Üçüncü çeyrek büyümesi çift hanede

Orkun GÖDEK
Orkun GÖDEK Bakış Açısı

Pazartesi günü TÜİK tarafından üçüncü çeyreğe ait Türkiye ekonomisi büyüme rakamları açıklandı. Piyasada oluşan konsensüsün üzerinde çift hanede büyüme performansı ile karşılaştık. Kurum tarafından yapılan hesaplama revizyonu ardından büyüme verisine dair kavramlarda karışıklık had safhaya ulaşmış durumda. Çift hane olarak tanımladığımız yüzde 11.1 rakamı, 2016 yılının üçüncü çeyreğine göre 2017’nin aynı döneminde ortaya konulan performansı ifade ediyor. Zincirlenmiş hacim endeksi de cari olmayan fiyatlardan oluşuyor.

Ciddi ölçekte ekonomik genişleme durumundan bahsediyoruz. Öncelikle bu konunun altını çizmek gerekiyor. 2016’da yaşanan politik problemlerin kredi derecelendirme notlarının kaybı ile birleşmesinin ardından devam eden sorunların 2017’ye yansımaması, en azından ölçeğinin azalması adına atılan teşvik adımlarının büyümedeki itici güç olduğunu bilerek yorumlamakta fayda var. Böylesi daha sağlıklı. Kredi Garanti Fonu (KGF)’nin sağladığı avantajlı durumun en yakından hissedildiği iki çeyrek ikinci ve üçüncü çeyrek dönemleridir. Büyüme rakamları da bu gerçeği teyit eder konumda.

GSYH’yi oluşturan faaliyetler açısından dört ana sektörü incelediğimizde genele yayılan bir genişleme durumu ile karşılaşıyoruz. Zincirlenmiş endeksin yıllık değişimine göre en ciddi performans yüzde 20.7 ile hizmetler sektöründe gerçekleşiyor.  İnşaat yüzde 18.7, sanayi 14.8 ve tarım ise yüzde 2.8 yükseliş sergiliyor. 2016’nın eşdeğer döneminde darbe girişimi sonrası oluşan negatif ortamı ve 27 çeyrek sonra karşılaşılan eksi performansın getirdiği baz etkisi gerçeğini de bir köşeye not edelim.

Yıldan yıla yüzde 14.8 yükselen sanayide önemli bir bölümünü oluşturan imalat sanayi kaleminin performansı yüzde 15.2 artış şeklinde gerçekleşti. Dayanıklı mallar kalemindeki yüzde 31.1’lik yükselişle vergi indirimlerinin üçüncü çeyrekte sona erdiğini ve perakende tarafını hareketlendirdiğini düşündüğümüzde, karşılaşılan rakam şaşırtıcı olmasa gerek.

Temmuz-Eylül döneminde Türkiye ekonomisi içerisinde özel ve kamu tüketimlerinden oluşan toplam tüketim kaleminin payı yüzde 71.4 oldu. Özel tüketimin yıldan yıla yüzde 11.7 artış gösterdiği ortamda, bir önceki çeyrek yüzde 2.1 gerileyen kamu tüketimi ise bu kez yüzde 2.8 artış gösterdi. Yöntem değişikliğinden önce kamu ve özel şeklinde ayrımını görebildiğimiz yatırımlar yüzde 12.4 yükselişle dikkat çekti. 2016’nın üçüncü çeyreğinde yüzde 0.3 artış gösteren yatırımlar o dönemden bu yana ortalamada yüzde 24.2 genişledi. 2017’nin ikinci ve üçüncü çeyreklerindeki ortalama genişleme yüzde 10.2.

Verinin en fazla ilgi uyandıran kısmı makine ve teçhizat yatırımlarında yıllık yüzde 15.3 artış gerçekleşmesi. Böylece 2016’nın ikinci çeyreğindeki yüzde 0.2’lik yükselişin ardından başlayan gerileme süreci sonra ermiş oldu. Son dönem içerisinde artan ‘yatırım eksiği’ eleştirilerini düşündüğümüzde yıldan yıla da olsa genişleme ile karşılaşmak umut verici.

Son olarak, mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış verilere de değinmek gerekiyor. Çeyrekten çeyreğe ekonomik genişleme performansımız yüzde 1.2 seviyesinde gerçekleşti. Bir önceki çeyrek rakamının yüzde 2.2 olduğunu düşündüğümüzde, kısmi dengelenme sürecinin başladığı çıkarımını yapmak çok da yanlış olmayacaktır. 2016’nın üçüncü çeyreğindeki yüzde 2.7’lik daralmadan bu yana en düşük çeyrek dönemlik arındırılmış büyüme performansından bahsettiğimizin altını da çizmemiz gerek. Benzer performans 2016’nın ikinci çeyreğinde aynı rakam ile takip edilmişti. Takvim etkisinden arındırılış büyüme rakamı ise yüzde 9.56.

Net/net baktığımızda çift hane büyüme rakamına üzülmek için gerekçe yok. Alt kalemleri ve detayları da dikkate aldığımız süre boyunca emsallerimiz arasında dikkat çekmeyecek bir performans olduğunu iddia etmek güç. Kısmi dengelenme süreci başladığına göre mevcut seviyelerde büyüme performansının da ‘ekonomide ısınma ihitmali’ne karşı aynı momentum ile devam etmesi de güç. Yıllık ortalama TÜFE’nin yüzde 10’un üzerine tırmandığı ortamda soluklanmaya ihtiyacımız olduğunuz söylemek rahatsız edici olmamalı. Kaliteli büyümeyi yakalayabildiğimiz, istihdamı yaratabildiğimiz, küresel koşulların da desteklediği ortalama büyümelerimize erişebilmek dileğiyle.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
ECB hamleleri ve riskler 14 Eylül 2019
GOÜ heyecanı her yerde 07 Eylül 2019
Beklemekle oluyor mu? 17 Ağustos 2019