“Ülkesini kurtaran kişi kanunun üzerindedir”

Prof. Dr. Deniz Ülke KAYNAK
Prof. Dr. Deniz Ülke KAYNAK Periskop denizulke.kaynak@dunya.com

“Celui qui sauve sa pat­rie ne viole aucune loi”

İmparator Napoleon’a at­fedilen bu sözün bir gün gelip cumhuriyet fikrinin ve demokrasinin merkez kalelerinden ABD’nin baş­kanı tarafından telaffuz edileceği Donald Trump’a kadar kimsenin aklına gel­mezdi.

ABD, yönetim anlayı­şı bakımından dünya sat­hında hukukun üstünlüğünü, güçler ayrılığını, fren-denge sistemini en derin içselleştirmiş ülkelerden biri­si olarak kabul edildiğinden ülkesini kurtarma amacıyla davrandığını id­dia eden bir siyasi liderin, kendisini kanunların üzerinde görebileceği hiç düşünülmemişti. Trump, kendi X he­sabından gönderdiği bu ifade ile 250 milyona yakın görüntüleme alınca muhtemelen durumdan çok hoşlana­rak Beyaz Saray’ın resmi sosyal med­ya hesabından “çok yaşa kral” sloganıy­la birlikte taç giy­miş halini resmeden bir dergi kapağını da paylaştı.

Şimdi Amerikalı­lar düşünsün diyece­ğiz demesine de taze haşmetmeabları ay­nı zamanda bir dün­ya lideri ve zamanın ruhunu belirleyen ana aktörlerden bi­risi. Bu nedenle bin­lerce kilometre öte­mizdeki ABD’nin başkanı, bizim de uzaktan bir şeyleri­miz oluyor ister istemez. Orası hap­şırdığında dünyanın geri kalanı grip salgınına yakalandığından, elimizde patlamış mısırlarımızla olan biteni severek izleme konforumuz bulun­muyor. Herkes İngiltere’deki sembo­lik krallığın yıkılmasını beklerken, ABD’de bu tür tartışmaların başla­ması ise mecazen de olsa önümüzde­ki dönemin küresel ölçekteki siyasi rengini bizlere gösteriyor: “Liberal demokrasilere veda zamanı”.

Seçilmiş krallar dönemi

2017 yılında yayınlanan Duvar isimli kitabımda ulusal sınırların du­varlarla çevrildiği yeni bir döneme girdiğimizden ve bunun demokratik süreçler üzerinde yapacağı tahribat­tan söz etmiştim. Eski Başkan Ronald Reagan’ın Brandenburg kapısının önüne gelip “yıkın bu Berlin duvarı­nı” söyleminden, Trump’ın ”size ha­rika bir duvar inşa edeceğim” ifade­sine kadar geçen süreçteki yapısal ve psikopolitik değişimi anlattığım kita­bımın bir bölümü de “demokrasile­re karşı duvarlar” başlıklıydı. Dünya üzerinde otoriter liderler döneminin başladığını iddia ettiğim bu bölüm­de Fransız sosyolog Maurice Duver­ger’in “seçilmiş krallar” kavramın­dan ilhamla, artık onların zamanı di­yerek “kral liderleri” konu almıştım.

Kimdir bu kral liderler?

Kral liderlerin özelliğini şöyle özetlemek mümkün: Onlar sorumlu­luklarını belirli bir zaman diliminde hükümet işlerini yürütmekle değil, tarihsel bağlamda üstlendikleri dö­nüştürücülük rolü üzerinden tanım­larlar. Halkları için bazen halklarına rağmen önlemler almak, halkın fark edemediği bazı tehlikelere karşı on­ları korumak, geçmişin kötü ve yanlış süreçlerle dolu olduğundan bahisle devrimci yenilikle­re hevesli olmak vs. gibi ortak tutumlar sergilerler.

Birbirinden gö­rece farklı duruş­lar sergileseler de Trump’tan Putin’e, Xi Jinping’den Er­doğan’a, Meloni’den Maduro’ya, Victor Orban’dan Narendra Modi’ye vs. uzanan ve giderek sayısı ço­ğalan otoriter lider­lerin halkları tara­fından destekleniyor olmaları ise toplum­sal bir ihtiyaca kar­şılık verdiklerini gösteriyor. Hepsi sandıktan çıkıyor ve meşruiyetleri­ni soydan ya da Tanrı’dan değil halk­tan alıyorlar. Dünyanın giderek daha tehlikeli, daha güvensiz ve daha zor bir yer olduğu düşüncesine kapılan toplumların bir güç merkezinin kolu­nun kanadının altına sığınma arzusu­nu gidermeyi başarıyorlar. En büyük özellikleri koruyucu otoriteyi temsil etmeleri ve ülkesini kurtaran kişiler olmaları dolayısıyla kanunların sı­nırlarıyla pek ilgilenmemeleri.

Dünya kötü bir yer mi?

20.yüzyıl bir küresel savaşlar yüz­yılıydı ve on milyonlarca insan siya­si çatışmalar nedeniyle hayatını kay­betti. 21. yüzyıl ise bir küresel krizler yüzyılı. 11 Eylül saldırısı ile başlayan krizler çağı, 2008-2009 ekonomik krizi ve ardından pandemi ile devam etti. Ekonomik, sosyolojik ve psiko­lojik koşullar dünyanın her yerinde ağırlaşmış durumda. Devrimsel bir sıçrama yaşayan teknoloji sadece üretim ortamını değil tüm sosyopo­litik evrenimizi dönüşüme zorluyor. Eskisinden daha zayıf, daha yalnız ve daha korkağız. Dünya mı daha kö­tü yoksa zihinsel durumumuz mu bi­lemiyorum ama “taç giyen baş akıl­lanır” diye ummaktan başka bir çare de göremiyorum.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Sokakların ruhu 24 Mart 2025
Ölümcül dostluk 03 Mart 2025
Bir vatana ait olmak 17 Şubat 2025
ABD’nin Gazze serüveni 10 Şubat 2025
Merhaba... 27 Ocak 2025