Üç sinyal
Türkiye ekonomisi zor bir yıl geçiriyor. Zorluğun bir kısmı bizim dışımızdaki gelişmelerden kaynaklanıyor. Örneğin, Avrupa’nın bir türlü düzlüğe çıkamaması bize olumsuz yansıyor. Şimdi buna Birleşik Krallığın (İngiltere) AB’den ayrılma kararı da (Brexit) eklendi. Belirsizliklerle dolu bu resme ABD seçimlerinin sonunda sürpriz bir şekilde Trump’ın başkan seçilmesi de eklendi. Dışımızda oluşup bize çok güçlü biçimde yansıyan en önemli gelişme ise güneyimizdeki kargaşa ve sıcak çatışma ortamı kuşkusuz. İçine daha çok çekilmeye başladığımız bu ortam en büyük belirsizlik ve risk kaynağı. İsterseniz bütün bunlara FED’in faiz arttırma olasılığını da ekleyin dışarıdan yansıyan olumsuzluklar tamamlanmış olur.
Zor bir yıl geçiriyor olmamız sadece dışarıdan gelen olumsuz rüzgarlardan kaynaklanmıyor. Yılın sonuna doğru Türkiye ekonomisinde de bozulma işaretleri ortaya çıkmaya başladı. Hafta başında açıklanan üç verinin verdiği sinyaller bu yargıyı doğruluyor. Yeni açıklanan ağustos ayı işgücü istatistikleri işsizliğin arttığını gösteriyor. Dış ödeme dengesine ilişkin yeni veriler de bir süredir daralan cari açığın eylül ayında durakladığına işaret ediyor. Merkezi yönetim bütçe gelişmelerine ilişkin açıklama ise titizlikle korunan bütçe disiplininde göreli bir gevşeme olduğunun işaretlerini taşıyor.
Türkiye ekonomisinde inatçı bir işsizlik olduğunu biliyoruz. İşsizliğin 2008 kriz sürecinde ciddi ölçüde yükseldiği ve işsizlik oranının yüzde 13-14, tarım dışı işsizlik oranlarının da yüzde 18 civarına çıktığı malumumuz. İşsizlik oranı ancak 2011 yılının ilkbaharında tek haneli sayılara geriledi ve bir süre yüzde 7-9 bandında dolaştı. Bu tarihten sonra işsizlik tekrar yükseldi ve bahar aylarındaki sınırlı gerilemeler dışında yüzde 10- 12 bandında bir düzeye yerleşti. 2016 yılının temmuz ayında işsizlik oranı yüzde 10.7, tarım dışı işsizlik oranı yüzde 13, genç nüfusta işsizlik ise yüzde 19.8 olarak ölçüldü. Bu haftanın başında açıklanan ağustos ayı (temmuz-ağustos-eylül ayları ortalaması) istihdam verileri sonbaharda işsizlikte ciddi bir yükselme olduğunu gösteriyor. Ağustos ayı işsizlik oranının yüzde 11.3, tarım dışı işsizliğin yüzde 13.7 ve genç nüfus işsizlik oranının da yüzde 19.9 düzeylerine çıktığı anlaşılıyor. İşsizlik birçok gelişmeden etkileniyor kuşkusuz ama büyüme performansı ile işsizlik arasında ciddi bir bağlantı olduğu kabul edilir. Dolayısıyla, son ölçümlerde yükselen işsizliğin büyümede yavaşlama yönünde sinyal verdiğini söylemek yanlış olmaz. Bunun 2016 yılı için önemli bir olumsuzluk işareti olduğu kanısındayım.
Hafta içinde açıklanan eylül ayı dış denge verileri de benzer bir sinyal veriyor gibi görünüyor. Eylül ayında cari denge açığı 1.7 milyar dolar, ocak-eylül döneminde cari açık ise 24,8 milyar dolar olarak ölçülmüş. Bir önceki yılın aynı döneminde dokuz aylık açık 24.5 milyar dolardır. Dikkat ederseniz cari açıktaki daralma sonlanmış gibi görünmektedir. Bir süredir ekonomideki yavaş büyüme ve petrol fiyatlarındaki hacimli gerileme cari açığın küçülmesine imkan verdi. Bu imkan dış finansmanda da rahatlama sağladı. Şimdi bu sürecin sonuna gelindiği anlaşılmaktadır. Cari açıktaki büyüme eğilimi ithalatta bir yavaşlamadan çok ihracat ve turizm gelirlerindeki gerilemeden kaynaklanmıştır. Bu gelişme iki etkiyi de beraberinde getirecektir. Dış talepteki yetersizlik artarak sürmektedir. Bu bir. Açık daralsa da dış finansmanda tıkanma olasılığı artmıştır. Bu da iki. Bu iki olgu da ileriye dönük sorun sinyali vermektedir.
Üçüncü bir sinyal merkezi yönetim bütçesinden gelmiştir. 2015 yılı ekim ayı itibariyle merkezi yönetim bütçesinde 7.2 milyar lira fazla verilmiştir. Bu yılın ekim ayında ise bütçede 104 milyon lira açık vardır. Açık büyük ölçüde merkezi yönetim bütçe gelirlerindeki küçük ölçekli bir gerilemeye karşılık harcamalarda yüzde 19 artış olmasından kaynaklanmıştır. Benzer bir gelişme faiz dışı denge açısından da söz konusudur. Geçen yılın aynı döneminde 10 milyar lira fazla verilmişken bu yıl faiz dışı dengedeki fazla 2.8 milyar liraya gerilemiştir. Bu veriler 2000’li yılların başından bu yana korunan bütçe disiplininden uzaklaşıldığı sinyalini vermektedir. Bütçedeki gevşeme yavaşlayan büyümeyi desteklemek amacıyla yapılıyorsa zamanın ruhuna uygun bir gelişme olarak nitelenebilir. Başka amaçlarla ortaya çıkan bir gelişme söz konusu ise ileride başımıza bir sorun daha sarılacak demektir.
Gördüğünüz gibi 2016 yılı zor geçiyor. Dışarıdan yansıyan ve içeride üreyen sorunlar böyle bir sonuç yarattı demek yanlış olmaz diye düşünüyorum.