Türkiye’nin yarısı İnternet’i bilmiyor
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)’nun yaptığı anketler Türkiye’nin yarısının daha İnternet’i bilmediğini gösteriyor. En son anket sonuçları geçen Ağustos’ta yayımlanmış. Buna göre, yurttaşlarımızın yüzde 51,1’i İnternet’i bilmiyor. Bu oran kadınlar arasında yüzde 60’ı aşıyor. Yine aynı anket sonuçlarına göre, Anadolu’da derin bir dijital uçurum var. İstanbul’dan doğuya doğru ilerledikçe İnternet’i bilmeyenlerin oranı artıyor. Geçenlerde size “Anadolu’da AR-GE neden böyle sınırlı?” diye sormuştum. Ben kargadan başka kuş bilmeden, yenilik yapılamayacağı, daha iyinin aranamayacağı kanaatindeyim.Kargadan başka kuşlar olduğunu bilebilmek için, dünyaya açık olmak gerekiyor. İnternet’i neden kullanmıyorsun diye sorulduğunda, ihtiyacım yok diye cevap verenler ne kaçırmış olduklarını bile tam olarak bilmiyorlar. 19’uncu yüzyılda, 20’inci yüzyılda, yol yapmak, elektrik getirmek, su getirmek ne ise, bugün milleti İnternet’le tanıştırmak da aynı manaya geliyor. 21’inci yüzyıl donanım setinde mutlaka İnternet’le tanışmış olmak gerekiyor. Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Mustafa Sarıgül’ün İstanbul’da bedava İnternet fikrinin doğru yönde atılmış bir adım olduğunu düşünüyorum doğrusu. Bakın burada manalı ve pozitif bir tartışma alanı var.
İsterseniz birkaç rakam daha vereyim. Önce genel: Türkiye’den İnternet’e az giriliyor. İnternete giren herkes bir nevi plaka numarası alıyor. Dünyada yaklaşık 4 milyar adet İnternet protokol (IP) adresi var. İnternet aktivitesi bu çerçevede takip edilebiliyor. Bizde bir türlü çıkmayan, kişisel bilgilerin korunması hakkındaki kanun da bu çerçevede önem taşıyor. Türkiye IP adresi sıralamasında dünyada 24’üncü sırada yer alıyor. Dünyanın 17’inci büyük ekonomisi, İnternet aktivitesi sıralamasında 24’üncü sırada yer alıyor. Her 1000 kişi başına IP adresi sıralamasında ise yalnızca 193 ile iyice diplere batıyoruz. Kore’de her 1000 kişiye 2300 IP adresi düşüyor. Singapur’da ise 1000. Amerika’da bu 5000 civarında. Suudi Arabistan’da bile her 1000 kişi başına 200 IP adresi var. Kuzey Kore’de ise 0,4 elbette. Bakın ondan çok iyiyiz. IP adresi İnternet’in ülke nüfusu tarafından ne kadar yoğun kullanıldığını gösteriyor. Bizim pek işimiz olmuyor. Kötü.
Peki, Anadolu’da İnternet kullanımı nasıl? İstanbul’da nüfusun yüzde 61’i İnternet’i kullanıyor. İstanbul’dan doğuya doğru ilerledikçe kullanım oranı azalıyor. Akdeniz’de ve Karadeniz’de yüzde 40’lara, İç Anadolu’nun doğusundan başlayarak ise yüzde 30’lara iniyor. Kentlerde kullananların oranı yüzde 60’ı zorlarken, köylerde nüfusun yüzde 70’den fazlası İnternet’i bilmiyor. İnternet şehirli, Batılı ve de erkek duruyor TÜİK rakamlarına şöyle hızlıca bakarsanız.
Şirketlerimiz İnternet’i ne kadar kullanıyor, bir de ona bakalım. TEPAV’ın Türkiye’de İnternet politikaları üzerine hazırladığı rapor yakında yayınlanacak. Ben şimdilik uluslararası danışmanlık şirketleri McKinsey ve Boston Consulting Group’un yaptığı araştırmalarda Türkiye nasıl görünüyor, onu yazayım: E-ticaret, online reklam, online içerik gibi İnternet’le ilişkili tüm mal ve hizmetlerin milli gelire katkısında rakiplerimizin epey gerisindeyiz. Bu faaliyetlerin milli gelirdeki payı bizde yüzde 1,7, Brezilya’da yüzde 2,5, Kore’de ise yüzde 7,3 seviyesinde. Aynı kişi başına milli gelirde olduğu gibi, İnternet’te oluşturulan ekonomik değerde de Kore’nin neredeyse üç biri düzeyindeyiz. KOBİ’lerimiz İnternet’i verimliliklerini artırmak için kullanabiliyorlar mı derseniz, orada da durum iç açıcı değil. İnternet teknolojileri, KOBİ’lerimizde ortalama yüzde 6,9 verimlilik artışına yol açmış. Aynı oran Vietnam’da yüzde 19,3. Biz Facebook’ta en kalabalık altıncı ülkeyiz diye böbürlenmeye devam edelim. Aslında İnternet’i ekonomik değer oluşturmak için kullanmıyoruz.
Şirketlerimiz İnternet kullanmayı öğrenmeden Türkiye’nin yenilikler ve verimlilik artışları ile dolu bir yolda ilerlemesi bana zor geliyor. İlk önce neyi düşünelim: Ben 21’inci yüzyılın belediyecilik anlayışı içinde İnternet’in öneminin tartışalım derim. Kentlerimiz İnternet’e bağlanmayı öğrensin. Turgut Bey Anadolu’ya dünyaya açık olmanın zenginleşme yolu olduğunu öğretmişti. Dünyaya açık olmaktan korkmamayı 1980’li yıllarda zihinlerimize nakşettik. Şimdi yeni bir ek daha yapalım lütfen: İnternete bağlanmak, dünyanın ayrılmaz bir parçası olmanın, dünyanın ayrılmaz bir parçası olmak ise zenginleşmenin yoludur.
İnternetten korkmayın. İnterneti yasaklamayın. İnterneti sevin. Turgut Bey ilk özel televizyon çıktığında, yayınlardan yakınanlara ne demişti? “Uzaktan kumandanızda kanal değiştirme tuşu yok mu? Beğenmiyorsanız gördüğünüzü seyrettiğiniz kanalı değiştirin.” Aynısı.
Türkiye’ye artık daha büyük hayaller lazım. Kargadan başka kuşlar olduğunu da öğrenmeden daha büyük hayaller kurulamaz.