'Türkiye’ye inancımız boş bir inanç değil…'
Washington’dayız...
ABD-Türkiye ilişkileri üzerine American Turkish Council ve Türkiye-ABD İş Konseyi tarafından düzenlenen konferansı izlemek için...
Bu yıl 36’ncısı yapılan ATC ve TAİK’in ortak konferansın amacı, iki ülke arasındaki ekonomik ve ticari ilişkileri geliştirmek.
Yıllar önce ‘savunma’ ağırlıklı başlatılmıştı konferans. Fizikteki ‘başlangıç noktasına hassas bağlılık ilkesi’ne uygun olarak, konferansı yine savunma ağırlıklı. Ama inşaat, altyapı, siber güvenlik, finans, enerji ve tarım gibi alanlarda oturumlar düzenlenerek farklı sektörlere doğru genişletiliyor. Bu yıl gemi inşa sektörü de ilk kez temalar arasına katıldı. Türkiye Gemi İnşa Sanayicileri Birliği kalabalık bir grupla oradaydı. GİSBİR Başkanı Murat Kıran ve sektör temsilcileri Washington’da yeni işbirliği fırsatları aradılar.
★ ★ ★
Bu yılki konferans, Cumhurbaşkanı Erdoğan-Başkan Trump görüşmesinin ardından gerçekleştiği için daha da önemliydi.
Bir anlamda, iki liderin görüşmelerinin ticarette de yeni ufuklar açması ve bunun ATC-TAİK ortak konferansına yansıması bekleniyordu.
Ancak, son söyleyeceğimi baştan söyleyeyim…
Toplantı ‘iş hayatı’ açısından beklendiği kadar verimli geçmedi. Özellikle konferansın açılışında ve ilk gün yapılan konuşmalar hayli ‘siyasi’ ağırlıklı oldu…
Hakkını teslim edelim, DEİK Başkanı Ömer Cihad Vardan’ın konuşması istisnaydı. Olabildiğince ‘ekonomi’ tarafına vurgu yaptı. ‘Gelin biz artık ekonomi konuşalım’ dedi… Ortak yatırımların, işbirliğinin öneminin altını çizdi…
Ancak Vardan dışında, özellikle de Türk tarafını temsilen kürsüye çıkanlar, deyim yerindeyse ağızlarını FETÖ ile açtı, YPG ile kapadı. Saymadım ama bizimkilerin yaptıkları konuşmalarda ‘terör’ ve ‘ihanet’ sözcükleri kullanım sıklığı bakımından kesinlikle ilk sırada, ‘ekonomi’, ‘ortak yatırım’, ‘iş imkanları’ ise son sırada yer alır.
★ ★ ★
Neyse ki, ikinci günde sabah oturumundan başlayarak ağırlık ekonomiye döndü… Türkiye’deki yatırım ve iş ikliminin ele alındığı panelde, Philip Morris/Sabancı Türkiye Genel Müdürü Enrique Jimenez, Türkiye ekonomisinin “sağlam temellerini” anlattı.
Söze “yeteneğin bir tanımı da şaşırtma becerisidir” diye girdi Jimenez ve şöyle devam etti: “Bugün Türkiye’de sizi şaşırtacak çok insan var. Dolayısıyla, pek çok yetenekli insan var. Uzun yıllardır Türkiye’deyiz ve yıllar içinde kültür zenginliği ile birleşen bu yetenekler bizi son derece rekabetçi bir şirket yaptı. Hatta yetenek ihraç ediyoruz biz Türkiye’den… Çünkü bir ‘yetenek fabrikası’ gibi Türkiye. Bugün 100’ü aşkın Türk çalışanımız Philip Morris’in diğer ülkelerdeki iştiraklerinde görev alıyor…”
★ ★ ★
Jean-Patrick Marquet..
Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) Türkiye Genel Müdürü… O da kendi penceresinden “Türkiye’nin hikayesinin sağlamlığını” anlattı: “Türkiye son 2.5 yıldır en çok kredi verdiğimiz ülke konumunda. Bu Türkiye’nin dinamizminden kaynaklanıyor. Temelleri sağlam. Hikayesinin arkasında da bu sağlamlık var. Bir kere, son derece de dirençli bir ekonomiye sahip. Geçen yıl çok çok zor koşullar içinde Türkiye ekonomisi yüzde 2.9 büyüdü. Bugünün dünyasında gayet dikkat çekici bir büyüme oranı bu…”
Marquet, hikayenin ‘sağlam’ gördüğü yönlerini sıralarken bir noktanın üzerinde özellikle durdu: “Türkiye’nin önemli sağlamlıklarından birini bankalarının sağlamlığı oluşturuyor. Türkiye’de bankalar sadece büyük şirketleri değil, KOBİ’leri de geniş biçimde finanse ediyorlar.”
Türkiye’yi tanıyan her iki genel müdür önerilerini de paylaştı…
“Kadınların işgücünde daha fazla yer alması Türkiye ekonomisi açısından önemli bir konu” dedi Jimenez, kendilerinin de bu konuya titizlikle yaklaştıklarını kaydetti . Philip Morris Sabancı’da hem üst hem orta kademe çok sayıda kadın yöneticinin yer aldığını kaydetti.
Sonra sözü ekonomi politikalarına getirdi:
“Çok zorlu koşullara karşı direncini ispat etmiş bulunan Türkiye ekonomisinin uluslararası rekabet gücünü artırabilmesi için yabancı yatırımın teşvik edildiği ekonomik politikaların hızla uygulanması önemli. Önümüzdeki kritik süreçte yatırım ortamının iyileştirilmesi ve sürdürülebilir yatırımların teşvik edildiği ekonomik reformların hayata geçmesi Türkiye ekonomisine önemli katkıda bulunur. Bu reform sürecinde siyasi otorite, bürokrasi ve yatırımcılar olarak işbirliği içinde olmalıyız. Belirsizlik sürecinin de sonlanmasıyla yatırımlara ilişkin olarak idari ve bürokratik süreçlerin daha hızlı ilerlemesi için yapılacak iyileştirmeler yatırım iştahını artırmaya yönelik önemli bir adım olur.”
