Türkiye’yi keçi ile barıştıran kadın !
Keçiyi inatçılığı dışında pek tanımayan, keçi peynirli salatadan ileri gidemeyen Türkiye tüketicisi, Funda Özer Baltalı’nın Baltalı markasıyla “Keçi ile tekrar barıştı”… İlk organize keçi çiftliğini ve işletme tesislerini o kurdu. Kendi öyküsü, katma değer yaratma isteği ile de farklı bir profil çiziyor… Keçi sütü ve ürünleri tüketimi ise Tükiye’nin yüzde 40’ında laktoz alerjisi olması, anne sütüne yakın oluşu ve tabii lezzeti ile şimdi hızla artıyor.
Herhalde, Funda Özer Baltalı, keçilere inatçı diyenlere Türkiye’de en çok kızan kişidir… Nedenini şöyle anlatıyor Baltalı:
“Bu hayvanlar özel, hasas ve kararlı hayvanlardır. Onun yaşadığı ortama özen göstermeniz gerekiyor. Çevresi önemli, hangi hayvanlarla birlikte olduğu da önemlidir… Yumuşak davranılması gereken bir hayvan. İnek gibi manda gibi dürtükleyip bağıramazsınız.. Hayvan hemen reaksiyon veriyor. Zarif bir hayvan. Bakımları o nedenle zordur… Onlara inatçı diyenlere kızıyorum. Bu zorluklar yüzünden hiç kimse onlara eğilmemiş. Bakmak için sabretmemiş, yatırım yapmamış… Oysa örneğin, İspanya’ya ilk keçi Osmanlı’dan gitmiş. İspanya Kralı bir hastalık nedeniyle Fransa Kralı’na keçi göndermiş böylece Fransa’ya ulaşmış… Türkiye özellikle Akdeniz Bölgesi başta olmak üzere laktoz alerjisinin yüzde 40’lara vardığı bir ülke… Alerjik çocukların tek kalsiyum ihtiyacını giderebileceği ürün, keçi sütü… Tereyağını da yapmaya başladık… Bu çocuklar kek de yesinler diye… Çocuk doktorları bizim keçi sütümüzü öneriyor. Hergün pek çok anne arıyor günlük taze sütünüzü buraya da gönderin. Şimdi bu zinciri geliştirerek, tatlı, dondurma gibi pek çok ürüne doğru yayılmayı planlıyoruz. Yeni fabrikamızla üretimi 3 kat artıracağız.”
Türkiye’de “niş” kalmış
Türkiye’de niş bir ürüne girmişsiniz dediğimde çok kabul etmedi… Türkiye’de gelişmediğini pek çok pazarda önemli bir ürün olduğunu vurguladı. “Dünyada öyle değil… Genel olarak inek sütü üretiminin yüzde 5’i kadar bir üretim var ki inek sütü üretimini düşünürseniz bu da ciddi bir rakam. İngiltere ve Fransa, Hollanda gibi ülkelerde yüzde 20’lere kadar da çıkıyor pazardaki oranı...” diyor. Tabii Türkiye’de pek çok yerde keçi peyniri diye verilen ürünlerin, keçi sütü ile alakaları olmadığını söylüyor. Pek çoğunun da sağlıksız ürünler olduğuna dikkat çekiyor…
Üretimle ilgili de şu bilgileri veriyor: “Keçi sütü yapan pek başka yok… Günlük keçi sütü yapan zaten yok. Günlük sütü bütün Türkiye’ye biz dağıtıyoruz. Günde 10 bin ton, yıllık şu anda 3 milyon 600 ton süt işliyoruz. Ama bir fikir vermesi açısından söyleyim, ben bu işe başladığımda günde ortalama 400 litre sütü ancak işleyebiliyorduk. Yarım tondan bile az."
Başarıya götüren formül
Funda Özer Baltalı, o ilk günlerde yaşadıkları zorlukları ve tüketicinin gücünü nasıl yakaladıklarını da anlatıyor. Aslında Baltalı’nın pazarda yakaladığı, Türkiye’de çok analiz edilmemiş, gözden kaçırılmış bir alana, marka ve kalite vaatleriyle, güven vererek girmesi… Formülün püf noktası değer yaratmaya çalışmak ve tüketicinin beğenisini de kazanmak… Baltalı şöyle anlatıyor:
“Ben peyniri raflara götürdüm, sanki kimse almayacak gibi geliyordu… Acaba kim alacak diyordum bunları… Çünkü benim ailem peynirci değil hayatımda ilk defa böyle bir iş yapmış oldum. Reklam bütçemiz yok, küçücük bir şirketim ben.. Sadece kendi çabalarımla bir yere gelmeye çalışıyorum. O zaman anladım ki, en kuvvetli güç, bir kere ürünü alıp beğenen tüketici... “
Pradaya çanta, keçi ile macera
Funda Özer Baltalı’nın hayatını biraz özetlemek gerekirsek, aslında ilginç bir macera… Kendinden dinlemeye çalışalım :
“Ben aslında bankacılıkla iş yaşantıma başladım… Daha sonra evlendim çocuğum oldu iş hayatından koptum. Sonra ne iş yapayım derken bir tanıdığım bana dedi ki, sen çanta yap… Bakarmısınız o zaman işe başlama biçimime… Tamam dedim yapayım. Biz bir yıl sonra 1 milyon mark ihracat yapar hale geldik. İngiltere’ye gittim, arkasından Prada, Burberry gibi markalar bizi buldu ve biz onlara üretim yapmaya başladık. Dünyadaki en iyi deri çanta, seraciye üreticilerinden biri olduk… Bu konuda hiç mütevazi olmayacağım. Ben tarım ve hayvancılığa girmeye karar verdikten sonra, şirketi değil ama işi sattım… Bu işe girerken Türkiye’de ne kuvvetli dedim. Evet deri sektöründe çok iyiyim, fason üretim yapıyorum, imalat kapasitemiz dolu… Para kazanıyoruz. Ama Türkiye moda ülkesi değil, tasarım ülkesi değil, kalite ülkesi değil… Hadi diğer taraftan ucuz işçi ve imalat ülkesi de değil. Yani Türkiye’nin bu zorluklarına rağmen iş yapıyorum ama sonuçta İngiltere’deki, İtalya’daki ya da Fransa’daki adamın tedarikçisi olarak kalacağım. Oysa ben markamla bir şey yapmalıyım… Dünyaya sattığımız markalı ürün yok… Aslında olabiliriz, sadece bunun için kendini adamış, birkaç tane cesur insan gerekli. Karar verdim böylece, tarım ve hayvancılık alanında bir şeyler yapmaya… “
Dünya Gazetesi teşvik etti
Funda Özer Baltalı, Dünya Gazetesi’nin kendisini nasıl motive ettiğinden bahsetti sohbetimizde… “Dünya Gazetesi’nin İhracatın Yıldızları-Teşvik Ödülleri organizasyonunda ödül aldık. Aslında çok ihracatımız yoktu o günlerde. Yaratıcı ürünlerimizle aldık. Ama bana bir hedef oldu. Ben de şimdi bir keçi süt tozu üretimi için bir tesis kuruyorum. Yurtdışında talep gören bir ürün… Böylece günlük dağıtılamayan bu sütler için bir organizasyon kuracağım.. Çünkü pek çok yerde üretim var ama başı sonu planlanmadığı için sütler satılmıyor. Onları değerlendireceğiz. İhracat açısından keçi sütü tozu üreterek Türkiye’de üretilen keçi sütlerine çok önemli bir değer yaratacağımı düşünüyorum. Benim yapacağım en önemli katkılardan biri bu olacak diye düşünüyorum."
“Ortaklık görüşmeleri yapıyoruz”
Keçi sütünü Türkiye’de ilk defa markalaştıran Funda Özer Baltalı hedefini de şöyle anlatıyor: “Türkiye’de bütün keçiler ne kadarsa ve ne kadar ürün alınabiliyorsa bunun tamamını kapsayacak şekilde üretimi geliştirmek istiyorum. Kısaca ülke için, ekonomi için bir katma değer yaratmak istiyorum. Bunu yapmak istediğim için profesyonelleşmeye, kurumsallaşmaya, yeni know how’lara ihtiyacım olduğunu bildiğim için, şu anda ortaklık görüşmelerini büyük bir ciddiyetle yapıyorum. Aslında böyle bir işbirliği yapabilirsem, kendimi de biraz dışarı çıkarıp sektörün gelişmesine daha fazla katkı yaparım diye düşünüyorum.”