Uçak gemisinden sonra şimdi sıra gemi motoru inşasında
Metin Kalkavan…
İstanbul ve Marmara, Ege, Akdeniz, Karadeniz Bölgeleri Deniz Ticaret Odası Başkanı…
Denizin çok geniş bir alanı var. Balıkçılık da içinde gemi inşası da…
Tersaneler, armatörler, limanlar, yat imalatı, yakıt ikmali, deniz turizmi hepsi içinde…
Bakım tutumcular da, deniz altı inşaatçıları da…
Saatlerce konuşsak bitmez ama ne zamandır konuşamamıştık Başkan Kalkavan’la…
Ayrıca Katar’da uluslararası savunma sanayii fuarına katıldılar. Burada da neler olup, bitiyor, meraktayız…
★ ★ ★
Sohbette, Anadolu Shipyard CEO’su Süalp Ürkmez, Gemi Yakıt İkmalcileri Derneği Başkanı Ali Deniz Eraydın ve Türkon’da özel müşteriler satış şefi olan kızı Ecem Kalkavan da vardı.
Deniz Eraydın, Türkiye’ye gelen yabancı gemilere yakıt ikmalinin yarattığı ihracata dikkat çekti. İlginç bir bilgi verdi: “Yılda 50-55 bin gemiye yakıt ikmali yaptığımız oluyor. Bu işten elde edilen ciro ise 1.5- 2 milyar doları buluyor. 2017’de ise 43 bin gemiye 2.8 milyon ton yakıt verdik. Böylece Novorossiysk ve Pire Limanı’nı geçtik…”
Sonra Kalkavan başka bir alanda bilgi paylaştı:
“55-60 kadar tersanemiz yabancı gemilere tamir-bakım hizmeti veriyor. Tamir-bakım işlerinin yüzde 90’ı yabancılara dönük. Cirosu da 1 milyar doları buluyor.”
★ ★ ★
Sohbete Katar ile devam ettik…
“Uzun zamandır katılıyoruz fuarlara ama bu kadar başarılı bir fuar olmamıştı” dedi Başkan Kalkavan, “39 Türk firması katıldık. Ben ilk defa bu kadar çok keyif aldığımı hissettim. Sonuçlar da güzel. Bir kez fuarda 800 milyon dolarlık anlaşma imzalandı. Bunun da 500 milyon dolarını deniz platformları oluşturdu…”
Deniz platformları?
“Deniz platformları dediğimiz, çeşitli tipteki askeri savaş gemileri ve özellikli deniz araçları. Ve ortalama kilosu 150 dolara geliyor. Biliyorsunuz, Türkiye ihracatının ortalama kilosu 1.5 dolar…”
Ardından eklemeyi ihmal etmedi:
“Türk Silahlı Kuvvetleri’miz referansımız olunca ihracatta işimiz kolaylaşıyor…”
★ ★ ★
Peki, başka önemli ne gelişmeler var sektörde?
“Tarihi bir an yaşıyor Türkiye” dedi Kalkavan ve devam etti: “Uçak gemisi yapıyor Türkiye. Modern uçak gemisi yapıyor. Kastım şu: Eskiden uçak gemileri 300 metre ve üzerinde olurdu. Şimdi uçakların iniş imkanları da geliştiği için, çok daha kısaldı. Modern uçak gemileri 200-230 metre civarında. Uçaklar, bizimkinde olduğu gibi fırlatma rampasıyla yüzde 70 yakıt doluluğu ile kalkabiliyor…”
Sanki daha mütevazı bir proje gibiydi bizim hatırladığımız…
“Türkiye buna başladığı zaman küçük görünüyordu. Havuzlu çıkarma gemisi denildi. Havuzlu dediğimiz şu: Arkasından kapağı açılır geminin, su girer, içindeki çıkartma gemileri çıkar…”
Geminin içinden gemi çıkıyor yani…
“Evet, o çıkartma gemilerine de, tank koyabilirsiniz, mekanize tugay koyabilirsiniz. İnanılmaz. 6 uçak koyabiliyorsunuz. İsterseniz 12 uçak. 3-4 kat hangar var çünkü. Helikopter koyabiliyorsunuz. Asansörlerle hangara indirip çıkartabiliyorsunuz. 1000-2000 metrekarelik hangarlar var.”
