Umalım ki yanlış tahlildir!

Levent AKBAY
Levent AKBAY AÇI KARŞI AÇI [email protected]

Olmayan parayı harcama konusun­da istekliyiz. Kişi olarak da kamu olarak da… Kişi tarafında kredi kartları, işletme tarafında krediler, kamu tarafında Hazine bu isteğimizin ana araç­ları. Ancak borç artınca işler çatallaşıyor. Gelir yaratamıyorsak, daha da, daha da borçlanmak zorunda kalıyoruz.

Kamu tarafında yeterli para olmadan harcayarak insanları mutlu etmeye çalış­manın bir getirisi var. Siyaset dünyası ge­nel olarak bunu maksimize etmeye çalışı­yor.

Ancak götürdükleri de var. Çünkü bütçe açığının yarattığı parasal genişleme ve fi­nansmanının maliyeti bize enflasyon ola­rak geri dönüyor. Böylesine süreçlerde ge­len para da gideni aratıyor.

Bütçe açığı dert olmayı sürdürecek

Geçmiş onlarca yıla baktığımız zaman ne zaman denk bütçe vermişiz, ne zaman fazla vermişiz? Kaç olumlu örnek sıralana­bilir? IMF ile yakın çalışma dönemlerin­de, yani kriz çıktıktan sonra, ‘faiz dışı fazla’ çok daha yakından takip edilirdi. 1994 kri­zi sonrasında da, 2001 krizi sonrasında da böyle oldu? İşler biraz yoluna girince has­sasiyetler tavsadı.

Dün olduğu gibi bugün de, bütçe açığı dert olmayı sürdürecek. 2023’e nasıl baş­ladığımız da ortada.

Üstüne bir de deprem yaşanmışsa, gider­ler daha da artacak ve seçimden sonra da işbaşına kim gelirse gelsin bu giderleri fi­nanse etmek için epey bir çaba göstermek zorunda kalacak demektir.

Gelirleri artırmak lazım

Peki gelen ne yapacak? Alınacak önlem­ler gelirleri artırmak olabilir. Gelirleri ar­tırmak ‘yeni vergiler salmak’ ya da mev­cut vergi yükünü daha da ağırlaştırmak demek. Geniş kesimler bundan memnun olmayacaktır. Önlemler, giderleri azalta­rak aynı amaca ulaşmak olabilir. Şöyle bir etrafımıza baktığımızda hiçbir tasarruf emaresi görebiliyor muyuz? Geriye neler kalıyor? Para basmak olabilir. Ya da bir şe­kilde, bir yerden, birileri aracılığıyla borç­lanmak olabilir.

Ancak sorun kronik hale gelmişse, bu yöntemle günü ya da aslında yılı kurtarma­ya çalışmak da yeterli olmayacak, mutlaka daha köklü önlemler alınmak zorunda ka­lınacaktır. Köklü önlemler derken genel olarak bu önlemlerin ‘can acıtan’ önlemler olduğunun altını çizmeliyiz.

Örneğin 1994 krizi sonrasında alınan ‘net aktif vergisi’ de can acıttı, 2001 krizi­nin eşiğinde getirilen ‘özel iletişim vergi­leri de’. Aslında bu ikisi farklı kesimleri he­defleyen nadir uygulamalardan iki örnek.

Can yakıcı önlemler devreye sokulmalı

Her biri bir tercihi yansıtıyor. Bir de her biri kendi başına ödenmesi gereken fatura­nın tamamını kapsamıyor. Mutlaka yanı­na farklı kesimlerin de canını acıtacak ön­lemlerin de konulması gerekiyor.

Bedel ödeyiciler açısından baktığımız­da; hepimizi ilgilendiren, hepimizi etki­leyecek bu sorunu nasıl okuduğumuz, ki­min, nasıl çözeceğini, nasıl notladığımız önemli. Önemli de, biz genel olarak bu şekilde akla dayalı hesap yapmıyor, kamuyu sınır­sız kaynaklara sahip, bol keseden dağıtabi­len bir organizasyon olarak görüyoruz. Onun parayı nereden bulduğunu, nasıl geri ödeneceğini, hele paranın maliyetini, bu para ile alınan mal ya da hizmetin kali­tesini sorgulamıyor, bugünkü ve gelecek kuşaklara etkilerinin neler olabileceğini dert etmiyoruz.

Bütçemizi yönetmeyi önemsemiyoruz

O nedenle bugün hangi siyasi organizas­yon, bu anlattığım kronik sorun konusun­da neler düşünüyor, vaatler kitapçıkların­da neler anlatıyor, araştırın, bakın demi­yorum!

Sadece vaatler kitapçıklarına olan gü­vensizliğimden değil, kredi kartlarının yanlış kullanımının gösterdiği gibi, kendi bütçemizi yönetmeyi bile yeterince önem­semediğimizden. Umalım ki tahlilim yan­lış olsun.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Planlamaya geri dönüş 18 Eylül 2023
17. Madde 15 Eylül 2023
Asıl fren 2024’te… 13 Eylül 2023
Enflasyon birikirse!.. 06 Eylül 2023
Enflasyonda atalet 04 Eylül 2023
Kepenkler kapanmasın… 01 Eylül 2023