Ukrayna-Rusya krizi öncesi, olası sonuçlar ve sonrası... Kazanan var mı? - 3

Prof. Dr. Ragıp Kutay KARACA
Prof. Dr. Ragıp Kutay KARACA DIŞ POLİTİKANALİZ [email protected]

Geçen haftaki yazımda “Rusya-Ukrayna krizinin siyasi kazananının şimdilik ABD olduğu görülüyor” diye bir öngörüde bulunmuş ve bu öngörüyü “ABD’nin Avrupa’nın enerji açlığına nasıl çözüm bulacağı konusuyla doğrudan ilintili olması” ile eşleştirmiştim. ABD siyasi olarak kazanacaksa Batı bloğunun diğer ortağı AB’nin geleceği, bu kriz özelinde, nasıl şekillenecek?

AB için birçok olumsuz durum ortaya çıkıyor. Bunlardan en önemlisi, Avrupa’nın Rusya’dan enerji, hububat ve maden tedarik ediyor olması… Bu üç kalem dünyada ikamesi kolay gerçekleştirilemeyecek ürünlerdir.

AB’nin, işgal öncesinde, Rusya’ya bağımlılığı ham petrolde yüzde 29,9, kömürde yüzde 46,7 ve doğal gazda yüzde 41,1’dir. IMF’nin Temmuz 2022 raporuna göre 2022 yılında, karşılıklı yaptırımlar nedeniyle, 2021 yılına nazaran Rusya’dan tedarik yüzde 60 azalmış durumda. Bu kalemlerin tamamen ikame edilmesi zor olabilir. Bu nedenle bu kalemlere yönelik yeni merkezler bulmak ve daha önemlisi yeni yatırımlar gerçekleştirmek gerekecek. Bunlar da ekonomileri üzerinde büyük maliyet demek.

Avrupa şimdiye kadar Rusya’dan ithalat azalmalarını telafi edebildi, ancak!

Alternatif gaz ve güç kaynakları önümüzdeki 12 ay içinde Rus gazının yaklaşık üçte ikisinin yerini alabilir. Ancak küresel arzda bir belirsizlik var. Ayrıca bazı bölgesel dağıtım sistemlerinde yaşanan sınırlamalar, Almanya ve İtalya da dahil olmak üzere Orta ve Doğu Avrupa’da Rus enerjisine büyük ölçüde bağımlı olan birçok ülkeyi savunmasız bırakıyor. Bununla birlikte, kış mevsiminde yaşanabilecek uzun enerji kesintileri bölgesel kıtlıklara, bununla beraber çok yüksek fiyatlara ve dolayısıyla bazı ülkelerde hayatın durmasına yol açabilir.

Ukrayna krizinde bir kez daha gün yüzüne çıkan sonuçlardan birisi Rusya’nın güvenlik algısı ve bu doğrultuda oluşturduğu güvenlik doktrinlerinin, Avrupa merkezli bölgesel güvenlik paradigmalarını doğrudan etkileyen bir yapıya sahip olduğudur. Bu gerçeğin yanında Ukrayna krizi, AB dış politikasının Avrupa güvenlik mimarisinin ancak Rusya’yla birlikte sağlanabileceği, Rusya olmadan bunun mümkün olamayacağı tezini de çürüttü.

AB, bir uluslararası örgüt olarak, ortak savunma ve güvenlik konusunda birçok proje üretse de başta iki büyük güç Almanya ve Fransa olmak üzere üyelerinin Rusya’yla ilişkiler konusunda ekonomik çıkarlarını önceleyen ulusal politikalarını kıramadı. AB’nin kurucu ülkeleri kendi ulusal ekonomik çıkarlarını riske atmamak için Rusya’yı “idare etme” politikasını ısrarla uygulamışlardır. AB’nin bu politikası da Ukrayna kriziyle son buldu. AB, ABD’nin güvenlik vagonuna bindi Tabii Ukrayna kriziyle bu politikaların çürümesi en çok ABD’nin işine yaradı.

AB, ABD’nin güvenlik vagonuna çok daha sıkı eklemlenmek zorunda kaldı. ABD’nin güvenlik vagonunda yer alırken sürekli kaçındıkları savunma harcamalarını artırmak, Avrupa ekonomileri üzerinde olumsuz etkiler yaratmakla kalmayacak, ABD’ye savunma alımlarında bağımlılığı daha da artırabilecek.

Sonuç mu? AB için ekonomik güç olarak tanımlanmanın ötesine geçemeyeceği bir gelecek söz konusu. Ancak en önemlisi, Ukrayna krizi AB’nin dünya siyasetinde artık bir söz sahibi olmadığını da gösterdi.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Trump’ın yeni dönemi 22 Kasım 2024
Ortak Türk Alfabesi 19 Eylül 2024