Uluslararası finansal mahremiyet sona eriyor
Ekonomik gösterge ve beklentiler hiç de olumlu değilken, üstelik seçim sonuçları ile en azından siyasi istikrar ayağında sağlanan rahatlamanın yarattığı düzelme de Suriye, iç güvenlik sorunları ve son olarak Rusya krizi ile heba edilince biz de neyi öne alacağımızı şaşırdık. Küresel ve bölgesel güçlerin karmaşasına katkıda bulunup kendilerinin de içinden çıkamadığı Suriye ve Ortadoğu çıkmazından nasıl çıkılacağı gibi ancak rufailerin bileceği konular yerine, iyisi mi biz geçen hafta başladığımız, aklımızın daha çok erdiği, dahası etki ve sonuçları açık ve öngörülebilir yeni uluslararası mali ekosistem ve vergi rejimi konusunda okurlara ve şirketlerimize bilgi vermeye devam edelim. Kaldı ki her şeyin birbirine bağlı olduğu bir dünyada para ve sermaye hareketlerinden bağımsız bir siyaset kurgulanması da uzun vadede gerçekçi bir ihtimal değil nasılsa.
Otomatik bilgi değişimi ve ortak rapor standardı
Geçen hafta bu köşede G-20 Antalya Zirvesi'nde onaylanıp kesinleşen OECD Eylem Planı'nın uluslararası ticaret ve yatırım ilişkileri ile onları çevreleyen para ve sermaye hareketleri konusunda kesin bir saydamlık ve homojen vergi kuralları öngören içeriğine ana hatlarıyla değinmiş ve 2016'dan başlayarak Türkiye dahil bütün hükümetlerin yasama sürecini de kapsayan yoğun bir uygulama hazırlığı yapacaklarını belirtmiştik. Yerel mevzuatlarda ve vergi anlaşmalarında yeni kurallar ışığında yapılacak değişiklikler dışında bütün ülkelerin kabul ettiği ve önümüzdeki yıldan itibaren finansal bilgilerin toplanması anlamında hayata geçecek olan Otomatik Bilgi Değişimi, şimdiye kadar gerekçelendirilmiş ve bazı durumlarda mahkeme kararı ile desteklenmiş talep üzerine verilmekte olan başka ülke mukimlerine ait finansal varlıkların artık her ülke tarafından ortaklaşa belirlenen bir formatla yıllık olarak ilgili ülkelere otomatik bildirimini zorunlu kılıyor. Bugüne kadar vergi cenneti sayılan çoğu ada da dahil 96 ülke tarafından imzalanan ya da taahhüt edilen bu standart bilgi değişimi, yetkili makamlar (ulusal vergi otoriteleri) arasında değişimin zamanı ve gizlilik kuralları konusunda bir anlaşmayı ve bilgilerin bulunduğu finansal kuruluşlar ile bildirim kapsamındaki hesap ve bilgileri belirleyen ortak raporlama standardını öngörüyor. Uygulamada standarttan sapan ülkelerin kamuoyuna teşhiri, uyumlu ülkelerin bunlara karşı ortaklaşa cezalandırıcı ve dışlayıcı vergi müeyyideleri (özel vergi kesintileri gibi) tedbirleri geliştirmesi ve uluslararası finans kuruluşlarının süreci gözetim altında tutup yatırım politikalarında dikkate alması da G-20 düzeyinde kararlaştırılmış bulunuyor.
Aslında bilgi değişimi, uzun zamandır tartışılan ve çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmalarında da yer alan, fakat yaptırıma bağlanmadığı, yavaş işlediği ve bilgiler güvenilir olmadığı için verimli işlemeyen bir düzenleme. Bunun standart bir formata uygun olarak, düzenli ve yıllık bir raporlama şekline getirilmesi ilk olarak ABD'nin 2014'te FATCA (yurtdışı hesaplar vergi uyumu) yasasıyla ABD uyruklu kişilerin doğrudan veya kontrol ettikleri yabancı kurumlar kanalıyla sahip oldukları pasif yatırım gelirlerini ve hesaplarını takip etmesiyle uygulamaya kondu. ABD bu amaçla 100'den fazla ülke hükümetiyle, karşılıklı bilgi değişimi taahhüdüyle, anlaşma imzalamıştı. Ardından İngiltere de benzer bir anlaşmayı krallık networkü'ndeki ülkeler ile yürürlüğe koydu. Yıllardır vergi kaybına ve kaçakçılığına karşı tedbir arayışında olan OECD ve Global Forum gibi kuruluşlar da FATCA modelini küresel ölçeğe yaymak ve her ülkenin değişik standartlarla kendi sistemlerini kurmalarını önlemek amacıyla ortak bir rapor standardı kabulünü G-20 gündemine taşıdılar. Önümüzdeki dönemde 56 ülke uygulamayı 2016'da başlatıp ilk bilgi değişimini 2017'de yapacak, diğer 40 ülke ise uygulamaya 2017 de başlayacak ve ilk bilgi değişimini 2018'de gerçekleştirecek.