Ne kadar sürede yapılacak uçak gemisi?
“Yapımı 6 ila 10 sene arasında sürüyor. İlk gemiyi 2021’de teslim edeceğiz. İkincisi ise 2023’te…”
Sohbette bizimle birlikte olan Anadolu Shipyard CEO’su Süalp Ürkmez söze girdi:
"Metin Bey’in yaptığı gemi şu anda en modern uçak gemilerinden biri. Japonya’nın yaptığı uçak gemisi şu anda bizim yaptığımızdan 30 metre daha kısa. 19 bin tonluk bir gemi…”
Ya Türkiye’ninki?
“Bizimki, 27.7 bin tonluk. Daha önce denenmiş bir yapıda. İspanyolların Juan Carlos uçak gemisinin bir benzeri...”
Tasarımı bizim değil o zaman… “Deniz Kuvvetlerimiz ve devlet, bu kadar sofistike bir gemide daha önce denenmiş bir yapıyı tercih etti…”
Yeri gelmişken sorduk. Peki Anadolu Tersanesi neler yapıyor?
“Biz geçen sene Bayraktar’ı teslim ettik. Dünyanın en büyük çıkarma gemisi. Benzeri yok. Bize iki sipariş verilmişti. Diğeri de Sancaktar. Bayraktar’ın kardeşi. İkisi de 140 metre boyunda ve 18’er tank alıyor. Çok kısa süre içinde törenle teslim edeceğiz Sancaktar’ı da…”
Ancak mı yetişti?
“Aslında 4 aydır hazır Sancaktar. Bir ülke istedi. İhracat için bir süre beklettik devletle beraber. Yenisini teslim edeceğiz inşallah o tarafa da… İhracat için çok uğraşıyoruz. Aselsan’dan, Havelsan’dan aldığımız çok güçlü silah sistemleri var. Savaş kontrol merkezi var. Bu gemilerin tasarımı da yerli” dedi Süalp Ürkmez ve sözünü şöyle bağladı:
“Bu alanda çok ciddi bir birikim var. Elektronikçi, silahçı, sensörcü… Bizim eski deniz kuvvetleri personeli bu konularda çok uzman…”
★ ★ ★
“Bu birikim gerçekten kritik önemde” diye devam etti Metin Kalkavan, “Bu Türkiye’ye müthiş bir güç ve avantaj sağlıyor. Biz bu güce ve birikime dayanarak dünyanın her yerinde, askeri gemi inşasında uzman ve inovatif çözümler sunuyoruz. Bu amaçla Turkish Associated International Shipyards’ı oluşturduk…”
Kimler var TAIS’te? “5 önde gelen tersane var; Sedef, Anadolu, Sefine, Selah ve İstanbul… Denizde iyi bir koleksiyon oluşturduk. Amacımız yapılamayacak deniz aracı bırakmamak.”
Sonra biz sormadan kendisi söyledi:
“Ama gelin görün ki, motor fabrikası olmayan tek gemi inşa ülkesiyiz...”
Peki, o yönde bir girişim var mı?
“Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ısrarlı… Bize, ‘bedeli ne olursa olsun milli üretim yapın’ dedi. Bu noktaya da onun ısrarıyla geldik. Türkiye’deki tersanelerin “milli gemi” için ana yüklenici konumuna yükselmesi de o sayede oldu. ‘Milgem’ projesi ile bu alanda milli üretimin önü açıldı. Daha önce, Türk Silahlı Kuvvetleri için ya ABD ve Almanya’dan doğrudan ithalat yapılırdı. Ya da en iyi durumda biz onların taşeronu olurduk. Tayyip Bey, bu durumu kökten değiştirdi.”
