Uluslararası finansal yapı
Murat Berk - YAPI KREDİ YATIRIM
Aşağı yukarı sene başından bu yana çizmeye çalıştığımız, merkez bankaları ve hükümetler tarafından yürütülen küresel reflasyon çabalarıyla diplerden toparlanan ekonomiler ve yükselme trendinde olan hisse senedi (ve emtia) piyasaları şeklinde özetleyebileceğimiz büyük tabloda henüz önemli bir değişiklik olmadığını düşünüyoruz.
Piyasaların zaman zaman düzelme dönemlerine girmesi kaçınılmaz fakat yükselme trendinin değiştiğini söylemek için erken olduğunu düşünmeye devam ediyoruz. Bununla birlikte bu trendi sekteye uğratabilecek çeşitli risklerin de artmaya başladığını belirtmemiz gerekiyor. Bu riskler arasında ekonomilerin tekrar dip yapması bir uçta yer alırken, diğer uçta ise dünyada para politikalarının gereğinden erken normalleşmesi yer alıyor. Piyasa kaynaklı riskler arasında ise mali piyasalarda bu sene getirilerin çok iyi olması ve oynaklığın giderek azalmasının aşırı risk alımını teşvik etmiş olabileceği olasılığı var.
Bu arada, Çin'in döviz rezervlerinin, 2009 yılının üçüncü çeyreğinde 141 milyar dolar daha (ikinci çeyrekte de 178 milyar dolar artmıştı) artmış olması gibi haberler de bize içinde bulunduğumuz uluslararası finansal yapıda henüz önemli bir değişiklik olmadığını düşündürüyor.
Mantığa aykırı ve çelişkili gibi görünse de, düşük büyümenin bazı dönemlerde hisse senedi ve emtia piyasaları için daha olumlu bir ortam yarattığı finansal tarihte görülmüştür. Özellikle içinde bulunduğumuz dönemde piyasalar için daha önemli riskin Merkez Bankaları ve politika yapıcıları kaynaklı olduğunu düşünüyoruz. Bu bağlamda IMF'nin son Dünya Ekonomik Görünümü Raporu'nda, büyüme projeksiyonları genellikle yukarı revize edilirken, toparlanmanın yavaş ve kırılgan olacağı vurgusunun da korunduğunu not ediyoruz. Ayrıca, ülkelere parasal ve mali gevşeme kanalıyla verilen desteklerin bir süre daha korunması çağrısı yapılırken, toparlanmanın belirginleşmesi durumunda bu politikalardan çıkış stratejisinin hazır tutulması gereğine işaret edildiğini de kaydediyoruz.
Görünebildiği kadarıyla, dünyanın toparlanma patikası, ağır aksak, kredi ve istihdam kısıtlı nitelikler taşıyacak. Fakat buna rağmen Merkez Bankalarının dünyanın birçok yerinde, alışıldık olmadığımız para politikası önlemlerinden kademeli olarak geri çekilişi gittikçe daha fazla tartışacaklar gibi gözüküyor. Göründüğü kadarıyla değişik ortamlarda (örneğin bu seneki Jackson Hole toplantılarında) özellikle piyasalarda oluşabilecek köpüklere karşın daha yüksek bir hassasiyet oluşmaya başladı. Kuşkusuz burada son krizin sebeplerine yönelik bir özeleştiri sözkonusu. Fakat aynı zamanda bu konularda henüz bir konsensus oluşmadı ve belirsizlikler devam ediyor.
Dolayısıyla, merkez bankasının ve değişik hükümet yetkililerinin gittikçe daha fazla çıkış stratejilerinden bahsetmesi bizce büyük olan "stratejik" tablodan farklı olarak şimdilik küçük tablo olan "taktik"te bazı değişiklikler getirmeye devam ediyor.
Türkiye açısından ise Merkez Bankası'nın faiz politikasını önemli bir biçimde değiştirmesinin kısa vadede düşük bir olasılık olduğunu düşünmeye devam ediyoruz. Bunun en önemli sebeplerinden birisi olarak ekonominin yavaş bir toparlanma sürecinde olması gösterilebilir. Geçen hafta gerçekleşen Merkez Bankası PPK toplantısında bizim beklentimiz ile uyumlu olarak 50 baz puanlık bir indirim geldi ve sene sonuna kadar 50 baz puanlık bir indirimin gelmesi bizce olası. Geneli itibariyle TCMB, ekonomideki toparlanmanın yavaş ve kademeli olacağı görüşünü korudu. Diğer yandan istihdam verilerindeki iyileşmenin kalıcı olup olmayacağının izlenmesi gerekeceğine ve kredi piyasasında olumlu gelişmeler olduğuna dikkat çekti. Kısa notta yer alan en önemli ifade ise, gelecek toplantıda yeni gelişmelere bağlı olarak faiz indirimlerinde yavaşlamanın gündeme alınabileceği oldu.
IMF ilişkileri konusu soru işareti olmaya devam ediyor ve bu konuyla ilgili haber akışının önümüzdeki dönemde artması bizce olası. Hatırlatmak gerekirse, bu konuyla ilgili çeşitli ve zaman zaman birbiriyle çelişkili haberler uzun süredir gündeme geliyor. En son Başbakan Sayın Erdoğan, anlaşmayı geciktiren unsurlardan birinde daha uzlaşma sağlandığını ve IMF-Dünya Bankası toplantıları biter bitmez bu görüşmeleri bir sonuca bağlamayı istediklerini açıklamıştı. Biz bu konularda yer alan özellikle de resmi olmayan haberlere ihtiyatlı yaklaşılması gerektiğini düşünmeye devam ediyoruz.
Öte yandan, geçenlerde açıklanan fakat piyasalarda pek etki yaratmamış gibi duran AB İlerleme Raporu'nun Türkiye açısından genel olarak nispeten olumlu olduğunu düşünüyoruz.
Bu hafta yurtiçinde ekonomik veri anlamında oldukça sakin bir gündem var. Haftanın tek nispeten önemli verisi Merkez Bankası Beklenti Anketi. Yurtdışında ise özellikle FED yetkililerinin açıklamaları ilgi çekebilir. Çarşamba Boston Fed'in düzenlediği konferans nedeniyle sunum ve konuşma yapması beklenen Fed yetkililerinden Dudley (Perşembe günü) ve Bernanke'nin (Cuma günü) konuşmaları ilgiyle takip edilecek. Ayrıca, ABD'de bilanço açıklamaları da piyasalar açısından önemli olmaya devam edecek.