TÜSİAD’da küresel ticaretteki son gelişmeler tartışıldı

Sercan BAHADIR
Sercan BAHADIR Gümrükte Gündem [email protected]

21 Eylül 2017 tarihinde TÜSİAD’ın (Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği) İstanbul’da düzenlediği “Küresel Ticaret: Politikadan Eyleme” başlıklı konferans, küresel ticaretin yarattığı zorlukların ve fırsatların tanımlanması ve Avrupa Birliği (AB) ile Türkiye arasındaki Gümrük Birliği ışığında bu zorlukların ve fırsatların nasıl değerlendirilmesi gerektiği konusunda kapsamlı bir tartışma ortamı sundu.

Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci’nin açılış konuşması ile başlayan konferansta konuşmacılar, küreselleşmenin yanı sıra Dünya Ticaret Örgütü’nün (DTÖ) küresel ticaretteki rolü, dijitalleşmenin ticarete etkileri, korumacı bir politikanın sonuçları ve Gümrük Birliği güncellemesi gibi birçok konuda görüşlerini dile getirdiler.

Korumacılık eğilimi tüm dünyada artıyor

Donald Trump’ın ABD Başkanı olması ile birlikte Transatlantik Ticaret Yatırım Ortaklığı (TTİP) görüşmeleri askıya alındı ve NAFTA tekrar tartışmaya açıldı. Buna ek olarak, İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden çıkma (Brexit) kararı alması ve ulusal hükümetlerin yerel üreticileri koruma adına gümrük vergileri ve anti-damping vergilerini arttırmaları, tüm dünyada “korumacılık” kavramını tekrar gündeme getirdi. Bu gelişmelere ilişkin olarak, Dünya Ticaret Örgütü’nün Ekonomik Araştırma ve İstatistik Bölümü tarafından “Ticareti, Kapsayıcı Büyümenin Motor Gücü Yapmak - Ticaret ve Uyumu Kolaylaştıran Politikaların Gerekliliği” konulu IMF – Dünya Bankası - DTÖ Ortak Raporu sunuldu.

Raporda, serbest ticaretin faydalarının daha doğru bir şekilde iletilmesi ve kazanımların daha kapsamlı olarak paylaştırılması gerektiği ifade ediliyor. Artan rekabet, inovasyon, teknolojik gelişmeler ve kurumsal reformlar ile üretimde verimliliğin artması ve toplumun alt gelir grupları için düşük fiyat ve ürün çeşitliliği sunulması, ticaretin gelişmesinin faydaları olarak raporda yer alıyor. Örnek olarak da Arjantin gösteriliyor. Arjantin’de gümrük vergisi azaltıldığında, firmaların inovasyon yatırımlarını %20 artırdıklarına işaret ediliyor.

Diğer taraftan raporda, ticaretin olumsuz etkilediği grupları da göz önünde bulunduruluyor ve ticaret geliştikçe istihdamın arttığı görülse de kalifiye olmayan işçiler için gelir ve istihdam azalışına işaret ediliyor. Bu da “China Shock” olarak adlandırılıyor. Bunun önlenmesi için de ticaretin gelişmesine yönelik düzenlemeler yanında iş gücünün de yeni düzenlemeler ile güçlendirilmesi gerektiği belirtiliyor.

Küresel ticarette yeni yaklaşım: Dijitalleşme

Konferansta, OECD (Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü) Ticaret ve Tarım Direktörlüğü tarafından Ocak ayından bu yana başlatılan çalışma ile dijital ekonomi ve etkilerinin araştırıldığı ifade edildi.

Dijitalleşme, önümüzdeki süreçte şüphesiz en çok tartışılan konu olacak. Teknoloji geliştikçe iş yapma modelleri de değişiyor. Artık birçok işlem dijitalleşme sayesinde robotlar marifetiyle yapılıyor. Bunun tipik örnekleri otomotiv sektöründe görülüyor. Özellikle uzmanlaşma ile dijitalleşmenin en kusursuz örneği olan bu sektörde dakikada bir otomobil üretiliyor. Sanayi 4.0 ile bunun gibi üretim modellerinin daha da teknoloji içereceği yani dijitalleşeceği öngörülüyor.

Buna ek olarak, hizmet sektöründe de dijitalleşme süreci başlamış durumda. Şirketlerin kayıt tutma ve raporlama işlemlerinin artık robotlarla yapılabileceği ve hizmet sektöründe iş yapma modelinin değişebileceğine işaret ediliyor. Bu yaklaşımlarla vergi ödeme ve beyanname düzenleme gibi konularda dijitalleşmenin artacağı ve belki de robotlar vasıtasıyla bu işlemlerin yapılabileceği bir geleceğe doğru ilerliyoruz.

Gümrük Birliğinin güncellenmesi AB açısından da önem arz ediyor

Ekonomi Bakanlığı’nın da yetkililerinin bulunduğu oturumda, Türkiye açısından Gümrük Birliğinin bir hedef olmadığı asıl hedefin AB’ye tam üyelik olduğu vurgulanıyor. 1996’dan beri devam eden Gümrük Birliği anlaşmasının güncellenmesi ülke ekonomimiz açısından hayati gibi duruyor. İthalat ve ihracatımızın yaklaşık olarak yarısı AB ile yapılıyor. Bu nedenle 1996 yılında yürürlüğe konulan kararın yeni dönem ihtiyaçlara göre yeniden dizayn edilmesi gerekiyor. Bu noktada da asıl konu AB’nin taraf olduğu Serbest Ticaret Anlaşmalarına (STA) bizim de taraf olmamızdır. Bu sorunun bu güncelleme görüşmeleri ile giderileceğini umuyoruz.

AB adına katılan yetkililerce Türkiye ile yürürlükte bulunan Gümrük Birliğinin en başarılı anlaşmalardan biri olduğu ifade ediliyor. AB tarafı için de Gümrük Birliği güncellemesinin önemli olduğu bu süreçte gerekli çalışmaların hazır olduğu ifade ediliyor. Özellikle görüşmelere başlamak için bir siyasi kararın beklendiği dile getiriliyor.

Ne yapılmalı?

Küresel ticaret 2000 küresel krizinden bu yana en düşük büyüme oranını gösteriyor. Bu düşük büyüme oranları ile “korumacılık” kavramının artması arasında bir ters orantı olduğu anlaşılıyor. Bu nedenle Dünya Ticaret Örgütü gibi uluslararası örgütlere serbest ticaretin geliştirilmesi ve yerel hükümetlere anlatılması açısından ciddi bir rol düşüyor. Ülkemiz açısından da korumacılık kavramı biraz dikkatli olunması gereken bir alan gibi görülüyor. Çünkü istihdam, üretim ve ihracat ile ithalat arasında sıkı bir bağ bulunuyor. İthalata yönelik her maliyet artışı maalesef bu ekonomik göstergeleri olumsuz etkileyebiliyor. Bu nedenle, korunacak sektör ve ürün grubunun seçilmesinde çok dikkatli olunması gerekiyor.
Küresel ticarette yeni kavramın artık dijitalleşme olduğu anlaşılıyor. Ticaretin daha hızlı, daha güvenli ve daha az maliyetli olması için firmaların teknolojik gelişmelerden yararlanması hayati önem taşıyor. Gelişmiş ülkelerde teknolojiden yararlanma adına dijitalleşme tek gündem gibi gözlemleniyor. Ülkemizde de gerek kamu gerek özel sektör olarak iş yapma modellerinin bu yaklaşım ile gözden geçirilmesi gerekiyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar