“Türkiye’ye yabancı ilgisi bitmeyecek”
Yabancı yatırımların, şirket satın alma ve birleşmelerin gerçekleşme oranları aslında bir ülkeye güvenin de önemli bir göstergesidir. Son 3 yıldır pek çok şey ve son olarak kurlardaki dalgalanmalar acaba görünen gündemin yanında elini taşın altına koyan, yabancı yatırımları nasıl etkiliyor? Bunları Pragma Kurumsal Finansman Yönetici Direktörü Kerim Kotan ile konuştuk. Onun kadar bu konuyu takip eden pek fazla isim yok… Sadece Pragma olarak bugüne kadar Türkiye’de 85 tane satın alma ve birleşmeye imza atmışlar… İşte Türkiye'nin son üç dört senesinde herhalde yaşamadığı hiçbir şey kalmadığı konusunda hemfikirizdir. Buna rağmen Türkiye’ye yabancı yatırımcının ilgisi de devam ediyor. Yaşadıklarımızın Türkiye'ye olan yabancı ilgisini bitirecek bir resesyona falan döneceğini zannetmiyorum” diyor.
Yabancı yatırımcılar için en önemli konulardan biri Türkiye’nin yeni bir öyküsü olacak mı? Sorusu… Ya da yaratılacak öykü ne olacak? Pragma Kurumsal Finansman Yönetici Direktörü Kerim Kotan Türkiye’nin öyküsünün hala güçlü olduğunu düşünüyor. Onun görüşü önemli, yaptığı işlemlerin yanı sıra aslında yabancı yatırımcıyı tanıma açısından önemli bir tecrübesi var. 20 yıldır bu işi yaptıklarını belirten Kerim Kotan şunları söylüyor: “Pragma olarak bugüne kadar 85 tane Türkiye’de iş kapadık. Pragma'nın bugüne kadar yaptığı işlerin toplam iş hacmi 6 milyar dolar, benim kendi meslek hayatım boyunca yaptığım işlerin toplam hacmi 18 milyar dolar. Türkiye’ye son 15-16 senede global likidite yüzünden müthiş bir para geldi. Bu rakam 196 milyar doları bulmuştur. Yüzde 8 buçuk, yüzde 9’u benim üzerinde çalıştığım işler aracılığıyla gelmiştir. Sıralamalara baktığımızda da Mergermarket diye tüm yatırım bankacılığı sıralamasını tutan bir bilgi servisi var. Orada da ilk 5'teyim. Dolayısıyla işimizi çok seviyoruz, aşığız, ne yaptığımızı biliyoruz”.
Başımıza gelmedik kalmadı
O zaman Kotan’dan son durumun analizini ve hatta psikolojisini ondan dinlemek önemli… Biraz suların durulduğu şu zamanlarda, gerçekçi bakış açılarına ihtiyaç var. Kerim Kotan şöyle diyor: “Türkiye'nin son üç dört senesinde herhalde yaşamadığı hiçbir şey kalmadığı konusunda hemfikirizdir. Buna rağmen Türkiye’ye yabancı yatırımcının ilgisi de devam ediyor. Yani şöyle düşünün, 2016 yılında 7 milyar dolar. 2017 10 milyar dolar, 2018 ilk 6 ay açıklanan ama kapanmayan işleri de içerecek şekilde 8 milyar dolar sadece ilk 6 ay… Biz son 1 yılda Amerikalılara 2 tane şirket sattık. Amerika ile yaşanan siyasi, politik krizin en tepede olduğu noktada 2 tane Türk şirketinin, sanayi şirketini Amerikalı stratejistlere sattık. Alıcılar milyar dolarlık fon yönetenler. Bunları reklam için söylemiyorum. Gazeteye ilan vermiyoruz.
