Üç ayda nasıl bu kadar kötümserleştik?
Gazeteniz Dünya’da geçen cuma yayınlanan “Vatandaşın nabzı” anketi dikkat çekici sonuçlar ortaya koydu. Anketten çıkan en önemli sonuç, toplumdaki hızlı bir kötümserleşme yaşanıyor olması.
Üç ayda bir tekrarlanan bu anketin sonuçlarını kısaca hatırlatalım:
* 3. çeyrek anket sonuçlarına göre vatandaşların yüzde 44’ü gelecek 5 yıl içinde Türkiye’nin durumunun bugünden daha kötü olacağını düşünüyor. Durumun daha iyi olacağını düşünenlerin oranı ise yüzde 27 ile kötümserlerin neredeyse yarısı kadar.
* Oysa 2. çeyrek anket sonuçlarında durum tam tersiydi. Vatandaşın yüzde 46’sı gelecekte Türkiye’nin durumunun bugünden daha iyi olacağına inanıyordu. Kötümserlerin oranı ise yüzde 37 düzeyindeydi.
* Sonuç olarak 2. çeyrekten 3. çeyreğe gelindiğinde kötümserlerin oranı 7 puan artarken, iyimserlerin oranında yüzde 46’dan yüzde 27’ye 19 puanlık keskin bir düşüş -üç ay gibi kısa bir sürede- gerçekleşmiş.
* Durumda bir değişiklik olmayacak diyenlerin oranı ise yüzde 17’den yüzde 29’a fırlamış. Bu da iyimserlik kaybının bir işareti. Ayrıca anketin diğer sonuçlarıyla birlikte değerlendirildiğinde bu gruptan ileride kötümserler tarafına geçişler olacağı beklenir.
* Türkiye’nin en önemli sorunu tesbitinde ekonomi yüzde 53 ile açık ara öne çıkmış durumda. İkinci sıradaki PKK sorunu bile yüzde 34 ile ekonominin 19 puan altında.
* Ekonomiyi en önemli sorun olarak görenlerin oranı hızla yükseliyor. Ekonomiyi en önemli sorun olarak görenlerin oranı 1. çeyrekte yüzde 39, 2. çeyrekte yüzde 49 iken 3. çeyrekte yüzde 53’ü buldu.
Bu sonuçlar ne anlama geliyor?
* Bu sonuçların verdiği birinci mesaj şu: Büyümenin 3. çeyrekte daha da hızlandığı yolundaki veri ve açıklamalara rağmen, ekonomik durum vatandaş açısından daha büyük sorun haline gelmiştir. Kredi pompalanarak, borç artışı ve kamu harcamalarıyla hızlandırılan büyüme, kapsayıcı değil ve vatandaşa yansımıyor. Bu gelişme, ekonomide yeni dengesizlik ve sorunlara gebe.
* Anayasa referandumu aylarında yapılan anket ile üç ay sonrasında yapılan anket arasında Türkiye’nin geleceğine ilişkin radikal bir kötümserleşme var. Bu da tek adam yönetimine dayalı başkanlık rejimi ve uzayıp giden OHAL’in, toplumda geleceğe yönelik kaygıları hızla artırdığını gösteriyor.