Türkiye’yi ithal edilen enzimin dünyadaki 5. üreticisi yaptı
Harvard üniversitesindeki çalışmalarını tamamlayıp bir grup Türk bilim adamı ile Türkiye’ye dönen Dr. Serdar Uysal, milli enzimi geliştirerek hem ithalatın önüne geçti hem de Türkiye’yi 10 milyar dolarlık pazara ortak etti.
Bir gazeteci olarak ‘başarı’ hikayelerini çok seviyorum. Türkiye’nin kalkınması için son derece değerli. Böyle yüzlerce başarı hikayesine tanık oldum meslek hayatımda. Bir çoğunun hikayesi aslında çok benzer. Temelinde yokluk ve sıkıntı var.
Özellikle 3 kuşak önceki jenerasyonda. Diğer kuşaklar daha şanslı ama üzerine inşa ederek gelmişler. Beden gücü, ihtiyacın karşılanması, ticari zeka birleşince hikaye de birleşiyor. Başarı hikayelerinin bir diğer özelliği de adım adım ilerlemesi. Diğer bir ifadeyle kervan hep yolda düzüldü. Biraz şans güldü, iç veya dış sermaye eklendi veya dönemsel krizlerde hisler takip edildi.
Ancak yeni dönemde beni heyecanlandıran farklı başarı hikayeleri de var. Zemininde bilim ve teknoloji olan, eğitimli ve vizyonu olan hikayeler. Bugün sizlerle yeni dönem başarı hikâyelerinden beni en çok etkileyen isimlerden olan Dr. Serdar Uysal’ı tanıştırmak istiyorum.
Önce biraz geriye gideceğiz. Haziran 2018’de Bezmialem Vakıf Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Ahmet Akça’nın davetiyle tanıştık Dr. Serdar Uysal ile. Ahmet Akça, tarihî Beykoz Kışlası’nda hayata geçirdikleri Yaşam Bilimleri ve Biyoteknoloji Enstitüsü’nü yanına Dr. Serdar Uysal’ı da alarak, gezdirirken enstitünün kadrosuna kazandırılan ilk öğretim üyesi olduğu bilgisini de paylaştı.
Akça, Uysal’ın Harvard Üniversitesinden geldiğini ve kendilerine ‘endüstriyel enzim’ üretebileceğini söylediğini anlattığı dönemde Türkiye, söz konusu ürünün yılda 150 milyon dolarlık ithalatını yapıyordu. Dikkatler bir anda Serdar Hoca’ya yöneldi, beraberinde Amerika ve Kanada’dan gelen Türk bilim adamlarıyla dünyada sadece 4 ülkenin üretebildiği enzime yerli ve milli bir kimlik kazandıracaktı.
Marifet Türkiye’de başarılı olmak
Uysal, İTÜ’de lisans ve yüksek lisans eğitimini takiben gittiği ABD’de 13 yıl boyunca farklı ve seçkin üniversitelerde bilimsel çalışmalar yürüttü. Harvard’lı yıllarda diğer Türk bilim adamları ile ‘Türkiye’ye dönerek bir şeyleri yapma’ telaşını hep paylaştılar. Projeler geliştirdiler, bir enstitü kurarak Türkiye’de çalışmalarına devam etmek istediler.
“Cesaret Amerika’da İngiltere’de başarmak değil, bunu Türkiye’de gerçekleştirmek diyor” Uysal ve “Elon Musk Türkiye’de olsaydı bugün bu kadar başarılı olabilir miydi?” diye soruyor. “Evet cesaret bunu Türkiye’de yapmak. 50 yıldır enzimde yüzde 100 dışa bağımlı olan Türkiye dünyadaki 5'inci üretici sıfatıyla hem ithalatın önünü kesip hem de 4 büyükle dünyada rekabet etmek için buradayız” sözleriyle burada olmanın anlamını hatırlatıyordu.
10 yıl önce ince ince planladı
Türkiye’ye gelişi ve gelecekte gıda başta olmak üzere birçok sektörde trilyon dolarlık bir pazarın belirleyici unsur olacak enzimi üretme ve bunu Türkiye’de gerçekleştirme projesi Harvard’lı yıllara dayanıyor.
Uysal, 2013 yılında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a kadar ulaşıyor. Genç bilim adamlarının projesinden heyecanlanıyor ve gerekli talimatları vererek gerekli ortamının kurulmasını sağlıyor. Ve işte 2018 senesinde Beykoz’daki tarihi binada yerli enzimin ilk çalışmalarını bizimle paylaşıyor.
Sadece enzim değil, aşı başta olmak üzere birçok salgın hastalık için tedavi edici çalışmalar yapılıyor enstitüde. Sohbet sırasında Serdar Uysal, enzim konusundaki çalışmaların sadece bilimsel ortamda kalmayacağını ve ticari bir değere taşıyacaklarını ifade ediyor. Bu amaçla 2024 yılında LIVZYM biyoteknoloji şirketini kurduklarını ve hızla Türkiye’de yatırımları tamamlayarak Tuzla Organize Sanayi Bölgesinde enzim üretimi yapacak bir tesis kurarak, 10 milyar dolarlık pazarda yer alacaklarını kaydediyor.
Afrika’dan Rusya’ya tek fabrika
Tam 5 yıl sonra Dr. Serdar Uysal ile yollarımız yeniden kesişti. Uysal gelinen durumu şöyle anlattı: “LIVZYM, Afrika’dan Rusya’ya kadar olan bölgede kurulan ilk endüstriyel enzim fabrikası konumunda. Yıllık küresel pazar büyüklüğü 10 milyar dolar olan enzimler; gıda, deterjan, kâğıt, tekstil, deri ve yem sektörlerinde teknolojik ara ürün olarak kullanılıyor.
50 yıldır bu bölge Hollanda, İngiltere, Danimarka ve Amerika’nın ürettiği enzimleri kullanıyor. Bu dört ülke dünyanın tamamını domine etmiş. Türkiye ilk defa yeni bir üretici olarak kendisini öne çıkıyor bu çok önemli ama biz asıl bu yıkıcı teknolojilerle gelişecek trilyon dolarlık pazarın en önemli saç ayağı olacak olan biyoteknolojiyle alakalı ülkemize bir yetkinlik kazandırıyoruz. Türkiye her yıl 150 milyon dolar endüstriyel enzim ithalatı yapıyor. LIVZYM bu endüstriyel enzim alanında ithalatı önemli ölçüde ikame etmeyi hedefliyor.”
Biyoteknoloji üssüne dönüşeceğiz
Kısa zamanda sadece enzim ihracatının 1 milyar doları aşmasını beklediklerini ifade eden Uysal, kurdukları Ar-Ge ve üretim tesisinin Türkiye’yi yakın zamanda geleceğin stratejik sektörleri gıda, kimya ve ilaç başta olmak üzere birçok sektör için biyoteknoloji üssüne dönüştüreceğini kaydediyor.
Uysal, “Ayrıca endüstriyel enzimlerin üretimi için hayata geçirilen üniversite-sanayi iş birliği modeliyle, LIVZYM’de biyoteknoloji alanında uzman insan kaynağının yetişmesi de sağlanacak. Bu sayede, yetişmiş insan kaynağı ve kritik bilgi birikiminin, yalnızca Tuzla Deri Organize Sanayi Bölgesi’nde yer alan fabrika bazında değil gelecekte de ülkemize benzer tesislerin kazandırılmasına katkı sunmasını amaçlıyoruz" dedi.
Gıda enzimine 40 milyon dolar bütçe ayırıyoruz
LIVZYM’in odağında gıda sektörü ve gıda enzim üretimi olduğunu vurgulayan Uysal, “Yıllık ortalama 5 bin ton üretime imza atacağız. Yakın zamanda bu kapasitenin de artırılması için çalışmalarımıza başladık. Türkiye’yi ihracatçı ülkeler arasında da konumlandıracağız” dedi. Uysal, LIVZYM’in enzim portföyünde 10 farklı enzime ulaşmasının planlandığını belirterek, “Enzimlerin en önemli faydalarından biri, gıda ve tarım alanında sunduğu çözümlerle, dünyanın sürdürülebilirliğine katkı sunması” dedi.
Alternatif protein pazarı 1 trilyon dolara ulaşacak
2050 yılında alternatif protein pazarının 1 trilyon dolara ulaşacağının beklendiğini söyleyen Uysal, Türkiye’nin bu pazardan yüzde 10’luk bir pay almasının bile çok önemli olduğunu vurguladı. Uysal, “Türkiye yüzde 10’luk pay alsa 100 milyar dolarlık ekonomik değer oluşturmuş olur. Biz enzim üretiminde Türkiye’nin ihtiyacını karşılamak ve alternatif protein alanıyla ilgili çalışmalar yapıyoruz.
Bitkisel tabanlı etlerin normal etler gibi aynı kalitede olması gerekiyor ki, insanlar hayvansal etin yerine bunu yesinler. Türkiye süt, yumurta, et üretimiyle uğraşmayabilir fakat bunların içine girecek olan proteinlerin üretiminde çok ciddi yer alabilir. Dünyada çok az ülkenin sahip olduğu bir yetkinliğe sahibiz” dedi.
30 yılda dünya 150 trilyon dolar yıkıcı teknolojilere para ayıracak
Serdar Uysal, sıfırdan enzim üretmek için en az 6-7 yıllık bir Ar-Ge ve üretim hazırlığı sürecinden geçmek, bu süre içinde ayakta duracak finansmana sahip olmak gerektiğini belirtti. Biyoteknoloji ve ilaç gibi alanlarda öncü olan bazı yakın çevre ülkelerde dahi şu ana kadar girişilen denemelerin tümünün başarısızlıkla sonuçlandığının bilindiğinin altını çizen Uysal, “Dünyanın gittiği yöne bakarsak eğer biz çevre, ısınma ve nüfus ile alakalı baskıdan dolayı önümüzdeki 30 yıl içerisinde sürdürülebilirlik ve yediğimiz sütten, yumurtadan, etten giydiğimiz kıyafetten kullandığımız araçlara kadar çok yıkıcı teknolojilerle bütün alışkanlıklarımız değişecek. Önümüzdeki 30 yıl içinde dünya 150 trilyon dolar yıkıcı teknolojilere para ayıracak” dedi.