Ülke olarak nasıl servet sahibi oluruz?
Trump’ın başkanlığı devralması ve yemin töreni, daha önce hiçbir ABD başkanında olmadığı kadar yoğun ilgi doğurdu. Neredeyse uluslararası bir olaya döndü. Birçok kanal naklen verdi. Bir Oscar töreni yorumlanır gibi gelenler gidenler ve tabi kostümler yorumlandı. Baştan sona bir medya olayı olarak yaşandı ve bitti.
Böylece uzun süredir dünyanın endişeli bekleyişi de sona erdi. Ancak ikinci Trump döneminin dikkat çeken bir başka özelliği daha vardı. Bu hem ABD ekonomisinin hem de dünyanın 21. yüzyılda ne denli değiştiğinin işaretlerini içeriyordu. Aslında 20. yüzyılda doğmuş, büyümüş bir neslin özlemin çektiği dünyanın bir daha geri gelmeyecek bir şekilde yok olup gittiğinin göstergesi olan işaretlerdi bunlar.
Herkes ders çıkarmalı
Trump’ın yemin töreninde ona destek olan ve politikalarını destekleyen iş insanlarının (hepsi de erkek aslında) resimleri basına yansıdı. Bunların her biri dünyanın en zenginleri arasında ilk sıralarda yer alan girişimci iş insanları. Bu insanların ortak özelliği ise, mensubu oldukları iş kollarının 21. yüzyılın ekonomisi hakkında ipuçları verir nitelikte olmasıdır. Hepsi bilişim teknolojileri üzerinden veya ağırlıklı olarak o teknolojileri kullanarak servet sahibi olmuş kişilerdi.Kanaatimce başkanın yanında yer alan iş insanlarının değişimi aynı zamanda ABD ve dünya ekonomisinin gerçeklerindeki değişimin de işareti.
Bu değişim sıradan, kolayca göz ardı edilebilecek türden bir değişim değil. Herkesin, bu arada Türkiye’nin de dikkate alıp, ders çıkartması gereken türden bir değişim.
Artık ABD’de geçmişte olduğu gibi sanayiden ve/veya petrolden servet edinmiş zenginlerin dönemi bitmiş görülüyor. Elbette bu ”bitmişlik” yok olup gitmek anlamında kullanılan bir niteleme değil. Sadece bu tarz iktisadi faaliyetlerden servet edinenlerin güç kaybını ifade ediyor. Dahası teknolojiye dayalı hizmet sektörünün yükselişi yeni ekonomindeki en önemli değer üretmenin ve servet biriktirmenin yolunun teknolojiye dayalı hizmet sektörü olduğuna işaret ediyor.
DTÖ’nün eskisi kadar önemi kalmadı
Malum olduğu üzere yirminci yüzyıl bir sanayi yüzyılıydı. Zenginliklerin kaynağı sanayiden elde edilen gelirlerdi. Bu gelirlerin istikrarı ise sanayi faaliyetlerinin sorunsuzca devamını sağlayacak yerel ve uluslararası kurumların oluşturulmasına ve bunlar arasındaki organizasyona bağlıydı. Ülkelerdeki ve dünyadaki tüm kurumlar bunu esas alarak oluşturuldu. Bu kurumlar fonksiyonlarını sanayi faaliyetleri dikkate alarak icra ettiler.
Örneğin ticaretin serbestleştirilebilmesi için onca sene uğraşan dünya kamuoyu, tüm bu çabalarının sonucunda Dünya Ticaret Örgütünü oluşturdu. Artık bu örgütün eskisi kadar önemi kalmadı. Ekonomik değerleri üretimi ve bu değerlerin neticesinde oluşan servetin kontrol edilebilmesi için bu kurumlara eskisi kadar ihtiyacımız yok artık. O yüzden bu ve benzeri II. Dünya Savaşı sonrasında oluşturulmuş olan kurumlar Başkan Trump’ın saldırısı altında.
Maalesef yirminci yüzyılın bu kurumları eskiyi temsil ediyor. Ama daha da önemlisi ABD gibi ekonomilere uluslararası sistem de yarardan ziyade zarar veren, kendi içinde kamuoyunda mağduriyetlere yol açan bir konuma geldiler. Trump ve ekibi bu kurumları ABD halkının kendi çıkarları için savaşılması gereken kurumlar olarak görüyor. Ancak bunların yerine nasıl bir düzenin kurulacağı daha netleşmedi. ABD bu yeni düzenin kurallarını II. Dünya Savaşı sonrasında olduğu gibi kendi belirlemek istiyor. Bu isteğinin önündeki tek engel ise Çin.
Gelişmelerin dünyayı nasıl bir sisteme evireceği henüz çok net değil.
Ancak bugün için kesin olan bir şey var ki, yeni dönemin servet birikiminin kaynağı teknoloji üzerindeki hâkimiyet.
Şu anda teknoloji yeni “en” zenginleri yaratmaya başladı. Trump’ın yeni törenindeki o resim işte o yüzden önemli.