Üç vakte kadar bir resesyon yolda!
ABD ekonomisinin halihazırdaki verilerine bakınca borsalarda son 2.5 ayda yaşanan satış dalgasının reel bir tabanı olmadığı izlenimine kapılınabilir: 3. çeyrek revize büyüme hızı yüzde 3.4 ile ekonomistler tarafından yüzde 2 olarak tahmin edilen denge büyüme hızının oldukça üzerinde. İşsizlik yüzde 3.7 ile son 50 yılın en düşük seviyesinde. Kamu harcamalarındaki artışlar da canlanmayı destekler nitelikte.
Ancak bu pozitif gelişmelere rağmen S&P 500 endeksi yüzde 19.8 gerileme ile Ayı Piyasası’nın tam sınırına gelmiş durumda. (Teknik olarak yüzde 20’nin üzerindeki düşüşler Ayı Piyasası olarak adlandırılıyor). Bu durum ile ilgili 2 neden söz konusu olabilir: Birincisi şu an için iyi görünen makro verilerin gecikmeli göstergeler olduğu ve geçmiş dönemleri kapsadığı, aslında gelecek ile ilgili bazı bulutların ortada dolaşmaya başladığı savı. İkincisi ise borsaların çalışma pratiğinde meydana gelen gelişmeler.
İkinci savdan başlarsak: Bugün ABD borsalarındaki işlem aktivitesinin yüzde 85 kadarı bilgisayar modellemelerine dayanan hedge fonları, pasif fonlar, gün içi al-satçıları ve endeks yatırımcıları tarafından gerçekleştirilmekte. Eskiden piyasaları dengeleyici bir unsur olan banka ve aracı kurumlar da (küresel kriz sonrası düzenlemelerde yapılan değişikliklerin de etkisiyle) artık piyasalarda aktif olarak yer almıyor. Bunların neticesinde “sürü psikolojisi” olarak tanımlanan yatırımcı hareketi farklı bir boyut kazanmış vaziyette. Artık sürüler de dijitalleşmiş durumda. Belirli parametrelere ve göstergelere bağlı olarak algoritmik satışlar başlayınca piyasalarda çığa dönüşen bir kar topu etkisi de ortaya çıkıyor.
Ekonominin geleceği ile ilgili olarak ise bazı öncü göstergelere bakmakta fayda var. Bunlardan bence en önemlisi kurumsal kârların büyümesinde öngörülen düşüş. Her ne kadar yılın ilk üç çeyreğinde, S&P 500 şirketlerinin kârı bir önceki yıla göre yüzde 25 artış gösterse de, bu durumda kurumlar vergisi indiriminin büyük payı var. Tahminlere göre kârlılık dördüncü çeyrekte yüzde 12’ye, önümüzdeki sene ise yüzde 4’lere gerileyecek.
Bir de meşhur verim eğrisi meselesi var. Bugüne kadar ABD piyasalarında verim eğrisinin yönünün aşağı çevrilmesi (uzun vadeli devlet tahvillerinin faizlerinin kısa vadelilerin altına düşmesi) durumunda 15 ay ile 2 yıllık bir periyot içerisinde mutlaka resesyon görülmüş. Bu durum son 50 senede yaşanan 7 resesyonun hepsinde de geçerli. Aralık ayı başında 2008 krizinden sonra ilk defa verim eğrisinin, tamamında değil ise de, daha kısa vadeli tarafında (5 yıl – 2 yıl) böyle bir durum oluşmuştu. Geçen 20 gün içerisinde ise bu vade farkı eksi rakamlarla flört etmeye devam etti. Analistlerin verim eğrisinde daha çok dikkat ettikleri ise 10 yıl – 2 yıl farkı. Burada da marj gittikçe daralmaya başlamış durumda. Aralık başında 26 baz puan olan fark Noel günü 13 baz puana kadar gerilemişti.
Verim eğrisinin tarihsel grafiklerine bakıldığında da bir kere inişe geçtikten sonra nihayetinde resesyon yaşanmamış bir dönem olmadığı görülüyor. İnişe geçme ile resesyonun başlaması arasındaki en uzun süre ise 1992 ile 2001 arasındaki 9 sene. Son krizden sonra verim eğrisi en çok yukarı eğime Ağustos 2010’da ulaşmıştı. Bu nedenle ABD ekonomisinin bir anlamda inkıtaları oynadığı söylenebilir.