Ülke kurtaranları kim kurtaracak?..
Son bir yıl içinde euro bölgesinde ikinci ülke kurtarma operasyonunun gündeme gelmesi, ilkinde ise alınan önlemlere rağmen hedeflere ulaşılamamış olması belirsizlik ve kırılganlığı arttırıyor. Mevcut yaklaşımın sorunların büyümesi pahasına günü kurtarmaktan başka bir işe yaramayacağı kanaati güçleniyor. Finansal piyasalardaki gerginlik devam ediyor, üçüncü kurtarma paketine ilişkin spekülasyon sistemik risk algalamasını büyütürken güven bunalımını derinleştiriyor.
Yunanistan örneğinde olduğu gibi İrlanda da kemer sıkacak mış: vergiler artar iken özellikle sosyal harcamalar kısılacak, bütçe açığı kademeli olarak yüzde 3'ün altına çekilecekmiş. Kurtarma paketi çerçevesindeki kaynak aktarımının devamı bu konudaki başarıya bağımlı olacakmış... Burada bir tuhaflık var: küresel koşullar düzelmeden büyüme söz konusu olamayacak ve söz konusu önlemler ekonomiyi dahada daralmaya zorlayacak, hedeflerin yakalanması mümkün olmayacak; yönetimle toplum arasındaki gerginlik giderek büyüyecek ve güven bunalımı derinleşelecek, fakat kamu kesimi ve mali sektör geçici bir süre için rahat nefes alacak! İkinci; üçüncü kurtarma paketlerinin ne zaman devreye gireceği spekülasyonu en geç iki yıl içinde harekete geçecek ve maliyeti çok daha ağır olacak. Sorunun kökenine inip, kalıcı çözüm peşinde koşulmadığı sürece bu kısır döngü kendi kendini besleyecek.
Bütçe açığı ve aşırı borçların en az iki temel sebebi var: olumsuz küresel koşullar ve buna bağlı olarak azalan faaliyet gelirleri sorunları üretiyor ve büyütüyor. Gelir azalmasına kayıtsız kalınması sorunlu kredi hacmini arttırırken kamu dengesini de olumsuzlaştırıyor. Bu durum dikkate alınmadan kamu dengesi ve mali sektöre odaklanıp faturanın kısmende olsa geniş kesimlere çıkarılması binilen dalın kesilmesi gibi bir tablo yaratıyor. Kamu dengesi ve mali sektörün durumu yerleşiklerin satınalma gücü erimeye devam ettiği veya bu eğilim terse çevrilemediği sürece düzelmez, tam aksine ağırlaşır. Bu açıdan bakıldığında Yunanistan'da gündeme gelen ek önlem ihtiyacı sürpriz değildir.
Görünüme bakılır ise küresel koşulların düzelmesi olası değildir. Euro bölgesi yetkilileride gerçekleri görmek ve sorunun kökenine inmek konusunda basiretsizliğini sürdürmeye devam edecek gibi görünmektedir. Hal böyle olunca ekonominin daralmaya devam etmesi, kamu açıklarının hedefler doğrultusunda kontrol altına alınmaması ve sorunlu kredi hacminin artması oldukça yüksek bir olasılıktır. Bu Avrupa Birliği'nin ve eorunun geleceğine ilişkin beklentileri olumsuzlaştıracak, küresel sorunların iyice ağırlaşmasına ve güven bunalımının derinleşmesine katkı yapacaktır. Finansal piyasaların talep ettiği gibi Avrupa Merkez Bankası'nın daha yoğun bir şekilde tahvil alarak devreye girmesi kısmen bir farklılaşma sağlasada, orta vadede sonuç değişmeyecektir. ABD'li yetkililerin önerdiği gibi daha az sorunlu ekonomilerin talep artışına odaklanması, diğerlerinin ise mali disipline önem vermesi şeklindeki yaklaşımı da kalıcı çözüm yönünde bir eğilim yaratamaz; sadece daha az sorunlu olanların da hızla olumsuzlaşması pahasına belki gün kuratırılır, kısa vadede olumsuz baskıyı azaltabilir.
Göreceli olarak zorunlu ihtiyaç maddesi fiyatları yükseldiği sürece euro bölgesinde satınalma gücü eriyecek, AB üyelerinin ekonomik sorunları ağırlaşacak, rekabet gücü eriyecek ve bu büyük pazar daralacak. Kısa vadeli piyasa eğilimlerine bakarak durumun daha farklı olduğunu düşünmek pek gerçekçi olmaz. Ayrıca finansal piyasaların görmek istediği gibi Avrupa Merkez Bankası sorunlu tahvil almak durumunda kalır ise bunun yaratacağı eğilimlerde bir yandan korumacılığı diğer yandan enflasyonu besleyerek sorunları ağırlaştırabilir. Olumlu seçeneklerin tükenmiş oluşu, olumsuzlar arasında hangisinin daha az olumsuz oldğu konusundaki kısır tartışmalar gerçeği görmeyi zorlaştırıyor. Faaliyet gelirlerindeki erime önlenemediği sürece sorurnlar ağırlaşacak, çok daha zor koşullarla karşılanmadan küresel akıl devreye giremeyecek ve yeni bir düzen lehine uzlaşı pek mümkün olamayacak gibi görünüyor. Euro bölgesinde yaşananlar Türkiye'yi de çok yakından ilgilendiriyor. Söz konusu bölgedeki faaliyet geliri azalması bizi de aynı yönde etkiliyor...