Tamam ama ‘milli gemi’ ne kadar ‘fizibl’?
“Şöyle söyleyeyim; milli savaş gemilerimizi yaparak en az 2-3 milyar dolarlık tasarruf sağlayacağız” diye yanıtladı sorumuzu Metin Kalkavan. Sonra gemi motoru konusuna geri döndü:
“Beşli ortaklıkla kurduğumuz TAIS, motor fabrikası yatırımına hazırlanıyor. İki buçuk yıl sonra ilk motorumuzun prototipi ortaya çıkar. 4-5 yıl sonra da seri üretime geçeriz…”
Çok güzel de, ihtiyaç böyle bir motor üretimini besleyecek düzeyde olur mu?
“10 yılda en az 100 motor ihtiyacımız olur” dedi Kalkavan “Ayrıca, 350-400 civarındaki geminin de motorunun değişme dönemi gelir. Ama unutmayın biz bu beşli birlikteliği dünyanın her yerine hizmet vermek için kurduk. Fabrikayı asıl ihracat ayakta tutacak.”
Belki yüzümüzdeki şüpheci bakışı yakaladığından, şöyle devam etti sözlerine:
“Biz bu işe çok önem veriyoruz. Bu yola çıktık bir kere. Batacaksak bile motor işini yapmamız lazım. Ama Cumhurbaşkanımız 'milli' dedikten sonra biz yaparız, inanıyoruz. Herkes de inansın.”
Masadakilere TCG Anadolu gemisinin fotoğrafını gösterdi Kalkavan;
“Bu geminin yapımına başladığımız günleri hatırlıyorum da, herkes, ‘yapamayız’ diyordu. Tayyip Erdoğan ısrar etti, cesaret verdi. Başlangıçta yerlilik oranı yüzde 20’lerdeydi. Sonra yüzde 70’lere dayandı. Şimdi bu gemi İstanbul’dan aldığı yakıtla ABD’ye gidip, geri dönebiliyor. Hedefimiz yerlilikte yüzde 100’e ulaşmak.”
Heyecanla pek çok detay daha paylaştı bizimle Metin Kalkavan, sonra derin bir nefes aldı: “Anlayacağınız, torunlara anlatacak güzel hikayeler çıkıyor” dedi “ama böyle sadece anlatmakla olmaz. Görmeniz lazım. Biliyorsunuz, bizim aklımız gözümüzdedir…”
Sözlerini davet kabul ettik. Gidip görüp, yine size anlatacağız…
"8 milyar dolar navlun açığımız var"
Metin Kalkavan ile sohbetimiz bir ara dış ticarete geldi. “Herkes malın peşinde koşuyor ama biz her sene Türkiye olarak net navlun açığı veriyoruz” dedi Kalkavan.’ Ne kadar’ diye sorduk. Yanıtı şu oldu: “Çok büyük bir rakam. 8 milyar dolar. Bu şu demek, malımızı yabancı sahipli gemilere taşıtıyoruz. Hemen söyleyeyim, bunun da çoğun Yunan armatörlere gidiyor.” Sözlerini şöyle sürdürdü Kalkavan:
“400 milyar dolarlık dış ticaret hacmimiz içinde 8 milyar önemli bir rakam. Bir malın ithalat ve ihracat fiyatının yüzde 5 ila 8’i navlundur. Yüzde 5 olarak hesap etsek, 20 milyar dolarlık navlun söz konusu. 20 milyarın yüzde 65’ini biz deniz yoluyla taşıdığımızı düşünüyoruz. 12-13 milyar… Türk bayraklı gemilerle ise biz bunun sadece yüzde 12-14’ünü alıyoruz. Bu da aşağı yukarı bir buçuk-iki milyara geliyor. Bir de dışarıdan almış olduğumuz pay var. Bu da aşağı yukarı 3-3.5 milyara gelince toplam 5 milyar. Bunu düştüğümüzde, net navlun açığı 8 milyar dolara geliyor. Bizim gemilerimiz üçüncü dünya ülkeleri arasında taşımacılık yapıyor. Burada olsalardı, onlar taşısaydı bizim navlun açığımız 11 milyar dolar olmayacaktı. Navlun açığının gerilemediğini kaydeden Kalkavan, 2014 yılında yapılan Ekonomik Şura’da ben bu rakamı 8.5 milyar dolar olarak söyledim. O zaman, 'yok canım' dediler. Sonra Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Müsteşarı Özkan Poyraz Bey araştırma yaptırdı. 7 milyar 950 milyon dolar çıktı açık. Maalesef bunun da altına düşmedi, gelişmelere rağmen. Acı olan da şuydu; 2023 yılında 1.2 trilyon dolar düzeyine çıkarsa hedeflendiği gibi dış ticaret hacmimiz, 30 milyar dolara çıkıyor açık. Bugünkü parametrelerle… Dünya taşımacılığa bu kadar önem verirken, bizim rakamlarımız ortada. Peki, biz gerekli önemi vermiyor muyuz?
