Uber İstanbul taksicisinin mi sorunu?
Geçen hafta içinde gazetelerde çıkan haberler ile çoğumuzun dikkati Uber’e yöneldi. Gazete haberlerine ve sosyal medyadaki paylaşımlara bakınca, İstanbul taksilerinin sorunu ve İstanbul’daki taksiciliğin sonucu gibi göründü Uber gözümüze. Halbuki bu iş o kadar basit değil.
2009 yılında San Fransisco’da kurulan Uber, daha henüz 10 yaşına girmeden yaklaşık 80 ülkede 40 milyon müşteriye, 2 milyon sürücü ile hizmet veren bir uygulama haline geldi. Başka etkileyici rakamları da var sitelerinde. Örneğin dünya ölçeğinde 616 şehirde günde 10 milyon sürüş sağlıyor olmaları gibi veya geçen süre zarfında hizmet ettikleri sürüş sayısının 5 milyara ulaşması gibi. Bu basit rakamlar konu ettiğimiz şirketin ihtişamını ortaya koymak için yeterli.
Bazılarının platform ekonomisinin ürünü dediği bu şirket, talep açısından baktığımızda bildiğimiz aracılık işlevini teknoloji yardımıyla, kendilerinin deyimiyle parmağımızın ucuna getirmeyi amaçlıyor. Arz tarafından baktığımızda ise istekli herkesin sistem içinde bir çalışan olabilmesine de olanak tanıyor. Dediğim gibi sistemin içinde yer alabilmenin temel belirleyicisi istekli olmak yani alıştığımız biçimde bir izin veya belgelendirme talep edilmiyor. Taksicilerle aralarındaki çekişmenin temel dayanağını da bu oluşturuyor. Dayanak bu ama neden bu değil.
Neden, hepimizin bildiği gibi müşteri kaybı, zaten zor şartlar altında çalışılan ve bir anlamda tekel olan piyasaya yeni oyuncuların giriyor olması. Bu gelişim sadece İstanbul’da değil dünya ölçeğinde birçok metropolde yasal taksicilerin itiraz ettiği bir sonucu ortaya çıkarıyor.
Uber sorunu aslında neden değil sonuç. Bilgi işlem teknolojilerindeki gelişmelerin sağladığı olanaklar ile aracılık faaliyetlerinin yeni baştan tanımlanıyor olmasının sonucunda ortaya çıkan bir durum. Önümüzdeki dönem bu tür yeni tanımlamaların, yeni iş modellerinin ortaya çıkışına her zaman olduğundan daha fazla gebe. Yeni iş modellerinin ortaya çıkması ister istemez mevcut yapıda var olan aktörlerin bir kısmının tepkisine neden olacak, bir kısmının ise piyasadan çekilmesine. Bugün bu sorun ulaşım sektöründe karşımıza çıktı ama yarın başka sektörlerde de benzer bir yapı karşımıza çıkacak. Geçen hafta Altınbaş Üniversitesi'nde düzenlenen Rekabet 4.0 panelinde konuşan Migros Genel Müdürü Özgür Tort, şirketlerinin blockchain üzerine çalıştığını ve yakın bir zamanda pilot bir uygulamayı başlatacaklarını söyledi. Perakende sektöründe tedarikçiler için yeni bir dönemin başlayacağı anlamına geliyor bu.
Yıllar içinde dere yataklarının yolların değiştirilmesi ve buraların imara açılmasının sonucunda, siz ne yaparsanız yapın derenin tekrar o yola girip su baskınlarına neden olduğunu gördük. Teknolojideki gelişimin durumu da buna benziyor. Zorla, zorlamayla bu eğilimin yönünü bugün değiştirebilsek bile kısa bir süre sonra engel olamayacağımız ortada. Aynı su baskınlarında olduğu gibi yine kendi yoluna girecek ve girerken de zarar vererek girecek. Bu zararın önüne geçebilmenin tek yolu, yeni iş modellerini yasaklayarak engel olmaya değil onlarla rekabet edecek bir yapıya kavuşmak ve rekabetin temellerini bu yeni duruma göre düzenlemek.