Son dalgalanma etkisi
Peki son döviz dalgalanmaları şirket değerlerini etkileyen, geleceğe dönük nasıl bir iz bıraktı? Pragma Kurumsal Finansman Yönetici Direktörü Kerim Kotan’ın değerlendirmesi şöyle: “Şu anda örneğin TL’deki devalüasyon yüzünden ağırlıklı olarak TL geliri olan, dolar geliri, ihracatı olmayan perakende ve gıda içecek şirketlerine yatırım yapan oyuncular veya stratejik oyuncular tatsız… Çünkü zamanında 10 milyon dolar yatırmışlar, şu anda 5 senede şirketi 4 kat 5 kat büyütmüş TL bazında, şimdi satıp çıksa dolar bazında pek bir getiri yok. Dolayısıyla son 2-3 senedir, ihracat geliri olan veya dolar, euro geliri olup aynı şekilde satılan malın maliyetinde, hammadde o kadar kolay euro girdisi olmayan, işçiliği TL olan, dolar borcu olmayan, katma değer üretimi yapan sanayi şirketlerine büyük ilgi var… Daha yeni bir tanesine Okida diye Türkiye'de beyaz eşya sektörünün kontrol mekanizmalarını yapan çok niş bir oyuncu, kurlar fırlamadan biz burada anlaşmaları imzaladık, kurlar fırladı. Buna rağmen iş kapandı”.
Türkiye’ye ilgi bitmeyecek
İlginin bitmeyeceğini söyleyen Kerim Kotan bunu anlatırken Türkiye’nin potansiyelinden söz ediyor: “Yani önümüzdeki dönemde şunu söylemekte fayda var; Türkiye’de tabii ki batması gereken şirketler batacak, yani çok dolar borcu olan, euro borcu olan, bunu çeviremeyen, bunu düşünmeden borç almış şirketler doların 6 lira, Euronun 7 liraya gelmesiyle borcunu ödeyemezse batacak yapacak bir şey yok ama bu Türkiye'ye olan yabancı ilgisini bitirecek bir resesyona falan döneceğini zannetmiyorum. Türkiye'de 80 milyon nüfusun yarısı hala 35 yaşın altında olduğu sürece, burada 750-800 milyar dolarlık bir ekonomi olduğu sürece, Türkiye'nin jeostratejik lokasyonu devam ettiği sürece Türkiye'ye yabancı ilgisi devam edecek.
Jeostratejik lokasyon önemli
“Türkiye'deki üretim kalitesi ve Avrupa'ya jeostratejik lokasyon olarak baktığımızda bu Uzakdoğu'nun sağlayamayacağı bir şey” diyen Kerim Kotan bunu şöyle açıyor: “Bugün biri bize 20 parça şunu üret, 100 parça şunu, 200 parça şunu üret dediğinde bunu 1 hafta sonra alabiliyorlarsa farklı ürün gruplarında bu çok önemli. Bugün bizim konuştuğumuz pek çok Amerikalı şirket, Avrupalı şirket Avrupa'daki üretimlerini kapatıp bunları Türkiye'ye taşımaktan bahsediyor. Bizim bugün sanayi şirketlerimize olan talep, Avrupa'ya kaliteli ve ucuz satabilme avantajından yararlanabilmek için… Şu anda üretim fiyatları Doğu Avrupa'daki üretim fiyatlarının bir şekilde altına geldi. Ve oradan daha kaliteli bir üretim var bir süredir. Ben buradan o fabrikayı alıp oradakini kapayıp veya oradakini kapamadan buradan destekli bir şekilde iş hacminin artacağını düşünüyorum...”
“Sadece ucuz diye alım olmaz”
Şirketlerin fiyatlarının ucuzlaması alım için bir fırsat yaratır mı? Kotan konuya şu açıdan yaklaşıyor: “Şu hiçbir zaman olmayacak, öyle bir yanlış algı var. İşte 3 senede 100 milyon dolarlık şirketin Türkiye'de fiyatı 50 milyon dolar olacak kimse bu yüzden gelip Türkiye'de şirket almayacak. Ya ben 3 sene önce 100'e alabildiğimi şimdi 50'ye alabiliyorum. Ucuz diye kimse almaz yani evet geleceğine bakacak şirketin. Geleceğine bakıyor, onun ucuz olmasının bir nedeni var, o geleceği de etkileyen bir şey. Türkiye çok ucuzladı... Türkiye’de işçilik çok ucuzladı. Kaliteli üretim var bir sürü sektör için. Çok büyük şirketlere baktığımızda büyük sermaye imkanı olan, ciddi karlılığı olan, global pazarda global markalar elde etmiş Arçelik gibi, Vestel gibi şirketlere baktığımızda bu sanayiye geçme konusunda çok daha önceden yapılar yapmaya başladıkları, yol kat ettiklerini görüyorsunuz. KOBİ’lerde ise 4.0 dönüşümü gibi etkenler, global entegrasyon önemli olacak”.