Umuda dair

Ali Argun KARACABEY
Ali Argun KARACABEY VERİDEN BİLGİYE [email protected]

Bizim yüz yılımızda karamsarlık çok mu arttı diye düşünmeden edemiyor insan. Kiminle konuşsam içinde bulunduğu koşullara ilişkin bir karamsarlığı var. Bazıları dış politik gelişmelerden, kimi çevreye ilişkin faktörlerden, kimi ise ekonomik gelişmelerden dolayı mutsuz. Bu tespiti yaparken, günlük gelişmeleri tamamen dışladığımı da belirtmem gerekir. Ama ister istemez hak vermemek de elde değil karamsarlığa kapılanlara. Gün olmuyor ki dünyanın bir yerinde yeni bir füze denemesi olmasın, mevsimleri değiştiren ve yakın gelecekte yaşlı dünyamızı daha da sarsacağı söylenen küresel ısınmaya ilişkin bir haber karşımıza çıkmasın veya yeni bir ülkeler arası ticaret savaşına ilişkin açıklama gelmesin. Bu tür gelişmelere, hemen yanımızda yıllardır devam eden savaş ortamını da ekleyince iyimser olabilmek gün geçtikçe zorlaşıyor. Bu karamsarlık sadece bizim ülkemizde yaşayanlara özgü de değil aslında, dünyanın birçok köşesinde benzer duyguları yaşayan insan sayısının hiç de az olmadığını söylemek mümkün.

Dünyanın genel gidişatından dolayı sahip olduğumuz kaygılara zaman zaman günlük kaygılarımızı da eklediğimizde çok daha karamsar bir ruh halinin içine gireceğimizi söylemek falcılık olmayacaktır. Sanırım hepimiz birkaç kez çevremizden birilerinin “ben 50 yaşıma geldim, bu iş hiç düzelmedi” gibi bir yakınmasına denk gelmişinizdir. Bu tür yakınmalar da bizi bazı şeylerin ileride iyiye gideceğine ilişkin beklentilerimizi sonlandırdığından, daha da dibe doğru itmektedir.

Olayın bir de diğer tarafı var halbuki. Bu diğer taraf, bize işlerin sandığımız kadar kötü olmadığını gösteriyor ve umut veriyor. Steven Pinker’ın “Enlightment Now” isimli kitabına göre ne kadar karamsar olursak olalım, birçok gösterge açısından dünya, tarihinde olmadığı kadar iyi durumda. Özellikle son 200 yılda yaşanan gelişmeler sonucunda elde edilen kazanımların değerini bazen unuttuğumuzu çok açık biçimde ortaya koyuyor kitap. Aslında insan olmasın doğası bu. Elde ettiğimiz kazanımlar sonucunda ihtiyaçlarımızı değişmesi bizim kazanımlarımızın değerini unutturmaya yönlendiriyor. Çok değil birkaç yüzyıl önce 30-40 yaşını görmek önemli bir başarıyken, bugün 70 yaşında ölenler için zamansız gitti diyebilmemiz bu gelişmelerin bir sonucu.

Diğer bir yaklaşım da çok ilginç. Joi Ito ve Jeff Howe tarfından yazılan “Whiplash” isimli kitabın içinde zaman algımızı yerden yere vuracak bir yaklaşım mevcut. Zamana bakışımızı değiştirecek bu yaklaşımı kopyalayıp, biraz yukarıda ele aldığım konuya göre uyarladığım zaman ulaştığım sonuçları sizinle paylaşayım. Dünyanın tahmini yaşının 4.5 milyar yıl olduğu söyleniyor. Dünyanın oluşumundan bugüne geçen zamanı 1 yıl (365 gün, 8760 saat veya 525.600 dakika) olarak kabul edersek, son 200 yıl bu tek yılın son 1,4 saniyesine tekabül ediyor.

Hadi bu çok abartılı oldu derseniz bulunan en eski insan kalıntısından yola çıkıp, yılın ilk gününü o fosile denk getirirsek (yaklaşık 150 bin yıl öncesine yani) son 200 yıl, bu hayali yılımızın son 11 dakikasına denk geliyor. Ya da başlangıcı Anadolu’ya adım attığımız 1071 yılı olarak aldığımız zaman, 50 yıldır hiçbir şey değişmedi diyenlerin oluşturduğumuz bu hayali yılda 12 Aralık günü doğmuş bebeklerden bir farkları olmadığını söyleyebiliriz.

Özetle, verilerin kaydedilmeye başlandığı günlerden bu yana sosyal, kültürel ve ekonomik birçok göstergenin bir iyiye gidişe sahip olduğunu, son yıllarda yaşanan bazı hoşumuza gitmeyen hareketlerin bu uzun vade içinde baktığımız zaman kısa dönemli dalgalanmalar olduğunu, dolayısıyla umudu ve iyimserliği tümden tüketmenin doğru olmadığını söylemek doğru olacaktır. İnsanı insan yapan ve düşünebilen makinaların ortaya çıkmasıyla ayırt ediciliği artan ve daha da önem kazanan özelliği hayal kurmak ve umut etmektir. Çevremizdeki gelişmeler bazen umut kırıcı olsa bile daha yaşanacak çok şeyin olduğu ve genel eğilimin iyiye doğru olduğunu unutmamak gerekir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Abone 13 Mayıs 2019
Paylaşım ekonomisi 29 Nisan 2019
Eğitimde değişim 18 Mart 2019
Sistem bozucular 21 Ocak 2019
Dijitalleşme, ama nasıl? 31 Aralık 2018
Dalgalar ve Atatürk 21 Mayıs 2018