Ülke riski

Ömer Faruk ÇOLAK
Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI [email protected]

Ülke ekonomilerine not verilirken sadece makroekonomik göstergelere bakılmaz. Ülkenin politik riskleri de göz önüne alınır. Verilen not sadece ülke yönetimini de ilgilendirmez. Şirketler, bankalarda bundan etkilenir. Dolayısıyla ülkenin risk derecesi hepimize aittir.

Ülkelere ilişkin derecelendirmenin her zaman objektif yapılmadığını da elbette biliyoruz. Kimi ülkeler için not gereğinden yüksek verildiği gibi, kimi ülkelere de düşük not verilebiliyor. Bundan ötürü de derecelendirme kuruluşları özellikle 2007 krizi sürecinde çok eleştirildi. Ülkelerin politik riskleri hesaplanırken adalet sistemine, insan haklarına, seçim sistemine ve de izlediği dış politikaya kadar bakılmakta. Şimdilerde bir ülkenin riskinin ne olduğunu öğrenmek daha kolay. Çünkü buna yönelik onlarca endeks türedi. Demokrasi, özgürlük, yolsuzluk, güven endeksleri ilk aklıma gelenler.

2007 yılına kadar Türkiye bu endekslerde yükselen ülkeler gurubunda idi. Bu tarihten sonra hızla yerini kaybetmeye başladı. Son birkaç yıldır da, bazı endekslerde Suriye ile birlikte anılır oldu.

Türkiye’nin bu noktaya gelmesinde ülkenin kurumsal yapısındaki zayıflama daha doğrusu erozyon belirgin rol oynadı. Üstelik yapılan bazı yasal düzenlemelerle bu kalıcı hale getirildi. Örnek vereyim: Birkaç yıl önce şans eseri bir yabancı kanalda Alman Neo-Nazileri tarafından yakılan evlerinde ölen Türkler için düzenlenen anma törenini izledim. Törene Alman Cumhurbaşkanı, Başbakan Merkel de katılmıştı. Ölenlerden birisinin babası şöyle bir cümle kurdu “Ben Alman değilim, Türküm. Fakat Alman Adalet Sistemine güveniyorum. Suçlular cezasını çekecek.” Almanya çalışan bir yabancının sisteme olan bakışı beni çok etkilemişti.

Şimdi tersten bakalım. İki gün önce Ankara Garındaki katliamın yıl dönümü idi. Birkaç yüz insan bunu anmak istedi. İzin verilmedi. Polis copladı, gaz sıktı. Bu davranış karşısında sıradan yurttaş şunu söyleyebilir: “Bu ülkede adalet yok”. Halbuki olması gereken, başta devleti yönetenler olmak üzere hepimizin o anma törenin de olmasıydı. Bunu yapmadığımız için Türkiye yurt dışında adalet sistemi çökmüş bir ülke olarak görülüyor.

Sonradan da ABD’nin büyükelçisi çıkıp basının önünde en hafif ifade ile nezaketsizce Türkiye’yi yargılayıp, hakaret edebilme cesaretini kendinde bulabiliyor. Elçinin eline bu silahı kurumları, kuralları, değerleri çiğneyerek biz verdik. Türkiye’ye artık sadece bu anlayış egemen, tersi bir davranış anında devlet ya da kendine bu işe görev edinmişler tarafından cezalandırılıyor (Fazıl Say’a yapılanları hatırlayınız). Bu düşüncenin egemenliği Türkiye’ye ne sağladı?

- Sorunlu bir eğitim sistemi,

- Sorunlu bir adalet sistemi,

-Sorunlu uluslararası ilişkiler ağı,

- Sorunları artmış bir ekonomi,

- Ve AB’ye tam üye olacakken, Avrupa’dan dışlanma aşamasına gelmiş bir ülke.

Bu politikalarla seçim kazanılabiliyor, ancak uzun dönemde ülke kaybeden oluyor. Bunu görmek için biraz yurtdışı basını takip ederseniz, hangi noktaya geldiğimiz sorusunu sizde yanıtlayabilirsiniz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Çin böyle gider mi? 04 Ekim 2019
Yeni parasal ralli 27 Eylül 2019
Trump etkisi 13 Eylül 2019
Kapıyı çalan kimdir? 06 Eylül 2019
Talep mi borç sorunu mu? 30 Ağustos 2019