Umudumuz Avrupa'da

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

Kim ne derse desin, ekonomimiz Avrupa'ya göbekten bağlı. Geçenlerde de yazdık; AB ülkeleri en büyük ticari ortağımız konumunda. İhracatımızın yarıya yakınını, son verilere göre yüzde 47'sini bu ülkelere yapıyoruz. Dolayısıyla diğer ülkelerin payı yüzde 53 düzeyinde.

AB ülkelerinden gerçekleştirdiğimiz ithalatın payı ise daha düşük, yüzde 38 dolayında. İthalatın yüzde 62'si diğer ülkelerden yapılıyor.

Dış ticaretteki döviz kompozisyonu da bu paylarla paralel seyrediyor. İhracatın yüzde 48'ini euro cinsinden yapıyoruz, doların ihracattaki payı yüzde 45, kalan da diğer dövizler cinsinden.

İthalatta ise doların payı yüzde 62, euronun payı yüzde 33 dolayında.

Veriler o kadar açık bir şekilde ortaya koyuyor ki, Avrupa Birliği ülkeleri bizim için çok ama çok önemli. Bu önem, hem en büyük ticari ortağımız olmalarından, hem de kullandıkları paradan kaynaklanıyor.

Avrupa'da işler kötü gidiyor. Ortak para biriminin geleceği tartışılıyor, "Bu böyle yürümez" diyenlerin sayısı her geçen gün artıyor. Bir dönem Yunanistan'ın durumuna bakarak Birlik adına kaygılananlar, o günleri adeta mumla arıyor.

Avrupa'daki tabloya bakıp "Bize bir şey olmaz" diyebilen pembe gözlüklüler hala var. Ama neyse ki, "Her türlü olumsuzluğa hazır olmamız gerekir" diyen yetkililer de var.

Dış ticarete olan etki

Şurası çok açık ki AB ülkelerinde ekonomi daha da kötüleşirse, büyüme hızı daha da düşerse, bu olumsuzluktan kaçmak çok zor, hatta mümkün değil. Ne yapacağız yani; AB ülkeleri, ekonomilerindeki daralma yüzünden daha az ithalat yapmaya başladığında, biz buralarda kaybettiğimiz pazarların yerine hemen yeni pazarlar mı bulabileceğiz… Hem bu konuda hiçbir şey yapılmıyor da değil. Türkiye zaten yıllardan beri pazar çeşitlemesi için uğraş veriyor. Ama bu konuda yol almanın hiç de kolay olmadığını kabul etmek gerekiyor.

AB'deki daralma ya da duraksama, bizim ihracatımızı olumsuz etkileyecek; bu kesin. Bir başka olumsuzluk da AB'deki sorunlar yüzünden euronun değer yitirmesiyle ortaya çıkacak. Daha önce de değindik, biraz tekrar gibi olacak ama, euro dolara karşı değer yitirdiğinde biz "değeri düşen bir parayla ihracat, değeri artan bir parayla ithalat" yapan bir ülke konumunda oluyoruz. Örneğin 1 euroluk mal sattığında daha önce eline bir anlamda 1.5 dolar geçen bir ihracatçı, euro değer kaybedince bu kez aynı ihracat karşılığında 1.4 dolar elde etmiş oluyor. Hele bir de bu ihracatçı, ihracatı için ithalat yapan bir konumdaysa, sıkıntı daha da büyüyecek.

İşte o yüzden diyoruz ya "Umudumuz Avrupa'da" diye… Yani umutsuzluk kaynağımız da Avrupa Birliği, ama bunu yok edebilecek konumdaki ülke grubu da, yani umut da Avrupa Birliği…

2012'de bizi ne bekliyor?

Türkiye 2012 için bu yılla kıyaslandığında mütevazı sayılabilecek bir büyüme, her zaman olduğu gibi yine iddialı sayılabilecek bir enflasyon ve aynı şekilde iddialı kur hedefiyle yola çıkıyor.

Büyümede son yıllarda hep düşük oranlar öngördük, gerçekleşme öngörünün üstünde oldu. Ama enflasyonda özellikle bu yıl hedefin çok uzağında bir gerçekleşmeye doğru gidiliyor. Kur konusunda ise biraz da "Kendimiz ettik, kendimiz bulduk" durumundayız. Kur ılımlı bir artış göstersin istedik, ama sonrasında kontrol biraz kaçar gibi oldu.

Bu üç temel göstergede 2012 yılında ortaya çıkacak tabloyu büyük ölçüde biz değil, Avrupa Birliği'nde yaşanacaklar belirleyecek. Büyümede zaten sıkıntı yok, zaten düşük bir oran hedeflemiş durumdayız. Ancak, AB'deki sıkıntıların ve ithalat yavaşlamasının, dolayısıyla bizim ihracatımız büyük ölçüde sekteye uğramasının etkisiyle büyümede yüzde 4'lük hedefin altında kalma riski de yok değil.

Asıl sıkıntıyı ise kur ve biraz da buna bağlı olarak enflasyonda yaşamamız söz konusu gibi. Dolarda 2012 yıl ortalaması hedefi 1.7248 düzeyinde. Bunu şu anki koşullara göre tutturmak zor, hem de çok zor.

Kur yukarı gittiğinde, yüzde 5.2'lik enflasyonda kalmak mümkün mü, o da hiç kolay değil. Kaldı ki zaten enflasyon konusunda hedef tutturma özürlüyüz. Buna bir de Avrupa'daki sorunlar eklenirse, Avrupa kaynaklı döviz çıkışı ve kur artışı eklenirse, biraz erken bir değerlendirme olacak ama 2012'de çift haneli enflasyona çıkılmasına hiç şaşmamak gerekir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar