Uluslararası kurumların yaptığı tahminlerin itibarı
Uluslararası kurumların 2010 ve 2011 yıllarına ilişkin ekonomik tahminleri son altı ayda sermaye piyasalarında yoğunlaşan zorlama iyimserliğin etkisiyle kademeli olarak daha olumluya dönüştü. Eğer 2009 yılı üçüncü ve dördüncü çeyrek döneminde menkul kıymet şeklindeki varlıklar kayıplarını kısmen de olsa geri alamasa idi söz konusu kurumların ekonomik tahminleri daha farklı bir görüntü sergileyecekti! Dikkat çekici bir başka durum ise, olumlulukları raporlarına daha süratli bir şekilde yansıtırken, olumsuzluklarda çok geç tepki veriyorlar. Hal böyle olunca sormak gerekiyor: Bu kurumların gerçek misyonu nedir? Finansal yapı bugünkü konumuna gelinceye kadar neredeydiler? Neden büyük sıkıntıları hiç bir zaman öngöremiyorlar? Küresel sorunlar ağırlaştıkça bu kurumların itibarında gözlenen erozyon tesadüf müdür?
IMF, Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü gibi uluslararası kurumlar yanı sıra en saygın kredi derecelendirme kurumları 1995 yılı sonrasında yaşanan büyük sıkıntıların hiç birini öngöremediler. Hal böyle olunca iki farklı ihtimal ön plana çıkıyor: Ya gerçekten öngöremediler ya da her şeyin farkındaydılar fakat sermayeden yana taraf oldukları için ve onların çıkarı gereği hiç bir tepki vermemeleri gerekiyordu. Şahsen ikinci ihtimalin doğru olduğuna inanıyorum. Küreselleşme adı altında pazarlanan eğilimler ve bunlardan yararlanacak sermaye kesimi lehine taraftılar; bütün insanlığa değil de yalnız patronlarına karşı kendilerini sorumlu hissettiler ve onların taşeronu konumuna düşmekten hiç bir zaman kaçınmadılar.
Gelir dağılımında bozulma ve rekabet koşullarında olumsuzlaşma gibi sistematik riski artıracak büyük sorunları hep görmezden geldiler. Menkul ve gayrimenkul şeklindeki varlık değerlerinin aşırı yükselmesini diğer sürdürülebilir olmayan yaklaşımları önemsemediler. Sermaye kesimi ile onları yönlendiren güçlülerin talimatları doğrultusunda hareket ederek serbest piyasa anlayışının temel ilkelerine ihanet etmeyi görev bildiler, çifte standarttan kurtulamadılar. Örneğin 1995 yılında ABD'de yaşanan ekonomik açmaz nedeniyle gündeme gelen politika değişikliğinin Asya krizini tetikleyeceğini görmüş ve biliyor olmalıydılar; ya ABD'yi ikna ederek bu yaklaşımdan vazgeçmesini sağlamak ya da mağdur olacakları uyararak tedbirli olmaları için çaba harcamak görevlerinin gereği değil miydi?
Asya krizinin ardından yaşanan Rusya krizinde söz konusu ülke sermaye desteği almak için söz konusu kurumların şartlarını kabul etse bugünkü konumu ne olurdu?
Küresel düzeydeki son kredi krizi kapıyı çalana kadar dünya ekonomisini bekleyen tehlikeler konusunda herhangi bir uyarıda bulunup, tüm ortaklarına karşı görevlerinin gereğini yaptılar mı? Bu ve benzeri sorular sorulmadığı için kendilerini olduklarından farklı gösterebiliyor, itibar kaybı yaygınlaşınca da değişiyoruz diyerek yedi milyar insanın yüzünü güldürme yalanına maske olarak kullanmaya çalışıyorlar...
Evet, sermaye piyasalarını yönlendiren ekonomik güç ile bu uluslararası kurumların efendileri aynı kesimler olunca ne zaman proaktif ne zaman reaktif olacaklarını kestirmek zor olmuyor. Ne de olsa büyük sermayenin çobanı olarak devşirme niteliğindeki küçük sermayeyi de yönlendirmek için ne gerekiyorsa yapacaklar. Önümüzdeki altı ayda sermaye piyasaları geriler ise tahminleri değiştirmeyecekler, kredi değerlendirme kurumları da sıkıntı yaratacak bir hamleye teşebbüs dahi etmeyecek. Tersi olur, mevcut seviyeler korunur veya yükseliş yaşanır ise bu kez iyimserliği güçlendirmek için ellerinden geleni yapacak, yapısal sorunlar ve yıkıcı yan tesirler konusunda pasif kalmayı tercih edecekler...
1945'te kurulan düzenin kurumları da ömrünü tamamlıyor; küresel uzlaşıya dayalı yeni bir düzen kuruluncaya kadar patronları lehine son hizmetlerini sunmaya çalışıyorlar... Hal böyle olunca yaptıkları tahminleri hesaba katar iken, diğer olasılıkları da dikkate almayı ihmal etmeyin. Söz konusu kurumlar sorunun ortaya çıkmasını engellemek için hiçbir şey yapmadılar, hatta sessiz kalarak desteklediler; sonra da ortaya çıkan çaresizliği birileri lehine suiistimal etme fırsatı olarak kullanabildiler...