Uygulamanın gözetimi ve ülke bazlı bildirimler
Raporlama standardı, hükümetleri vergi otoriteleri aracılığıyla kendi ülkelerindeki finansal kuruluşlardan (bankalar, saklama bankaları, aracı kurumlar, yatırım fonları, özel sermaye fonları, kısmen sigorta şirketleri, profesyonelce yönetilen trust ve foundationlar vb.) başka ülkelerin mukimi ve vergi mükellefi olan gerçek ve tüzel kişilerin kimlikleri, finansal varlıkları ve banka hesapları ile ilgili bilgileri alarak ilgili ülkelere bildirmesini düzenliyor. Bildirilecek bilgiler banka ve saklama hesapları, kâr payı ve faiz ödemeleri, bazı sigorta poliçe gelirleri, yatırım ve özel sermaye fonlarındaki açık ve örtülü ortaklıklar, trustlarda kurucu ve lehdarlar gibi doğrudan ve dolaylı olarak kontrol edilen gelir ve hesapları içeriyor. Hükümetler, bilgi toplama ve değişim sürecini işletmek için gerekli hukuki, idari ve bilişim altyapısını, veri güvenliği ve gizliliği sağlamak için tedbirler almak ve uyumsuzluk halinde yaptırım uygulamakla sorumlu olacaklar. Standardın uygulanmasında birden fazla ülkede faaliyet gösteren finansal kuruluşların fazla külfet ve maliyete maruz kalmaması için homojen ve tutarlı bir adaptasyon esas olacak ve OECD yayınlayacağı ayrıntılı formatlar dışında bir “ortak raporlama portalı” ile de uyumu gözetip koordine edecek. Finansal kuruluşların bu standardı gereğince uygulamak için bir uzman ekip oluşturmaları gerekecek. Vergi idareleri böylece teati edilen bilgileri, gerçek ve tüzel kişi mükelleflerinin beyannameleriyle karşılaştırıp inceleme, soruşturma ve tarhiyatlar yapabilecek, ceza ve faiz isteyebilecek. Mükelleflerin de yurtdışı varlıklarıyla ilgili mali ve hukuki ekosistemin köklü bir şekilde değiştiğini algılayıp ona göre pozisyon almaları şart. Bazı ülkelerde geçiş sürecini kolaylaştırmak ve riskleri azaltmak için vergi afları çıkarılması da düşünülebilir. Türkiye'de de geçmişteki afların pek başarılı olmamasının gerisinde yurtdışındaki bu gevşek finansal ekosistemin payı olduğunu kabul etmeliyiz.
Otomatik bilgi değişiminin bir başka boyutu da, transfer fiyatlandırması ile ilgili belgelendirme çerçevesinde toplam ticaret hacmi 750 milyon euroyu geçen çok uluslu şirket grupları için faaliyet gösterdikleri ülkelerin tümünde gelirleri, ödenen vergileri ve çalışan sayısı gibi diğer bazı bilgileri kapsayan bir bildirim getirilecek olması. Yine 2016 ve 2017'de süratle uygulamaya konacak olan bu bildirim, bu büyüklükteki sınırlı Türk şirketlerinin yakından takip etmesi gereken bir yükümlülük. Türkiye'deki yabancı şirketler ile ilgili benzer bilgiyi de, genel merkezlerine verdikleri bildirim çerçevesinde bizim vergi idaremiz elde edebilecek. Hem bu bilgi değişimi standardı, hem de geçen hafta özetle açıkladığımız “vergi eylem planı” süreçleri ile ilgili muhtemel sonuçlar, finansal kuruluşlar, kişiler ve şirketler açısından gündeme gelecek riskler, nihayet alınması gerekli tedbirler şimdilik pek tınmıyor gibi görünsek de önümüzdeki dönemde kamu ve özel kesim olarak hepimizi epeyce uğraştıracak. Kontrolden uzak bir ortamda bile küreselleşmekte zorluk çeken şirketlerimizin bundan sonra yurtdışı faaliyetlerinde çok daha profesyonel ve özenli olması gerekecek.