Uçan “dolar” olsun

Dr. Hakan ÇINAR
Dr. Hakan ÇINAR SIRADIŞI [email protected]

Tabi ya neden üzülüyoruz ki, dolar yükselmiş diye; bırakın uçan dolar olsun, biz Türk Lirası’na bakalım. Daha şunun şurasında bir ay önce bir arkadaşım, Türkiye’den Avrupa’ya yapılan ihracatlarda Türk Lirası kullanımının arttığını söylemişti de hepimiz sevinmiştik. Demek ki euro karşısında TL’ye olan güven daha fazla diye düşünmüştük. Nasıl bir ortam var ki demek, döviz, bilhassa da dolar, bu denli değişime uğruyor, bu denli yükselebiliyor. Dolar 2.93’ü görürken, euro duruyor mu, o da artıyor elbette, şu an baktığımda onun da 3,24’lere geldiğini görebiliyoruz.

Bana ülkemizde var olan bir tane sebep söyleyin ki, kurun artmasına neden olmasın. İç karışıklık derseniz var, kurulamayan hükümet derseniz var, erken seçim ve şimdi bir de yeni tanışacağımız seçim hükümeti kaosu derseniz o da var. Daha ne olsun ki bilemedim; tüm etmenler, yabancı yatırımcıları da, borsada parası olanları da korkutmak ve kaçırmak için gayet de yeterli. Yalın bir şekilde anlatmak gerekir ise, işte bu yabancılar ülkemizden çıkmak için var olan bu Türk Liraları’nı satıp, diğer bir deyişle dövize çevirip el sallayarak, pardon düzeltiyorum, arkalarına bile bakmadan gidiyorlar. Tabi bu esnada da döviz satın alarak, dövizin artmasında da başrolü oynuyorlar. Doların artışı nelere sebebiyet veriyor bir bakalım, hayatımızı nasıl etkilediğini biraz anlamaya çalışalım.

Şubat ayı ortasında yazdığım bir yazımda doların 2,51 i görmesinden ötürü kurlar çıldırmış olmalı demiş, bu artışı özellikle ABD’deki işlerin iyi gitmesine bağlamıştım. O dönemde euro pek de artmıyor, yerinde sayıyor demiştim. Şimdi durum yine benzer, ancak ülkemizde doların bollaşması söz konusu olabilir ise, fiyatının düşmesine, ülkemizden çıkması ise, fiyatının artmasına neden olacak. Euro ile ihracat yapmamız, bu para biriminin biraz daha fazla var olmasına ve satma rağbetinin de çok olmamasına bağlı olarak aşırı bir yükselme göstermiyor. Önce ihracatçılarımız açısından bakalım; hiç de öyle zannedildiği gibi, kur artışlarının lehine olduğunu düşünmüyorum. Zaten TİM Başkanı sayın Mehmet Büyükekşi’de çok geçmeden bu yönde bir açıklama yaptı ve hammadde maliyetlerinin dolara bağlı olmasından ötürü arttığından söz etti. Ücretli çalışanların durumuna baktığımızda ise, maalesef hiç de iç açıcı olmayan tablolar ile karşılaşıyoruz. Daha 1 ay önce asgari ücret 371 dolar iken, Ağustosta bu rakam 348 dolara geriledi. Doların artma kararının gerisinde, ABD Merkezi Bankası FED’in tahvil alımını azaltma yönündeki kararın da etkisi olduğunu elbette göz ardı etmiyoruz. Ancak şu bir gerçek ki, tüm bu gelişmeler nerede duracağı yönünde bizlere hiçbir işaret veremiyor. Kalkınma Bakanı sayın Cevdet Yılmaz, bu artışların geçici olduğunu söylerken, durumu neredeyse hiç Türkiye’deki gelişmelere bağlamıyor desek abartmış olmayız. Bakan’ın görüşlerine saygı duymakla birlikte ülkemiz etmenlerinin ağırlığını yok sayamayız. Felaket senaryosu yazmak istemem, ancak mevcut durumun zaten artmaya başlayan faizleri daha da körükleyeceği, bunun da bilhassa konut satışlarına olumsuz etki edeceğini görebilmek pek de zor değil. 

Türk halkı istikrar istiyor, istikrarı seviyor. Kim sevmez ve istemez ki. Bunun tarifi seçim midir, bunun tarifi kenetlenmek midir, yoksa güçlü ve kalıcı ekonomik tedbirler ve yatırımları çekmek için gerekli düzenlemeler midir, tartışılır. Tartışamayacağımız tek şey var şu sıra, dolar uçmaya devam ediyor. 

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar