Ulaşıma dair
Normalde bu köşede makroekonomi ağırlıklı değerlendirmeler yazardım ama bu kez biraz farklı davranmak istiyorum. Medeniyetle otomobil sahipliği arasında bir paralellik olduğu söylenir.
Ülkenizde 1000 kişide kaç kişide otomobil olması, medeniyet seviyenizle uzaktan yakında ilişkisi yok.
Bence 1000 kişide kaç kişinin emniyet şeridi işgali yapmadığı, medeniyet seviyenizi gösteren bir unsurdur. Sadece emniyet şeridi değil ki… Göz göre göre başkasının hakkını gasp edenler, iki şeritli yolu, üçe-beşe çıkartanlar…
Bu adamların/kadınların üç, beş, yedi otomobili olsa ne olur olmasa kaç yazar. Bir de farklı bir durum var. Özellikle İstanbul’da şehir (ki ben bir şehir planlamacısı değilim ama zaten bundan daha kötü yapamazdım) insanları otomobil kullanmaya itiyor. Bu yazıyı yazmak için gazeteye gelirken belediyenin bizim paralarımızla yaptığı ve övündüğü metro ilanları geldi gözümün önüne. Kartal-4. Levent arasının 66 dakika süreceği yazıyor. Taksim’den Atatürk Havalimanı’na 43.5 dakikada ulaşılacağı yazıyordu.
Aklıma geldi, yazıyı yazarken yine belediyenin yol durumunu veren uygulamasına girdim. Pazar günü saat 12:55 itibariyle 33 kilometrelik Kartal-4. Levent güzergahı 22 dakika,
Taksim’den 21 kilometre olan havaalanı mesafesinin ise 26 dakikada geçileceği yazıyordu. Yani yollar rahatken otomobilli tercih ederseniz çok daha kısa bir sürede varıyorsunuz.
Boşken 20 dakikada gidilebilen bir rotayı normal işgünlerinde 2 saate çıkarmak ve sonra bu süreyi raylı sistemle yarıya indirmek bir başarı sayılabilir mi?
Bunun adı ölümü gösterip sıtmaya razı etmektir.
Bu arada o metro hattına binebilmek için, yine en az bir tane olmak üzere minibüs, otobüs, taksi gibi tekerlekli taşıma aracına binmek gerekliliği de unutulmamalı. O zaman ne anladım
ben bu işten…
İstanbul’da metrobüs gibi çağdışı bir uygulama var. Çağdışı çünkü, mevcut yoldan çalarak, oraya otobüs kondu. Vakit kazandırıyor mu evet? Çünkü, otomobiller için daha da daraltılan yolda trafik sıkışırken, bu otobüsler kendileri için açılmış ekspres yoldan gidiyor. Bu sayede köprü trafiğine takılmıyorsunuz. Benim bir önerim daha var. Yenisini yapmak yerine köprüleri kaldırın, bu sayede Köprü trafiği kavramı ortadan kalkar. Saçma mı geldi?
Evet olabilir, ama devrim diye sunulan çözümlerin yanında çok da eğreti durmuyor.