Üçüncü çeyrek büyümesi daha mı kötü?
Gelecek hafta içinde 2012'nin ikinci çeyreğinde ekonomimizin ne kadar büyüdüğünü öğreneceğiz. İlk çeyrekteki büyüme hızımız yüzde 3.2 olarak gerçekleşmişti. İkinci çeyrek büyümesinin de bu düzeye yakın bir yerde gerçekleşeceği anlaşılıyor. Gelen son veriler ise, 2012'nin ilk yarısında ekonomimizin içinde bulunduğu 'potansiyelinin belirgin biçiminde altında' büyüme döneminin üçüncü çeyrekte de sürdüğünü, henüz bir toparlanmanın gerçekleşmediğini ima ediyorlar. Elbette üçüncü çeyrek için henüz kesin bir yargıya varmak zor, zira elimizde büyümeyle ilgili en güncel veriler temmuz ve biraz da ağustos ayına aitler. Ancak bu verilerin, üçüncü çeyrekteki büyümenin ilk yarıdakinden de düşük olabileceği ihtimalini akla getirdiklerini de not etmekte yarar var. Bu veriler neler?
İlk veri, tarım katma değerine ilişkin. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) yılın ilk bitkisel üretim tahminlerini geçen hafta içinde açıkladı. Tahıl üretiminde bir yıl öncesine kıyasla düşüş tahmin ediyor, sebze ve meyvede ise artış. Tarım katma değeri, gayri safi yurtiçi hasılanın yüzde 10'undan biraz az. Bunun önemli kısmı üçüncü çeyrekte elde ediliyor. Daha sonra üçüncü ve ikinci çeyrek geliyor. Tarım katma değerinin önemli bir kısmını oluşturan tahıl hasadı, bilebildiğim kadarıyla, büyük ölçüde ikinci çeyreğin son ayı ile üçüncü çeyreğin ilk ayında yapılıyor. Bu bilgiler ışığında, hem 2012 büyümesine hem de ikinci ve üçüncü çeyrek büyümelerine tarımın etkisinin olumsuz yönde olacağı belirtilebilir. 'Olumsuzluktan' muradım, diğer sektörlerdeki büyümeden daha düşük bir büyüme; illa küçülme olması gerekmiyor.
İkinci veri ithalat. Büyümeyle ilişkisi açısından ithalat verilerine enerji ithalatını dışlayarak bakmak gerekiyor. Son aylardaki gelişmeler çerçevesinde, aynı dışlama işlemini bir ithalat kalemine daha uygulamakta yarar var: İran'a yapılan altın ihracatı için önemli miktarda altın da ithal ediliyor. Bunun da büyüme oranımızla bir ilişkisi yok. Enerji ve altın dışı ithalatımız, geçen yılın sonundan beri, bir yıl öncesinin aynı ayına kıyasla daha düşük. Grafikte, Ocak 2008 - Temmuz 2012 dönemi için, bir yıl öncesinin aynı ayına kıyasla altın ve enerji hariç ithalatımızın (arındırılmış ithalat) yüzde değişimleri gösteriliyor. Arındırılmış ithalatımızın yıllık yüzde değişimi küresel kriz döneminde eksi değerler alıyor, bir de son aylarda. Elbette son aylardaki ithalat azalması, küresel krizdekinden çok daha ılımlı ama büyüme oranımızdaki yavaş artışın üçüncü çeyrekte de sürdüğüne dair bir fikir verdiği de açık.
Üçüncü çeyrek büyüme hızımıza ilişkin iyi şeyler söylemeyen üçüncü veri ise yine dış ticarete ilişkin. TÜİK temmuz ayı, Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) ise ağustos ayına ait geçici ihracat verilerini açıkladılar. TÜİK verilerine yine altın ihracatını dışlayarak bakmakta yarar var. Altın dışı ihracatımız bir süredir iyi bir performans göstermiyor. Son dört ayda gerçekleşen yıllık yüzde artışlar şöyle: 0.6, eksi 0.6, 6.3 ve 3.1. TİM verileri ise zaten altın ihracatı rakamlarını kapsamıyor. Bir yıl öncesinin aynı ayına kıyasla ağustos ayında ihracatımız yüzde 4.6 azaldı.
Büyüme oranımızın yılın ikinci yarısında nasıl şekilleneceği elbette başka unsurlara da bağlı. Bunların başında yurtiçi kredi gelişmeleri ile uluslararası risk alma iştahındaki hareketler geliyor. Kredi gelişmelerini başka bir yazıda ele almak istiyorum. Risk alma iştahı ise Avrupa ve ABD'de olacak bitecek tarafından belirlenecek. Bu açıdan çok kritik günler var önümüzde. 6 Eylül'de Avrupa Merkez Bankası'nın, 12-13 Eylül'de ise ABD Merkez Bankası'nın toplantıları var. Yine 12 Eylül'de, Almanya Anayasa Mahkemesi kalıcı Avrupa İstikrar Mekanizması'nın (ESM) kurulmasına ilişkin yasanın iptal edilmesini isteyen başvuruyu görüşecek. Bakalım risk alma iştahını artıran kararlar çıkacak mı? Böyle olması durumunda, dördüncü çeyreğin büyüme oranımız açısından ilk üçünden olumlu yönde ayrışması beklenir. Risk alma iştahı azalırsa ise tam tersi gerçekleşir.