarkılarından birisinin sözlerinden bir kısmı ile cevap vermiştim.
“ Bir gün olsun çevir yüzün bak şu toprağa,
Her gün bir çiçek açıyor diyor merhaba,
Bütün geceler mecbur varır sabaha,
Ümidini kaybedip, pes etmek olmaz.”
Buna cevap da “Hocan pek şairane bir cevap oldu amma, iş hayatında romantizm ne kadar işe yarar ki” oldu. Doğrudur, iş hayatında şairlik pek geçerli olmasa da hep kullandığımız bir deyim çerçevesinde “Kıssadan Hisse/Hikâyeden Ders” çıkartmak gerektiğini söylerim.
Yüzümüzü toprağa çevirip baktığımızda gördüğümüz çiçekler, daha önceleri oralara varan tohumların eseri. Eğer o tohumları biz oraya koydu isek ve dahi onların iyi yetişmesi için gereken koşulları sağladıysak, güzel çiçeklerin ve de iyi hasadın keyfine değme!
Başka bir deyişle, ekmeden biçemiyoruz. Özen göstermeden iyi hasat alamıyoruz.
Dostlara şunu sordum “Neden ve nasıl dünyanın 17. ekonomisi olabildik de ihracatta 30’lu sıralardayız ve neden dünyanın en büyük 15 ihracatçı ülkesinin 8 tanesi en büyük 15 gıda ihracatçısı ülke arasında?” Kuşkusuz bu sorulara verilecek cevaplar çok çeşitli olacaktır ve parmak şıklatacak hızla verilebilecek cevaplar da değildir. Ayrıca, bizden daha geride olan Güney Kore’nin nerelere geldiğine ve yıllar önce kişi başına milli geliri bir kaç yüz ABD Doları olan Çin’in, bu konuda nefesini ensemizde hissetmemize bakarsak, düşünülmesi ve tartışılması gereken bir hayli konu olduğunu görebiliyoruz.
Başımızı çevirip baktığımızda gördüğümüz çiçeklerin tohumunu kimlerin ektiğini ve onlara nasıl baktıklarını anlayamadan, onları bizim yetiştirdiğimiz fikrine kapılıp, hasadı sahiplenmeye çalışmak, daha iyisini elde etmeye değil, ancak elimizdekileri kaybetmeye yol açacaktır.
Her akşamın sabahını gündüze vardırması gibi doğanın, denetimimiz dışında kalan kurallarını farklılaştırmamız elbette beklenemez. Amma, düzenin kavramını aklımıza yerleştirmeden, rüzgarın esişine ve suyun akışına kendimizi bırakırsak ve bizden önce yapılanların bugünümüze yaptığı katkıları düşünmeden sadece elde etmek istediklerimize kilitlenirsek, varacağımız yerde bizi hüsranın beklediğini görmek sürpriz olmayacaktır.
Düzen, kolaycılığı sevmez, dikkat ve sabır ister. Afrika’ya battaniye satan, Klimalı tabut ihraç eden ve herkesin rekabetçi firmalarından çekindiği Çin’e mamul madde satan ihracatçılarımızın yaptıklarına bir bakın. Onlar küresel düzene bakıp, bu düzenin akışı arasında kendilerine bir yol bulabilmişler. “Haydi ihracat yapalım” diye ayağa kalkıp, komşumuzun ayak izleri takip etmekten ziyade, küresel akışları izleyip o düzene uyum sağlamalıyız.
Sağlık, barış ve başarı sizleri beklesin yeni yılda.