Uluslararası yatırım pozisyonu, nedir?

Tevfik GÜNGÖR
Tevfik GÜNGÖR OLAYLARIN İÇİNDEN [email protected]

 

Ekonominin konjonktürel (daha doğrusu güncel) döviz gelir gider trafiği “Ödemeler Bilançosu”ndan izleniyor. ”Cari İşlemler Dengesi” (Olağan döviz geliri ile gideri arasındaki fark) açık veriyor ise (döviz açığının) milli gelire oranına bakılarak cari açık büyük veya küçük deniliyor. Bizim cari açığımız 2011 yılında milli gelirin yüzde 10’u idi. 2012 yılında yüzde 6’lara düştü.

Cari İşlemler Dengesi dışında ülkelerin döviz durumunun bir başka göstergesi daha var. Bunun adı “Uluslararası Yatırım Pozisyonu” (UYP).

Bu, ülkenin yapısal döviz durumunu ortaya koyan bir gösterge. Bir tarafa ülkenin döviz varlıkları, öbür tarafa döviz yükümlülükleri (borçları) yazılıyor. Ülkenin net döviz varlığının veya açığının (borcunun) ne olduğu belirleniyor.

Merkez  Bankası geçtiğimiz günlerde 2013 yılının Haziran sonundaki verilere dayalı olarak Türkiye’nin “Uluslararası Yatırım Pozisyonu” tablosunu yayınladı.

Ülkenin döviz varlıkları Türklerin yurt dışındaki yatırımları, parası ve yurt içindeki döviz birikimleri ile Merkez Bankası ve bankaların rezervindeki döviz ve altın mevcududur.

Ülkenin döviz yükümlülükleri ise, yabancıların Türkiye’deki doğrudan yatırımları, portföy yatırımları, bankalardaki döviz mevduatları ile kamu ve özel sektörün kullandığı dış krediler nedeniyle oluşan toplam döviz borcudur. 2013 yılı haziran ayı sonu rakamlarına göre Türkiye’nin net Uluslararası Yatırım Pozisyonu (varlık ve yükümlülük farkı) eksi 420 milyar dolardır.

2011 yılı sonunda açık 321 milyar dolar, 2012 yılı sonunda 419 milyar dolar idi. Demek ki 6 ayda net pozisyon açığında önemli bir değişiklik olmamış.

Net yatırım pozisyonunun (açığının) milli gelire oranı 2011 yılı sonunda yüzde 41.5 idi. Prof. Asaf Savaş Akat, IMF’in denge kur hesaplarında yatırım pozisyonu açığının milli gelirin yüzde 40’ından daha düşük olmasına dikkat edildiğini söyler. Şimdilerde yüzde 50’nin üzerine çıktık.

Biz genelde AB tanımlı borç stokumuzun milli gelire oranına bakarız. AB (27) ülke ortalaması yüzde 59.6 iken, 2012 yılında bizim oranımızın yüzde 39.2 olmasına seviniriz. Tabii ki bu sevinilecek bir gelişmedir. Fakat görülüyor ki, kredi tanımı dışındaki yükümlülükler hesaba girdiğinde,  döviz riski daha yüksek bir görünüm alıyor.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
40 yılda ne değişti? 03 Ağustos 2018
Vizyon sahibi olmak 30 Temmuz 2018