Ülkemizdeki doyulmaz mizah
Mizahı seven, komik bir ülkeyiz. Eğer çevrenize sinirlenmeden bakabilirseniz, yaşamanın zevkine doyum olmayacak bir ülkede yaşıyoruz. Yaşıyoruz da bunun kıymetini bilmiyoruz. Örneğin, canınız mı sıkıldı; çıkın İstanbul trafiğine; gülün, gülebildiğiniz kadar. Trafik, bizim aynamız. Aynaya bakıp, doya doya gülün kendinize. Bakın, ben son zamanlarda trafikte nelere gülüyorum.
Bir komik polis arabası
Geçen gün yolda sinyal veren ve de kırmızı ışıkta duran bir polis arabası gördüm. Çok güldüm. Arabayı süren polisin trafikteki ilk günü olmalı diye düşündüm. Dedim şimdi bu ters yola da girmez, kestirmeden de gitmez. Aynen dediğim oldu. Kuzu kuzu, trafik kurallarına uya uya gitti. Belki de polis memurunun ilk günü değildi, ama mesleğe uyum sorunu yaşıyordu. Henüz, tüm yolların sahibi olduğunun farkında değildi. Trafik kurallarına polisin de uyması gerektiğini sanıyordu.
Acil ulaşım yolu mu??? Ha, ha, ha….
Boğaziçi Üniversitesi’nden Zincirlikuyu yönüne gelirken kullandığım Nispetiye caddesi, Etiler yönünden gelen trafiği şehrin merkezine, Boğazköprüsü’ne bağlayan yoldur. Ama 1. Levent’e dönen yola gelmeden burada bir dar boğaz oluşur. Burası ile ilgili epey sorun yaşandı. Buradaki yiyecek satan dükkanlara gelenler, dörtlülerini yakıp arabalarını yola park ederlerdi. O yetmiyormuş gibi, ikinci sırayı da yaparlardı. Ve trafik tek sıraya düşerdi.
Bu konuyu bu köşede bir kaç kez yazdım. Valiliğe, belediyeye dilekçe verdim. Sanırım konu o ana kadar belediye’nin dikkatiden kaçmıştı. Sorundan haberdar olan belediye, hemen çözümü buldu. Burası "İSPARK" ın resmi parkı haline getirildi. Şimdi arabalar sıkılmadan, serbestçe, parasını bastırıp park ediyorlar. İkinci sıra da oluşturuluyor.
Şimdi bunun neresi komik diyeceksiniz? Söyleyeyim. Ve burası "1.Derece Acil Ulaşım Yolu"dur. Anlamı, bir felaket anında bu yolun açık olması gerekir ki, trafik buradan akabilsin. Şimdi İSPARK parkının karşısındaki direklerin birinde hâlâ "1. Derece Acil Ulaşım Yolu" levhası duruyor. Çift park eden arabaların yanından sıyrılırken o levhayı okuyorum ve gülüyorum. ‘İşte mizah diye buna denir’ diyorum. Buradan bir trafik polisi geçse eminim onlar da gülerdi. Ama geçse tabii... Bilmem dikkat ettiniz mi? Yağmurda kaybolan taksiler gibi, trafiğin en sıkışık olduğu zamanlarda da
trafik polisine rastlanmaz pek İstanbul’da. Sanırım onlar da trafikteki bu mizaha dayanamıyorlar.
Gereksiz aksesuarlar
Bizim ülkede tasarruf kavramı pek yoktur. Gereksiz bir sürü alet ve edevat da alırız. Aslında satın aldığımız bazı mallarda gereksiz, kullanılmayan bazı aksesuarlar da var. Halbuki bu malları satın alırken pazarlık edip, bu kullanmadığımız aksesuarsız, daha ucuza satın alabilmeliyiz. Bu mantık içinde arabaların sinyal kolları kaldırılmalıdır görüşündeyim. Çünkü nasılsa çok kişi tarafından kullanılmıyor. Kullanılırsa da yanlış anlaşılıyor. Siz şerit değiştirmek isteyip sinyal verdiğinizde yan şeritteki şakacı arkadaş hızlanıp "Şeridimi gaptırmam " diyor. Sinyal kollarının resmi arabalardan da kaldırılması devletimize de çok büyük tasarruf sağlayacaktır görüşündeyim.
"Her fani bir gün..."
Bir akşamüstü. Üniversite’den dönüyorum. Nisbetiye caddesinden Zircirlikuyu’ya doğru ilerliyoruz. Aslında buna ilerlemek demek de belli bir mizah duygusuna sahip olmayı gerektiriyor. Baktım yan sıradan bir azman, bulunduğum sıraya kaymaya başladı. Bu, bir hazır beton kamyonu idi. Sanırım yine bir yerlerde, şehrin bir güzellik damarına daha beton sıkmış dönüyordu. Trafiğin bu kadar sıkışık olduğu bir saatte, şehrin en kalabalık yerlerinin birinde bulunması ayrı bir "şaka" idi. Biraz ilerde bir polis arabasına yanaşıp sordum. Polis memuru "Kamyonlara yasak, ama onlara 24 saat
serbest" dedi. Öyle ya, ben yine karıştırmıştım. Bu bir kamyon değil(!), karıştırıcı idi. Mezarlığın kapısına geldiğimde beton karıştırıcısı trafiği yara yara gidiyordu. Belli ki herkes, o günün, mezarlık kapısında yazan "Her fani bir gün ölümü tadacaktır." ifadesindeki "gün" olmasını istemiyordu, yol veriyordu.
Resmi taciz
Şakacı olma özelliğimiz toplumun her kesiminde var. Geçenlerde bir yüksek mahkeme "trafikte seyir anındaki bir aracı yakından takip eden, sıkıştıran, selektör yapan kişinin bir yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılmasına "karar vermiş. Kırmızı ışıkta geçen potansiyel katilleri zaten yakalıyorduk ve cezalandırıyorduk. Trafikte "slalom" yapanları dize getirmiştik. Demek şimdi sıra buna gelmişti. Aynı titizlik içinde, selektör yapanları da yakalayıp cezalandıracaktık. Çok gururlanmıştım.
Bu haberin gazetelerde çıktığı günün akşamı Boğaziçi Köprüsü yoluna girmiştim. Hep birlikte, trafik çilekeşleri olarak, aramızdan su sızmayacak biçimde, yan yana, tampon tampona Anadolu yakasına doğru gidiyorduk. Birden arkamda bir selektör ışığı çaktı ve bir ses duydum. Aynadan baktığımda ön paneli Boğazköprüsü gibi ışıklandırılmış bir arabanın beni taciz ettiğini gördüm.
Telefonuma sarılıp, "155" i arayıp, mahkeme kararını hatırlatacaktım. Ama bir baktım, araba resmi; taciz, "Resmi taciz" idi; mecburen yana çekildim. Şimdi düşünüyorum. O kararı veren yüksek mahkeme başkanını taşıyan resmi araba da Ankara’da resmi taciz yapıyorsa, işte bu en güzel kara mizah örneği olurdu.
Sonuç
Eğer bu ülkede normal düşünürseniz, stresten hastalık edinme riskinizi artırırsınız Siz de benim gibi yapın, mizah gözlüğü ile bakın çevrenize. Gülelim hep birlikte, ağlanacak halimize.