“Veriyoruz ama öyle vermiyoruz” dedi Kalkavan, “Siz takip ediyorsunuz. Ben yıllardır, ‘Çin ne veriyorsa bize de onu verin. Sıfırsa sıfır verin. Başka bir şey istemiyoruz' diyorum. Çünkü devletlerle yarışılmıyor. ABD ile, Japonya ile, Güney Kore ile, Çin ile nasıl yarışsın özel sektör. Devlet karar veriyor, teşviki basıyor. Bu alan devletlerin yarış alanı. Onun için hep şunu söylerim; ‘Bize hedef ülke gösterin teşviklerde... 5 ülke, 10 ülke… Kaç tane gösterirseniz. Ne veriyorlarsa onu verin, biz de bilelim ona göre hareket edelim.”
Sonra sanayiden de örnek verdi: “Taşımacılıkta da, sanayide de oyunun kuralları böyle… Almanya mesela, KfW ile çakıyor 14 yıllık krediyi yüzde 2 sabit faizli. Ondan sonra burada rüzgar güllerinin gövdelerini üretmeye çalışıyoruz. Piyasaya çıkıyorsun, ‘bizden alın, güzel ürün diyorsun’ karşılığında, “tamam da’ diyorlar, ‘bak böyle bir kredi sağlıyor adam bana, sende var mı?’ Yok. O zaman gidiyor oradan alıyor. Yoksa inanılmaz bir imkanı var.
Kalkavan, denizin önemine dikkat çekerek bitirdi sözlerini:
"Dünyada ortalama 100 bin gemi hareket halinde her gün. 10 bin geminin 100 bininin de takibi var uydulardan. Amerika dünyayı kontrol ediyor. Hangi geminin nereye gittiğini ve ne yük taşıdığını biliyor. Hepimizin bir çağrı numarası var. İstemediği gemiyi istemediği bölgeye sokmuyor. Denizlere hakim olmadan dünyaya hakim olmak mümkün değil. Temeli bu hadisenin!"
Piri Reis Üniversitesi Katar'da harp okulu kuracak
Metin Kalkavan’ın Mütevelli Heyeti Başkanı olduğu Piri Reis Üniversitesi önemli bir anlaşmaya imza attı. Kalkavan, Katar’da katıldıkları uluslararası savunma sanayii fuarında, Piri Reis’in ilk defa bir askeri akademinin kurulmasını ve yönetimini üstlendiğini açıkladı. “Müfredatını biz oluşturuyoruz. Hocaları da biz götüreceğiz” diyen Kalkavan şu bilgiyi paylaştı: ”Katar’da ilk defa Deniz Harp Okulu kuruluyor. 6 sene Katar Deniz Kuvvetleri'ni eğiteceğiz. Akademinin kurulması ve yönetilmesi ile ilgili projenin kontratı da fuarda hayata geçti.”