★ ★ ★
Moderatör Patrick Anderson, panelin sonunda net bir soru yöneltti: “Neden Türkiye?”
“Bu soruya hakkıyla cevap verirsem, ne zaman nerede duracağım belli olmaz” diye girdi söze Philip Morris Sabancı CEO’su Enrique Jimenez, “Biz bu ülkenin potansiyeline inanıyoruz. Bu inanç, emin olun boş bir inanç değil. Avrupa’nın en hızlı büyüyen ekonomilerinden biri Türkiye. OECD üyeleri arasında gerçekten dikkate değer ve dinamik bir pazar. Stratejik konumu, genç nüfusu ve yüksek büyüme potansiyeli yatırımcılar için cazibe unsuru… Orta sınıf büyüyor ve gelişiyor. Türkiye, bugüne kadar güzel başarı öyküleri yazdı. Yazmaya da devam edeceğine inanıyoruz.”
Aynı soruyu yanıtlarken, Marquet şunları söyledi:
“EBRD’nin toplam işlerinin yüzde 20’sini Türkiye oluşturuyor. Dolayısıyla ‘Neden Türkiye’ sorusunu bana banka yönetimi de her gün soruyor” dedi gülümseyerek ve devam etti: “Bir kere şunun altını çizmek isterim ki, Türkiye son derece özgün bir ülke. Gelişmekte olan ülke ile gelişmiş ülke karakterlerini aynı anda içinde barındıran, çok özel bir bileşim...”
Ve sonra ekledi: “Öte yandan, hala tam olarak ortaya çıkmamış kaynakları var. Gerçekleştirilmemiş potansiyelleri var. Örneğin, yenilenebilir enerjiler bakımından gelişmeye en açık ülkelerden biri. Özel sektörü son derece dinamik ve girişimci...”
Anlaşılan o ki, Marquet’in sözleriyle ifade edecek olursak, uluslararası şirketlerin yöneticilerinin gözünde, “Türkiye, bugün politik durumdan bağımsız ekonomide önemli fırsatlar sunmaya devam ediyor…”
"Yazıya yakından bakınca net okunmaz"
Panelin soru-cevap bölümünde Adnan Nas, panelistlere ‘Türkiye’de çalışan CEO’lar bir zaman sonra olaylara bizim gibi hep pozitif taraftan bakar hale geliyor. Türkiye’nin bugün mücadele etmesi gereken bir algı sorunu yok mu?” sorusunu yöneltti. “Ben bu konuda yetkin isimlerle tartışmak istemem” dedi Philip Morris Sabancı CEO’su Jimenez, “Zaman zaman türbülanslar yaşadığımız doğru.
Ama Philip Morris’in farklı ülkelerdeki yöneticileriyle, meslektaşlarımla bir araya geldiğimde, o ülkelerde de, farklı düzeylerde türbülanslar, gerilimler yaşandığını dinliyorum onlardan.
Gündemin sakinleşmesi bizim en çok istediğimiz şey. Ancak, yatırımcıların bakışı daha orta uzun vadelidir. Yazılar çok yakından bakınca iyi okunmaz. Net göremezsiniz çünkü. Konjonktürel olanla yapısal olanı ayırabilmemiz lazım. Olup bitene biraz bu gözle, yukarıdan bakarak değerlendirebilirsek, Türkiye’yi çok daha iyi anlayabiliriz.
Biz Türkiye’ye şirket olarak güveniyoruz. Philip Morris International’in en büyük üretim tesisi Türkiye’de. İzmir Torbalı’daki fabrikamızdan 27 ülkeye ihracat yapıyoruz. Geçen yıl 235 milyon dolarlık ihracat yaptık. Türkiye’ye sadece son 3 yılda 300 milyon dolardan fazla yatırım gerçekleştirdik. Toplam yatırımlarımız 1 milyar doları geçti. Türkiye’ye yatırım yapmaya devam ediyoruz…”
"Cumhurbaşkanı bizzat ilgileniyor"
EBRD Türkiye Genel Müdürü Marquet, Türkiye için üç öneride bulundu: “Bir; işgücüne katılan kadınların oranı Türkiye’de yüzde 30 civarında. Kadınların ekonomiye daha fazla katılması Türkiye ekonomisine büyük bir ivme verir. İki, Türkiye halen özellikle Avrupa ile kıyaslayınca birçok açıdan ucuz. Ancak ekonominin yenilikçilik düzeyi ve son dönemdeki gelişmelere rağmen Ar-Ge çalışmaları yeterli değil. Bu yönlerini güçlendirirlerse Türk şirketleri bizden de başka kreditörlerden de çok daha fazla fi nans desteği bulur. Üç, sermaye piyasalarının gelişmesi gerekiyor. Çok sığ. Tasarruflar az. Türkiye ekonomisinin en önemli sorunlarından biri olan bu alana çözüm geliştirilmeli.”
Başbakanlık Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı Kamu-Özel Sektör İşbirliği Daire Başkanı Ahmet Burak Dağlıoğlu ise panelde, uluslararası yatırımcılara dönük, ‘Turkuaz Halı’ , ‘Turkuaz Kart’ gibi kolaylıklar sağlandığını belirterek, " O kadar önem veriliyor ki, uluslararası yatırımcılarla yapılan toplantılarda Cumhurbaşkanı Erdoğan konuyla bizzat ilgileniyor" dedi.