Uluslararası faaliyet gösteren şirket ve otuz işçi koşulu

Ali YÜKSEL
Ali YÜKSEL YARGITAY KARARLARI [email protected]

 

Kısaca "İş Güvencesi Kanunu" olarak adlandırılan 4773 Sayılı Kanun'da on veya daha fazla işçi çalıştıran işyerlerinde çalışan işçilerin iş güvencesi hükümlerinden yararlanması öngörülmüş, daha sonra yürürlüğe giren 4857 sayılı İş Kanunu'nda bu sayı 30'a çıkarılmış ve kanunun 18'inci maddesinde bir işverenin aynı iş kolunda birden fazla işyeri varsa, işyerinde çalışan işçi sayısının tespitinde bu yerlerdeki toplam işçi sayısının dikkate alınması gerektiği düzenlenmiştir. Buna göre, birden fazla işyeri bulunan bir işverene ait aynı iş kolundaki işyerleri bir bütün olarak düşünülmelidir. Yargıtay 9'uncu Hukuk Dairesi'nin 24.01.2011 tarih 2009/46271 E. ve 2011/131 K. sayılı kararı uluslararası çalışan ve Türkiye'de şubesi bulunan bir şirketin bu şubede çalışan işçisini Türkiye'deki işyerinde çalışan işçi sayısının 30 işçiden az olduğu gerekçesi ile iş güvencesinden yoksun bırakılması yasanın gerekçesine ve ölçülülük ilkesine uygun düşmeyeceği yönünde bir karar olup bu çalışmanın da konusunu oluşturmaktadır.
Karara konu olayda davacı vekili, davacı işçinin iş sözleşmesinin geçerli neden olmadan feshedildiğini belirterek, 4857 sayılı İş Kanunu'nun 18-21. maddeleri uyarınca feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı işveren vekili, davacının 01.10.2002 tarihinden itibaren depo görevlisi olarak çalıştığını, iş akdinin 09.10.2008 tarihinde, şirketin karşılaştığı ekonomik güçlükler sebebi ile tüm yasal hakları ödenerek feshedildiğini, fesih tarihi itibariyle şirkette çalışan sayısının 30 işçiden az olduğunu, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davalı şirketin Türkiye'de bir işyeri ve 2 şubesinin bulunduğu, fesih tarihinde bu işyerlerinde toplam 28 çalışan bulunduğu, davacı tarafın şirketin yabancı uyruklu müdürlerinin dahil edilmesi halinde işçi sayısının 30'dan fazla olacağını savunduğu, ancak TTK uyarınca limitet şirketlerde bulunan zorunlu olarak atanan müdürlerin, hizmet akdi ile çalışan işçi statüsünde olmadıkları, yasadan kaynaklanan temsil ve ilzam yetkisi olup vekalet akdi ile çalıştıkları, davacı tarafın hizmet akdi ile çalıştıklarını kanıtlamadığı, 30 işçi sayısında dikkate alınamayacakları, davacının iş güvencesi hükümlerinden yararlanamayacağı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Dosya temyiz edilerek Yargıtay'ın önüne gelmiştir.
İş güvencesi hükümleri kapsamına girecek işyerlerinin belli sayıda işçi çalışması koşuluna tabi tutulması kanunun gerekçesinde de belirtildiği üzere küçük işyerlerinin korunması düşüncesinden kaynaklanmaktadır. 158 sayılı ILO Sözleşmesi'nde, işçilerin özel istihdam şartları bakımından veya istihdam eden işletmenin büyüklüğü veya niteliği açısından esaslı sorunlar bulunan durumlarda, işçilerden bir kısmının iş güvencesinin tamamı veya bir kısım hükümlerinin kapsamı dışında tutulabileceği öngörülmesine rağmen, kanun koyucu tarafından yurt dışında aynı iş kolundaki işyerlerinde çalışan işçilerin dikkate alınmayacağı yönünde açık bir düzenleme yapılmamış olması anlamlıdır. Başka bir anlatımla, aynı iş kolundaki işyerlerinin sadece ülke sınırlan çerçevesinde değerlendirileceğine ilişkin bir yasal düzenleme bulunmamaktadır.
Uluslararası çalışan ve birçok ülkede işyeri açan bir kuruluşun, açtığı işyerini bulunduğu ülke mevzuatına göre kurması ve bu şubenin ayrı bir tüzel kişilik alması, aynı işkolunda birçok işyeri olduğu gerçeğini ortadan kaldırmaz.
Dosya içeriğine göre davalı şirketin unvanı olan H ...'nin doğrudan satış sisteminin dünyadaki en büyük şirketlerinden biri ve 66 ülkede faaliyette bulunduğu, Türkiye'de aktif distribütör (dağıtıcı ) sayısının 57 olduğu anlaşılmaktadır.
Özellikle yasanın büyük ölçekli işverenleri esas aldığı dikkate alındığında, uluslararası çalışan ve Türkiye'de şubesi bulunan bir şirketin bu şubede çalışan davacının iş güvencesi hükümlerinden yararlandığı kabul edilerek, feshin geçerli olup olmadığı konusunda işin esasına girilmeli, bu konuda tarafların delilleri toplanmalı ve sonucuna göre karar verilmelidir. Bu sebeplerle Yüksek Mahkemenin vermiş olduğu bozma kararı son derece yerindedir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ücret zammı 29 Mart 2014
Örtülü ikale 19 Şubat 2014