Ukrayna nasıl çöktü?
Geçen hafta benmle temasa geçen Ukrayna'daki bir araştırma enstitüsü, Türkiye'nin bankacılık krizi özümleme deneyimi ile ilgili bilgi istiyordu. Son yıllarda doğu Avrupa'nın hızlı büyüyen ekonomilerinden olan Ukrayna geçen hafta IMF ile 16.5 milyar dolarlık bir program üzerinde anlaştı. Bu rakam Ukrayna GSYİH'nin yüzde 11'ine denk geliyor. Yani sorun büyük. Macaristan ve Ukrayna'yla birlikte IMF'nin Doğu Avrupa'ya tahsis ettiği fon taahhüdü 32 milyar dolara ulaştı. Bu IMF şu anki fonlama gücünün yüzde 16'sına tekabül ediyor.
Ukrayna'yı IMF finansmanı kullanmaya zorlayan sıkıntılar temelinde bankacılık sektörüne dayanıyor ve ABDdeki duruma bir ölçüde benziyor.
Son 5 yılda, Ukrayna bankacılık sisteminin özel sektöre sağladığı krediler yedi kat arttı. Bunun büyük kısmı tüketici kredileri şeklinde oldu ve özel tüketim hızla arttı. Eski Doğu Bloku ve diğer gelişen ekonomilerin en önemli sıkıntıları olan bekletilmiş talep (pent-up demand) finans kesiminin tüketicilere sorunsuz kredi sağladığı bir ortamda öldürücü bir etki yapabiliyor. Bu durum, bir taraftan iç piyasayı tüketim malları açısından hızlandırırken öte yandan varlık piyasalarını, özellikle de gayrimenkul fiyatlarını artırıyor.
Düşük biz bazdan başlayan Ukrayna gayrimenkul piyasaları bir taraftan genel iyimserlik, diğer taraftan da yabancı yatırımlar ve bankaların finansman sağlamasıyla Ukrayna'da çık hızlı yükseldi. 2001 ile 2007 yılları arasında Ukrayna'da gayrimenkul fiyatları sekiz kat arttı ve Moskova'nın gerisinde kalsa da ortalamada Türkiye, Yunanistan gibi birçok ülkenin de üzerine çıktı.
İpotek temelinde çalışan bankacılık sisteminde, gayrimenkul fiyatlarındaki artış teminat kapasitesini artırıyor ve dolayısıyla aşırı kredi genişlemesini destekliyor. Böyle bir arkaplan GSYİH büyümesinin yüzde 8'lere yaklaştığı son dönemde kredi genişlemesini reel bazda senede yüzde 70'lerin üzerine çıkardı.
Öte yandan, son yıllarda artan metal fiyatları ve bunu takip eden tarım ürünü fiyatları Ukrayna'nın ihracat performansını yükseltti. Ancak cari denge kötüye gitti. Zira bir yandan artan petrol ve doğalgaz ithalatı diğer yandan da hızla artan tüketim eğilimi ithalatı ve dolayısıyla ticaret dengesini olumsuz etkiledi. Ticaret dengesi Türkiye ve diğer birçok ekonomide olduğu gibi Ukrayna'da da cari açığın ana belirleyicisi dahası Ukrayna'da ticaret dışı kalemler de cari dengeye negatif katkı yapıyor.
İçeri giren fonların sterilize edilmemesi Ukrayna'da parasal genişleme ve enflasyonda artışı beraberinde getirdi. Kurun fillen dolara bağlanmış olması (IMF kabul etmese de) reel olarak değerlenmesine sebep oldu. Bu da yukarıda bahsedlen tüketim artışının cari açığa tercüme edilmesine oldu.
Son aylardaki iki gelişme Ukrayna'daki balonu patlattı. Bunlardan birincisi ABD'de isimleri Ukrayna'nın kendisinden daha iyi bilinen yüzyıllık dev bankaların batmasının psikolojik etkisiydi. Ukrayna bankacılık sistemindeki diğer bir risk kaynağı da fonlama tarafında dış kaynaklı borçların yoğunluydu. Bankaların gayrimenkule dayalı riskleri, gayrimenkul fiyatlarındaki olası düşüş ve dış kaynaklara bağımlılıkla birleşince sürdürülebilirlik ortadan kalktı. İkincisi petrol ile birlikte çelik fyatlarındaki düzeltmeydi. Brezilya'da olduğu gibi, Ukrayna tecrübesi de meta temelli ihracat yapısının risklerini gösterdi. Dahası, çelik ve buğday'ın Körfez ülkelerinin ihraç malı olan petrolden farkı üretim süreçleri ve marjlardan kaynaklanıyor. Dahası, Körfez ülkeleri fiyat düşme filmini daha önce gördükleri için bu kez fon fazlasını (biraz!) daha akıllıca kullanıyorlar. Ukrayna'da ise durum farklıydı. Öncelikle ihracat artışı cari fazlaya dönüşemedi. Hatta tam tersi oldu. Cari fazla yukarıda anlatılan süreç içinde cari açığa dönüştü. İkincisi
ihracat artışı Körfez ülkelerinin aksine kamuya değil özel kesime yansıdı ve süreç içinde bir tüketi patlaması yaşandı.
Türkiye ile kısa bir karşılaştırma: Türkiye bankacılık açısından hızlı ancak Ukrayna'dan daha dengeli bir genişleme yaşadı. Dış kaynaklara bağımlılığı daha az ve sermaye yeterliliği ortalama olarak daha yüksek. Türkiye'nin ihracatı Ukrayna'ya göre daha çeşitlenmiş durumda. Buna karşılık dış açığı daha yüksek. Sonuçta, Türkiye bu kez bankacılık temelli bir kriz yaşaması düşük bir ihtimal. Ancak yavaşlamanın getireceği etkiler bankacılık sektörü üzernde baskı oluşturabilir. Öte yandan, YTL'nn 1,5 civarında kalması Türkiye için bir şans olacak. Bilançoları bozsa da düşük YTL ihracat üzerinde olumlu etki yapacak. Ancak sanayici Adnan Dalgakıran'ın hatırlattığı gibi Doğu Asya'dakiler hariç Türkiye'nin rakiplerinin de kurlarının düştüğünü unutmayalım.